Girişimci ve girişimci adayları, şirketlerin rekamlarını, finansını, sosyal medyasını yönetecek, tasarımını yapacak köşeyi dönecek; “Bak o da para kazanmış ben de para kazanacağım.” gibi bir mantalite değildir. Böyle insanların hata yapma olasılıkları çok yüksektir.
Girişimci ve girişimci adayı, bir hedef kitlenin ihtiyaçları, arzuları ve problemlerini, ürün/hizmetini (ürün; bir bardak, telefon TV olabilir; hizmet ise eğitim, danışmanlık, temizlik vs. olabilir.) sunarak takas ederek para kazanır ve buna ticaret denir.
Bir girişimci olmazsa olmaz bir hedef kitle bulması gerekiyor ve o hedef kitlenin (müşterinin) problemini, arzu ve ihtiyaçlarını keşfetmesi gerekiyor ve o problemi çözecek; o ihtiyacını karşılayacak bir ürün ya da servisle karşılayacak çözüm önerileri olacak ve bunun karşılığında da para kazanan ticaret yapan kişilerdir girişimciler.
Eskiden ticaret, paranın olmadığı zamanlarda nasıl yapılıyordu? Diyelim bir çiftiçinin ineği var ve bu iğneğini alıp bir pazar yerine gidip belli miktarda tavuk almak istiyor. Tavuk satan kişi de “Bu ineğe bu kadar tavuk verebilirim” diyor O zaman para dediğimiz kağıt yerine mal ile malı veya hizmetle değiş dokuş yapılıyordu.
Aslında tavuk satanın ineğe(etinden, sütünden faydalanacak), inek satanın da tavuğa(yumurtasından etinden vs.) ihtiyacı var. Bir problem var ve takas ederek bu problemleri ortadan kaldırıyorlar. Eskiden yapılan ticaret böyleymiş.
Girişimciler normal insanlar değildir anormal insanlardır; genel girişimcilere bakıldığı zaman özellikle üst düzey girişimcilere bakıldığı zaman hep şunu derler; “Dahi mi, Deli Mi?” Tam olarak emin değiliz. Zaten girişimciliğin belli bir boyutundan sonra belli bir noktada vizyonu o kadar genişlemeye başlıyor ki, o noktada delilikle aranda çok ince bir çizgi kalıyor. Elon Musk gibi girişimciler artık Marsa koloni kurma hayalini düşünmeye başlıyorlar. Tabii ki bu uç noktalar. Bundan dolayı girişimciler normal insan değil anormal insanlardır.
Normal insanlar günlük hayatları içinde hiç problem ararlar mı sizce? Tabii ki aramazlar. Hayatta kalma düşüncesinde zaten birçok problemi vardır. Bir de başkalarının problemini düşünüp “Yeni yeni icatlar çıkaralım” demezler. Ya da diyemezler. Fakat girişimci dediğimiz insanlar anormal oldukları için bir yerden kendilerinin olmayan problemlerini üzerine alarak problemleri çözmeye kafa yorarlar.
O yüzden girişimciler kafa yapısı şöyledir:
Problem = Fırsat; Fırsat=Para.
Denklemleri bu şekilde çalışır. Normal insanlarda ise bu denklem; Problem = Problem; Problem = Kaçmak tır. Girişimciler için bir yerde para varsa orada fırsat vardır.
Girişimciliği fırsatçılarla karıştırmayalım. Deprem zamanı eve ihtiyaç olan insanlara ev kiralarını arttırıp daha fazla para kazanma istekleri olmuştur veya battaniye ihtiyacı duyan evsiz insanlara battaniye sağlamak için 2023 yılında bir battaniye 180 liradan 250 TL ye fiyatı çıkmıştı. Bu fırsatçılıktır, girişimcilik değil. Neyse konumuza dönersek tekrar…
Başka bir açıdan bakalım; her zaman problemleri girişimcinin kendisi çözmesi gerekmez bazen problemleri başkaları çözer ve girişimci bu sayede de çözüm satmış olur. Yani para kazanmış olur.
Dikkat ederseniz bir problem çözeceği zaman bir girişimcinin bu problemi “Nasıl” Çözerim değil, bu problemi “Kim” çözer olarak da görmektedir ve en sağlıklısı da budur.
Nasıl Değil Kim Sorusu
İnsanlar bazı projelerde çalışmaya başladıkları zaman ilk akıllarına gelen şey; “Ben bunu nasıl yaparım, ben bunu nasıl çözerim, nasıl hallederim; ben bu Logoyu nasıl yaparım, ben bu web sayfasını nasıl hallederim, ben bu reklamı nasıl çıkarım, ben bunu “Nasıl” yaparım?” diye diye belli bir yerden sonra “NASIL” sorusuna odaklanmaktan bu “NASIL”ı çözmeye çalışmaktan o kadar çok “ZAMAN” kaybediyorlar ki, projeleri bir müddet sonra çöp oluyor.
Girişimcilerin aldıkları kompleks projeler (bu proje dijital reklamcılık olsun) bir müddet sonra zaman aşımına uğruyor; belki başta bu proje senin için çok mantıklı olabilir o an için ama bugün artık zamanı geçti. Bu ne demek? Sen artık çok mantıklı bir proje üzerinde düşünmeyi düşünüyorsun, bu yazılım projesi üzerinde çalışmayı düşünüyorsun ve bu proje üzerinde ilerlemeye kara verdiğin anda fikir olarak çok mantıklı.
Fakat bu projeyi “NASIL” yapacağım diye düşüne düşüne önce “Bir Java kursuna gideyim, sonra PHP, sonra Phyton, sonra şu bu” derken bir sürü kurslara gidiyor ve bunların hepsini öğrenmeye çalışıyor; sonra diyor ki “Birazcık da tasarım öğreneyim, sonra reklam öğreneyim derken 1-2 yıl bunları öğrenmekle zamanı geçiyor. Sonra geri dönüp baktıktan sonra bu “Fırsat Maliyetine” dönüşmüş oluyor. Ve sonunda “Erteleme” çukurunun içine düşmüş oluyorsun.
O projeyi yapacak zaten ne enerjin kalmış oluyor ne vaktin kalmış oluyor ve o projeyi de çok büyük ihtimalle başka birileri yapmış oluyor. Bu da sana çok büyük bir fırsat maliyeti olmuş oluyor.
O yüzden akıllı girişimciler, birçok konu üzerinde az az bilgi sahibi oluyor; pazarlama konusunda da biraz bilgi sahibi, yazılım konusunda da biraz bilgi sahibi, tasarım konusunda da biraz bilgi sahip olurlar. Ama bir iki konuda derin bilgileri vardır.
Sen her zaman “Nasıl” dediğinde öğrenmeye zaman harcarsan bu işin altından kalkamaz ve çok yıpranarak erteleme tuzağına girer ve sonra da bu projeyi bırakıyorsun.
Bunun yerine bir müteahhit gibi “Bu işi kim yapar, bu işi kim yapar?” diyerek fırsat maliyetinden kurtulmaya çalışır; yani erteleme tuzağından kurtulmak ister. Girişimcinin asıl vazifesi reklam yönetmek, funnel kurmak, tasarım yapmak değil; girişimcinin asıl vazifesi bu projeyi bitirecek uzman kişileri bir araya getirecek “İLETİŞİM” kurma çabası olmalıdır. Network geliştirmek, liderlik yapmak, proje yönetmek olmalıdır. Birçok pozisyona insanlar alıp bu işi takip edip, işin doğru gidip gitmediğini takip etmektir asıl vazifesi.
Mesela bir şirkete belli yerlere pozisyon bulmak kolayken bir yönetici bulmak; bütün komple tecrübesi ve yetkinlikleriyle alakalı pişmiş bir insan bulmak çok da kolay değildir.
Eğer sen kendini yetiştirmezse, diğer pozisyonlara personel bulmak kolay ama senin şirketini kim yönetecek. Girişimci kendini; YÖNETİM tarafında konumlandırmalıdır. Ama tabii ki de aşağıdaki işler konusunda da bilgi sahibi olması gerekiyor.
Konumuzu netleştirirsek;
- Girişimcilik Nedir?
- Problem=Fırsat, Fırsat=Para
- Nasıl Değil, Kim Sorusu
- Birçok konuda az az yetkinlik sahibi ama bazı konularda derin bilgiye sahip olmak
Girişimci dediğimizde aklımıza akrobatlar (elinde birçok topu döndüren) kişiler aklınıza gelebilir.
Ama tüm işleri yapmaya kendi başına yapmaya başladığında hepsini %100 yapamaz hatta eline yüzüne bulaştırır.
Girişimcilikte 3 Tane Gözlüğe Sahip Olmak Gerekir:
1. Girişimci Gözlüğü: Girişimcinin bu aşamada problemi analiz edebilme gözlüğünü takması gerekecektir. Problemi çözebilme, doğru insanları bir araya getirebilme ve doğru insanları doğru pozisyonda MOTİVE edici bir şekilde çalıştırabilme yetisi olmalıdır.
Aptal insanları bir arada çalıştırmak çok kolaydır. Zor olan, zeki insanları bir arada çalıştırmaktır.
-Alibaba Kurucusu Jack Ma-
Zor olan faydalı insanları bir arada çalıştırmaktır. Çünkü faydalı insanlar aykırı insanlardır. Problemi tespit et ve belli bir ürün ve/veya servis inşa etmen gerekiyor.
Mesela E-ticaret problemini gördüm, “Bunu nasıl çözebilirim” diye kafa yormanız gerekecek. Ve bu problemi çözecek İŞ AKIŞINI hazırlaman gerekiyor.
İş akışı ne demek? “1. Adımda şu problemi çözmek için şunu çözmemiz gerekiyor, 2. Adımda bunu yapmamız gerekiyor, 3. Adımda şunu yapmamız gerekiyor” şeklinde bu 3 adımı yaptığımızda bu problemi çözüyoruz demek gerekiyor.
Girişimci gözlüğü olarak. “Bu gerekli iş akışını nasıl yapılacağını bilmiyorum” diyebilirsiniz. O zaman bilen kişileri bulacaksınız ve “Nasıl” çözdüklerine bakacaksınız; bu problemi senden başka daha önce birisi çözmüş mü çözmemiş mi? İllaki çözen vardır. Çözen kişiye bakacaksınız ve nasıl çözdüğünü analiz edeceksiniz? Onun iş akışını modelleyeceksin (taklit edeceksiniz).
Başkaların iş akışını modelleyerek “Haa bunu bundan yapıyor, haaa şunu bundan yapıyor demek ki böyle çözmüş” diyerek bu girişimci gözlüğüyle bakacaksınız.
Bu gözlüğü taktın ve iş akışını planladın diyelim. Şu an herhangi bir şirketin nasıl sıfırdan başlayarak; eğer bir fikri ve bir vizyonu varsa milyon dolar seviyesine gelebileceğinin iş akışını biliyordur.
Yeri gelmişken önce şunu söyleyebilirim;
İlk olarak
Hedef Belirlememiz Gerekiyor,
Sonra
Hedef Kitlenin Problem, Arzu ve İhtiyaçlarını Belirlemek
Bu hedefin duygusal sebebine inmemiz gerekiyor, o hedefle birlikte problem analizi yapmamız gerekiyor,
Sonrasında
Aksiyon planı çıkarmamız gerekiyor yani iş akışını…
Sonrasında ise
Operasyon sistemini kurmamız gerekiyor, sonra bu sonra bu diye diye bütün planlamayı çıkartabiliyor olmamız gerekiyor. “8-10 adımla bunları doğru kurgularsanız bunların hepsini adım adım uygulayarak milyonluk seviyeye gelebilirsiniz” diyor Fatih Çoban. Sizin de kendi girişimci gözlüğünü taktığınızda kendi problem analizi yaptığınızda sektör ve hedef kitlede bir iş akışı planlamanız gerekiyor.
2. Ürün/Hizmet-Sistem İnşa Etmek: gözlüğümüz ise şu; girişimci gözlüğünü çıkartıp “Ürün/Hizmet-Sistem” inşa etmeniz gerekiyor. Bu ne demek? İş akışını diyelim 3 adımda planladınız ve bu 3 adımda ben bu problemi nasıl çözeceğim, reklamda kullanılacak afiş tasarımı kim yapacak, logoları kim yapacak, müşterileri kim bulacak, reklamlar hangi funnel la yapılacak, nasıl bir satış süreci yapalacak; randevu funnel mı kullanılacak, satış funnel mı, yoksa lead funnel mı yoksa webinar funel mı kullanılacak” şeklinde tasarlamanız gerekecek. Yani para kazandıracak ürünü-hizmeti geliştirmeniz gerekecek.; ne yapacağınızı AYRINTISIYLA PLANLAMANIZ GEREKİYOR. Yani para kazandıracak yapıyı kuracak ürünü-servisi geliştirmeniz gerekiyor. Fakat başlayacağımız şey şu olmamalı: Diyelim bir sektör buldunuz; Türkiye’de İngilizce öğrenmek isteyenlere dil okulu açmayı düşündünüz. Peki bu dil okulunu nasıl açacaksınız? Tabii ki bunu sizin adınıza yapacak birisini başta bulmanız zor olabilir; bunu sizin araştırmanız gerekecek. Bundan dolayı bu ürünü geliştirecek olan sizsiniz. Bu ürünü nasıl piyasada geliştirmişler, nasıl satış süreci kurmuşlar, nasıl operasyonunu yapmışlar, nasıl bir ekip kurmuşlar şeklinde bunu analiz etmeniz gerekiyor ve ürün/hizmeti somut hale getirebilesiniz.
Yeri gelmişken yapılan en büyük hatalardan birisi de 1. Gözlük olan; Girişimci (Problem Analizi yapılan yer), gözlüğü takıp üstüne “Ürün/hizmet” Geliştirme gözlüğünü takıyorlar. Bu ne demek? Bir taraftan karar vermiş bir sektörde ticaret yapmaya, bir taraftan da diğer sektörlerde ne olup bittiği konusunda yokluyor. “Şunu yapsak acaba, bunu mu yapsak acaba, şuna mı girsek acaba, buna mı girsek acaba” diye diye pek bir yere varamazsınız. Eğer ekip arkadaşlarınız yoksa birden çok sektörde iş yapmayı unutun. Bu bir süreçtir. Birden çok sektöre girmeye çalışırsanız elinizdeki projeyi de batırırsınız.
Aynı anda iki tavşan kovalayan hiçbir tavşanı yakalayamaz
– Anonim –
Açıkçası bir taraftan başarılı bir girişimci olmaya çalışırken, bir taraftan da rezil olabilirsiniz. Ve piyasada bir girişimci için en önemli sermaye “GÜVEN” dir. Senin sözündeki altına attığın imzandır; kişisel markandır. Bu kadar fazla sektörde projelere girip başarısız olduğunda piyasada artık senin ciddiye almazlar ve seninle çalışmak istemezler.
Ama bunun yerine başlangıçta bir sektörde sağlam bir projeyi alıp başarılı olsan ve sonra başka bir sektöre girip o projeyi almak istediğinde insanlar senin neyi başarıp başarmadığını merak edecekler ve seninle gözü kapalı iş yapmaya karar vereceklerdir.
Bu sebeple 2. takacağınız ürün-hizmet geliştirme gözlüğünüzü taktığınız zaman birinci gözlüğü yani problem analizi eden gözlüğü çıkarmanız gerekiyor. Üst üste takmamanız gerekiyor. 2. gözlüğümüzü taktıktan sonra sıra geldi üçüncü gözlüğümüzü takmaya…
3. Pazarlama ve Satış: Bir fikriniz, bir ürün-hizmetiniz var, bir iş akışınız var ve bir plan hazırladınız. Bunu artık satabilmeniz gerekiyor. Bu ortaya çıkarmış olduğunuz ürün-hizmetinizi insanlara ulaşatırabilmeniz, duyurmanız gerekiyor. İnsanlara ulaştırıp onların dikkatini çekebilmeniz gerekiyor. Bunun için içerik pazarlama oluşturabilirsiniz; Instegram’da, Youtube’da, Facebook’da, Linkedin’de içerikler oluşturarak insanların dikkatini çekmeniz gerekiyor. Seminerler düzenleyebilir, Google, Instegram, Facebook reklamları ya da SEO gibi şeyler yaparak insanların “DİKKAT” inin çekebilirsiniz. Ve satış funnel ları düzeleyerek de; dikkatlerini çekmek, maillerini toplamak sonra müşterilere bir değer yaratmak, sonrasında ucuz bir ürünü satmak, sonra da upsell dediğimiz pahalı ürünler satmak ve sonunda fanatik müşteriler haline getirmek olmalıdır amaç. Bu sürece de; “Bir Müşterinin Değer Yolculuğu” denir.
Özetlersek; birinci gözlüğümüz girişimci gözlüğümüz (problem analizi yapmak); ikinci gözlüğümüz Ürün-hizmet geliştirme ve sistem kurma gözlüğü ve üçüncü gözlüğümüz ise pazarlama ve satış gözlüğümüzdür. Her şey bu 3 gözlükle olmaktadır. Bu gözlüklerin üçünü arka arkaya takmanız gerekiyor. Eğer bunların arasında dördüncü bir gözlük takmak isteseydik eğer, “Operasyon” gözlüğü olurdu.
Operasyon Gözlüğü, her zaman kafanızın üzerinde durması gereken bir gözlük olması gerekir. Çünkü operasyon gözlüğü diğer üç gözlüğün önüne, arkasına arasına geçebilecek bir gözlük değil, her zaman her an hazır olması gereken bir gözlük olması gereken bir gözlük olmalıdır. Neden? Çünkü müşteriyi “MEMNUN” etmemiz ilk vazifemiz olmalıdır. Girişimcilerin işi, müşteriyi memnun etmek. Müşterilerinizin beklentilerini karşılarsanız, tatmin olurlar ve beklentilerin kat kat fazlasını verirseniz sizden devamlı olmasa da fanatikleriniz haline gelirler.
Fanatik müşterileriniz, sizin milyonlarca dolarlık reklamlarınızı, kulaktan kulağa, tavsiyede bulunurlar; piyasada sizin adınıza hem avukatınız hem satıcınız hem de reklamcınız olurlar. Ve bu üç süreci de “BEDAVA” ya yaparlar. O yüzden operasyon gözlüğü her zaman kafanızın üzerinde olması gereken bir gözlük olmalıdır. Sizin “Şu an ben bir satış yapıyorum, müşteriyle şu an ilgilenemem” diyebileceğiniz bir lüksünüz olmamalıdır. Müşteri varsa, ilgilenecek bir Operasyon departmanınız olması gerekmektedir.
Başarılı girişimciler çok yetenekli insanlardır. Çünkü kendilerini birçok konuda yetiştirmişlerdir. İstediğin anda istediğin bir şirkette yönetici olarak da çalışabilirsin. Orada çok rahat bir şekilde maaşını alıp keyfine bakabilirsin. Ama stres yaşamazsın, parasal sorun yaşamazsın, müşterileri düşünmezsin, ekibinin maaşını düşünmek zorunda kalmazsın yani keyfine bakar yaşarsın. Yani 8-6 arası maaşlı olarak paranı alır geçinip gidersin.
Ama başarılı girişimciler böyle bir hayatı seçmezler, onlar yeri geliyor olması gereken çalışmaların kat kat fazla çalışır, bazen sabahlara kadar uyumadan, gece-gündüz demeden varını yoğunu işlerini geliştirmeye odaklanırlar. İşte bu yüzden bu anormal insan işi normal insanın tercih edeceği bir hayat tarzı değildir. Tabii ki girişimciler de robot değiller onların da hayatlarını dinlenme konusunda planlayan insanlardır.
Fakat hayatımıza biraz daha üstten baktığımızda, okulların bizlere meslekten para kazanmayı öğretmeleri ne kadar sağlıklıdır sormak istiyorum. Hangi okul bizlere girişimcilikle ilgili olsun, paradan para kazanmakla ilgili konularda bir eğitim vermiştir.
Bu hayatı ister kabul edelim ister etmeyelim; ben de dahil hepimiz maaş kölesi olarak çalışmaktayız. Bizler, patronların hayallerini gerçekleştirmek için, devletimize daha fazla vergi vermek için ve bir ev, bir araba almak için bankalardan kredi çekip onları ödemek için çalışmıyor muyuz?
Çocukların kendilerine yük olduğunu gören ebeveyniler, okul denen hapishanelere göndermişler, içlerine de ceza denen ödevler koymuşlar.
– Anonim –
Kaynak: Dijital Akademi – Fatih Çoban