Kendi işinin CEO’su olabilmek, kendi irademizin kaslarını kuvvetlendirmek demektir.
Başkalarına Faydalı Olabilmek İçin, Öncelikle Kendinize faydalı Olmalısınız!
Tüm gün boyunca tek yaptığımız şey belki işimiz diyebilirsiniz; ama hayalini kurduğumuz bir işte; en azından düşündüğümüzü varsayıyorum. Bence bu durumu milyonlarca kez düşündük, ama nereden ve ne zaman ve nasıl yapacağımızı kendimize tam olarak itiraf edememiş olabiliriz.
Gelin biraz hayal kuralım; bir iş yerine gitme zorunluluğumuz olmadığını, tüm zamanımızı kendimiz yönettiğini, kendi işimizi yürütüyor olduğumuzu, hatta evinizde bir ürün üretiyor veya online bir hizmet verdiğimizi ve kendi işimizi sahiplendiğimizi ve bu kazancımızı sadece kendimize SAKLAMA hayalini kurmak ne müthiş olurdu değil mi?
Bu, harika bir fikir! Ama bütün bu kurduğumuz şeyler sadece hayalden öteye gidemez. En azından şimdiye kadar. Şimdi çalışmıyor, ya da hala çalışıyorsunuz ama işinizden gerçekten bıktınız ve o eski hayallerinizi hatırlayıp kendi kendinize düşünmeye başlıyorsunuz: Ya şimdi ya hiç. Belki bunu yapmak zorundasınız.
Evde Çalışmak
Bundan üç yüz yıl önce, neredeyse herkes doğal olarak bunu yapıyordu: Evde çalışıyorlardı. Fakat hayatımıza giren ve endüstri çağının gelmesiyle evden uzaklaşma fikri normal haline geldi. Artık teknolojinin gelişmesiyle trafik denen bir olgu hayatımıza giriverdi.
Eskiden normal zamanda yaptığımız işler neredeyse bir günümüzü alırken, artık bir saatten daha hızlı yapar hale geldik. Artık zaman bizim önümüzde hızlı bir şekilde akmaya başladı bile. Evden çalışmayı kolaylaştıran İnternet gibi büyük bir buluşla müşterilerimizin ayağına gitmektense, onları evimize getirebilme kolaylığı sağlamıştı oldu.
Ama her zaman evden çalışmak çok cazip gelse bile bazı sorunları da yok değil. Gelin bunlar nelermiş bunlardan biraz söz edelim:
- İlk sorun, evde kazanacağınız yeterli paranızın, dışarıda bir yerlerde kazanacağınız miktardan daha fazla olup olmayacağını iyice düşünmemiz gerekecek.
- Evde çalışmanın ikinci sorunu, iş ve ailenize ayıracağınız zamanlar arasında denge kurmanın çoğunlukla zor olabilmesidir. Bazen aile zaman ayırmak zor olmakla birlikte, bazı durumlarda ailenizin ihtiyaçlarını (özellikle küçük çocuğunuz varsa) son derece zaman alıcı olabilir ve buna bağlı işe bağlı zamanınız azalabilir. Bu yüzden bu konuları enine boyuna düşünmemiz bir elzemdir.
- Son olarak, çalışmak sizi daima müşteri arama durumuna sokacaktır. Şu an işsiz olan bazılarımız iş aramaktan nefret eder ve evden çalışma fikrinin cazibesine kapılır; çünkü bu iş aramayı bırakmanın en ideal yolu gibi görünür. İşin tezat yanı ise, evden çalışmak sizi daima iş avcısı-sürekli yeni müşteri ya da alıcılar aramak zorunda bırakmasıdır.
Şunu söyleyebilirim ki, evden çalışan pek çok kişinin hayali, tanınan ve aranan hale gelebilmek ve böylece müşterilerinin ya da alıcıların sürekli kapınızı çalması ve sizin de böylelikle bu hiç bitmeyen iş avı durumundan kurtulmanız olacaktır. Ama bu sadece göreceli bir azınlığın sahip olabileceği bir olanaktır ve gerçekçi kişiliğinizin bunun farkında olması gerekmektedir.
Çoğunlukla yeni işverenler/müşteriler bulmak için sürekli kapıları aşındırmak zorunda kalabilirsiniz. Bu durum, siz kendi işinizde deneyim kazandıkça kolaylaşabileceği gibi, ekonomik şartlar kesin bir düşüşe geçerse zorlaşabilir.
Herhangi bir durumda, işinizle ilgili sürekli olarak hoşlanmadığınız bir yön muhtemelen bu olacaktır. Söyleyeceğim şey hayal kırıklığına uğratabilir; eğer bu durumla başa çıkamazsanız, eğer bu görevden, bir bela gibi, kesin olarak masanızda başka ekmek kalamayıncaya kadar kaçınırsanız, muhtemelen evden çalışmanın “aç kalmakla” veya “faturaları ödeyememekle” aynı anlama gelen büyüleyici bir sözcük olduğunu görebilirsiniz.
Bu tecrübeyi yaşayan pek çok insan tanıyorum ve bunlardan birisi de benim. Çünkü dışarıya çıkıp müşteri veya alıcı için kapıları aşındırmak, sizi son derece ÇELİK gibi bir sabrınızın olup olmadığını görmeniz olacaktır. Bu deneyimin üstesinden gelebilmenin tek bir yolu var: Bütünü en ufak parçalara bölerek adım adım ilerlemek. Eğer büyük bir adım atmaya karar verirseniz, hayal kırıklığıyla yüz yüze olacağınızın garantisini veririm. Tabii ki her zaman böyle olacağının garantisini de vermiyorum. Size bir kişinin gerçek bir yaşam hikayesinden bahsetmek istiyorum: “Dünya Okulu”’nun yazarı Salman Khan.
Hayatını eğitime adayan bu kişi, Lousiana, ABD’de doğup büyüdü; anne-babası Hindistan ve Bangladeş’ten gelmiş göçmenlerdi. Khan Academy’yi kurmadan önce serbest yatırım fonu analisti olarak çalışıyordu. Ayrıca Oracle’da ve Silikon Vadisi’ndeki çeşitli yeni girişimlerde yatırım sermayesi ve mühendislik alanlarında çalıştı.
Khan’ın, sınıfının başkanı olarak mezun olduğu Harvard Üniversitesi ’nden MBA derecesi, MIT’den de üç derecesi var. Bu kadar başarısının ardında yatan ve önceki çalışmış olduğu bir işte oldukça yeterli bir maaşı olmasına rağmen, sadece kendi işini hem de hiçbir ücret talep etmeden Khan Akademi’yi kurmuş bu kişi kutlamam gerekiyor.
Bu dünyaya tek vermek istediği, herkesin bilinçlenmesi ve okuldaki öğrencilerin anlamadığı konuların hepsini kendi video sistemiyle Youtube kanallarına koyarak anlamalarına büyük bir katkı sağlamak olmuş. Tabii ki bu giriş kısmıydı ama buraya gelene kadar başından neler geçmiş bir bakalım:
Hayatında alabilecek en büyük riski, “Riskin verdiği gelişime, güvenin verdiği monotonluğa” seçmesi olmuş. Bir gün Salman Khan, hayatında köklü bir değişime gitme karar veriyor. Çalıştığı işten çıkıp (Ne kadar korkutucu bir şey değil mi?), evden çalışmaya karar veriyor. Kendisine çok kullanışlı bir WEB sayfası https://tr.khanacademy.org/ ( bu adresten ulaşabilirsiniz) hazırlattırıyor.
Bu sayfaya, her bir dersi konularına göre ayırarak çeşitli ve anlaşılır şekilde videolar ekliyor. Bunları, artık evden yapmaya başlıyor. Ve hiçbir ücret talebinde bulunmadan, tamamıyla herkese açık bir hayır işi diyebiliriz.
Bakın bu işi para karşılığı yapmadan kendi isteğiyle yapıyor. Konuya devam etmeden önce tanınan bazı yazarların kişisel gelişim sitelerine üye olmuş biri olarak şunu söylemek istiyorum: Siteye girme aboneliği “25 TL”, siteye abone olduktan sonra çeşitli videoları izlemek istediğinizde de, her biri için “8,5 TL” gibi meblağlar ödüyorsunuz. Ve aboneliğinizde bir aylık. Yani aboneliğinizin süresi bittiği zaman, daha önce satın aldığınız videoları İZLEYEMİYORSUNUZ. Ben de bu şekilde yapılmış bir sitenin bir parçası olmaktan vazgeçtim. Bunun yerine kitaplar alıyor ve TEKRAR TEKRAR okuyup konuları daha iyi anlayabiliyorum.
Şimdi bu konuyla ne ilgisi var diyeceksiniz? Salman Khan, dünyaya katkıda bulunuyor ve çok cüzi miktarlarda bile olsa izleyenler bu yazara bağışta bulunabiliyorlar. Ama kendisini geçindirecek kadar değil tabii ki. Diğer kişisel gelişim yazarları da dünyaya katkıda bulunuyor: tek farkı önce parayı alayım.
Salman, Khan Akademi’yi kurduktan sonra işten aldığı tazminatıyla yaklaşık üç veya dört ay kadar ailesini geçindirecek parası varmış. Eşi bir şirkette stajyer olarak çalışmasına rağmen çok cüzi miktarda maaş alıyormuş. Ama o, bu işi bir şekilde devam ettirmeye kararlı olmasına rağmen diğer taraftan da kaygısına yenik düşüyormuş.
Eşine “Eğer paramız azalırsa, tekrar başka iş bulacağını” söylemiş. Evet günlerden bir gün, telefonuna bir mesaj düşmüş. Mesajda: “Ben Mary, sizinle şu adreste görüşmem mümkün müdür?” yazıyormuş. Salman, apar topar o kişinin yanına gitmiş ve kişi, zengin bir fabrikatörün eşiymiş. Zengin kadın Salaman’a “Geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz?” diye sormuş.
Salman’da, “Hiçbir şekilde” diye cevap vermiş. Bunun üzerine kadın, Salman’a 10 000$ bir çek yazmış. Ve ertesi gün aynı kişiden bir mesaj daha: “Hesabınıza 100 .000$” yatmıştır. Daha bitmedi. Yaklaşık altı ay sonra da Google ve Microsoft’un CEO’su Bill Gates tarafından aranmış ve kendisine tam 4 milyon dolar bağışta bulunulmuştur. Aşağıda Türkçe alt yazılı kısa bir videosunu izleyebilirsiniz.
Belki buna ŞANS diyecektir. Ama ben buna sadece bir şans demiyorum, şansı YARATTI diyorum. İnandığım tek bir şey var sevgili okurlarım: Bizler bu dünyaya para kazanmak için çalışmaya gelmedik.
İnsanoğluna FAYDA YARATMAK için para kazanmaya geldik. Salman gibi kişiler kendi hayalindeki işi yaratıp risk aldı. Ama bu riski yaver gitmeseydi, başka işe girip geçimini sağalamaya ve eğitim konusunda yaptığı bu videoları da Youtube’a koymaya devam edeceğinden eminim. Robin Sharma’nın şu güzel sözüyle yine bitirmek istiyorum: “Asıl Risk, Risk Almamaktır.”