Varsayılan Ayarlarımızın Ödülle Öldürülmesi
“Bu makaleyi okumadan önce lütfen sindire sindire okumanızı sizden rica edebilir miyim?
Eşim öğretmen olduğundan ona sorduğum bir soru oldu: “Sınıfta favori ve favori olmayan birkaç öğrencinin bana ismini söyler misin?” dedim. Şaşkın bir ifadeyle bana baktı. Sonra bu iki grup arasında hangilerinin derslerinin daha iyi olduğunu, hayır hangilerinin çok daha yaratıcı olduğunu söyledim? Cevap geldi: “Favori olmayan öğrencilerdi bunlar.
Peki neden yaratıcı olanlar eşimin favorisi olmayı başaramamışlardı? Yaratıcı düşünce özgür bir zihinle ortaya çıkar. Siz bu zihni kontrol altına almaya başladığınızda odağı daraltır ve daha geniş çapta düşünmeyi de bırakır.
Siz birisine ödül de verseniz, ceza da her iki durumda da beklentinizin dışında olaylar olacaktır. Ceza da bile. Evet yanlış duymadınız; ceza verdiğiniz bir kişiyi, o şeyi yapma konusunda meşrulaştırıyorsunuzdur. Yine yapılan bir araştırmada kreşe çocuklarını almaya geç gelen ebeveynler için kreş yöneticisi; her geç gelinen dakika için belli bir meblağıyla ödenme zorunluluğu getirilmiş. Başka bir kreş okuluna ise hiçbir ceza uygulama yapılmadan bu iki okul, geç gelme konusunda bir ay içinde ne olduğu konusunda incelemeye alınmış. Sizce hangi kreş okulundaki ebeveynler vaktinde çocuklarını almaya gelmiştir? Tabii ki ceza uygulaması olan okullarda daha geç gelme süresi artmıştır. Bunun tek nedeni var: Ceza, istenmeyen davranışı haklı çıkarır, yani meşrulaştırır.
Türkiye’de yaşayan bizlere bir bakın lütfen: Trafik cezalarının amacı caydırıcılığı kamçılaması yerine, halen trafik cezalarından tam anlamıyla kurtulamadık. Bakış acımız, “Parasıyla değil mi? İstediğim hızı da yaparım.” dedirten bir anlayış oluşmakta. Mesela ben. Ofisimde çalışırken, ara sıra acil işlerim oluyor ve yöneticimden bir-iki saatlik izin isterim. Ama kendisi bana, “İzin formu doldurmam gerektiğini” söyleyip, ona göre ben de kaç saatse onu yazar ve iznimi kullanırım. Ama her kullandığım saat için maaşımdan kesinti olacağını söyler. Sanıyor ki, çok sık yapmam. Maalesef yanılıyor ve her izin istediğimde, izin formunu doldururum. Sonuçta kullanma hakkını bana bir kere vermiş oldu. Ben de gönül rahatlığıyla, hiç tereddüt etmeden izin alabiliyorum artık. Çünkü parasın ödüyorum. İzin kullanma parası. Parasıyla değil mi arkadaşım?
ÖDÜL GELİŞMEYİ ENGELLER
Peki ödül, bizim öğrenme gelişimimizi arttırıyor mu? Cevap kocaman “HAYIR.”
Ortaokul zamanlarımı hatırlıyorum da öğretmenlerimiz bizden dönem sonu tatillerinde “Kim fazla kitap okursa ona bir sürprizim olacaktır!” demelerini çok duymuşuzdur. Ve okullar açıldığında, kim fazla kitap okumuş değerlendirilmesine başlardık. Bir arkadaşım dört kitap okuduğunu dile getirdiğini iyi hatırlıyorum. Okuduğu kitap isimlerini söyleyince, öğretmenim: “Bu kitaplar çok ince. Neden ince kitap okumayı seçtin?” dediğinde, arkadaşımın verdiği cevapta; “Sonuçta siz kalın kitap okuyup gelin, demediniz ki öğretmenim.” demişti. Öğretmenimizde arkadaşım Can’dan bu kitapları bize anlatması konusunda onu tahtaya kaldırmıştı. Ama Can, okuduğu kitaplardan neredeyse çok fazla şey hatırlamamış ve anlatımını da çabuk bitirmişti.
Şimdi neden ödülün, performansımız üzerinde etkili olmasına rağmen, ÖĞRENMEMİZ konusunda zayıf kaldığını anlayabiliyor musunuz? Ödül, bizim odağımızı daraltıyor ve sadece bizden istenen neyse ona odaklanıyoruz. Sanki yaptığımız şey kötüymüş gibi yorumlayıp, bir an önce bitirelim de şundan kurtulalım mesajı veriyor.
Gerçekte de bu mesajı veriyor. Yani Can arkadaşımız 3 kitap okumuş ama, kısa yolu seçmiş (ince kitaplar bulup okumuş) ve okuduğunu da tam olarak anlayamadığı için de (Ödüle ODAKLANMIŞ sadece) öğrenmesini sekteye uğratmış görünüyor. Odağı hep sürprizde olduğu için hızlı okumuş ve bu da çabalamadan, emek vermeden, öğrenmenin doğasına ters düşmüştü. Öğrenme işi, çaba, emek, derin düşünmeyi gerektirir. Yine size bu durumu kanıtlayacak bir araştırmadan bahsetmek istiyorum.
Araştırmacılar, A ve B grubu olarak, kişileri ikiye ayırdılar: A grubundakilere, “Size renkli kartonlar üzerinde yazılı bazı sayıları gösterip sizden, gösterilecek sayının arkasından gelen sayıyı hatırlayıp hatırlamayacağınızı öğrenmek istiyoruz” demişler. Ama A grubuna bunun sonuçta bir para ödülü verileceğini, B grubundaki kişilere de hiçbir şey söylememişler. Sizce hangi grup daha hızlı öğrenmiştir? Tabii ki ödül alanlar değil mi? Evet ödül alan kişiler daha hızlı ezberlemişler. B grubundaki kişiler de öğrenmişler ama biraz daha öğrenmeleri uzun sürmüş.
Daha sonra A grubuna herhangi bir sayı yazılı kartonun rengini sormuşlar. Ve hiçbiri bilememesine rağmen, B grubundaki neredeyse hepsi renklerine kadar her şeyi hatırlaya bilmişler. İşte Ödül verilen grup sadece “SAYILARA ODAKLANIR” ken, ödül verilmeyenlerin ise odağını belli bir hedef göstererek daraltmadığından, olayları, durumları veya nesneleri daha GENİŞ açıdan bakabilme OLASILIKLARINI sağlamıştır. Bu araştırma şunu gösteriyor: siz ödül verilen kişinin odağını daraltıyorsunuz ve evet performansında hızlı bir artış görebiliyorsunuz ama ayrıntılara dikkat etmeyi de ortadan kaldırmış oluyorsunuz.
Ayrıca şunu da belirtmekte fayda olduğunu dile getirmek istiyorum. Ödül vaat edilen kişiler de odağı daralttığı gibi, gayriahlaki davranışlarda da bulunacağı söyleyebilirim.
Başımdan geçen bir örnekle açıklamama izin verin lütfen. Arabamın arka bagajının kilidi bozulduğundan, uzaktan kumandayla açamıyor, sadece elle açıp kapattığımdan servise götürmüştüm. Bana arabanın alıcı çipinin bozulduğunu ve bu çipte Almanya’dan geleceğini ve fiyatının da 250 TL olacağını söylemişti. Ben de “Bir çipe u kadar para mı verilir?” edasıyla “Teşekkür ederim” deyip servisten ayrıldım. İki hafta sonra arabamın sol ön kapısı bir anda kilitlenip ne içeriden ne de dışarıdan açılmayıp, tekrar servisin yolunu tutmuştum.
Bu işler yapılırken, servis danışmanına, “arabamın arka bagajı da çalışmıyor kontrol eder misiniz?” demiştim. Ve bagajımın kilidini yapmışlardı. Neden olduğunu sorduğumda, “Tesisatında ufak bir sıkıntı olduğunu ve onarıldığını” dile getirmişlerdi. Sonuçta benden sağ kapı için sıfır 350 TL tutarında bir kapı kilidi takmışlardı ve arabanın bagajını artık bedava yapabilmişlerdi.
Bunu niye anlattım? Siz çalışan personellerinize veya servis danışmanlarınıza, “Müşteri ufak şey için gelirse yapma, mümkün olduğu kadar başka maliyetler çıkarın ki şirketimizin satış KOTALARI tutsun” edasıyla bakarsak buna, size uzun vadede kazandıracak bir müşteriyi, kısa vadede kazanayım düşüncesiyle bir anda yok edecektir ve nitekim de bu “Volkswagen” servisine benim son gidişim olmuştur. İşte kısa vadelik “Siz şu kotayı tutturun, komisyonunuzu alın” bakışı, gayriahlaki yollara sapmalarını da meşru kılmıştır.
Yukarıdaki servis örneğinde dile getirdiğim gibi, İnsan olma değerlerimizi de bizden aldığını net bir şekilde söyleyebilirim. Sizce Ödül, insan olma değerlerimizi öldürür mü? Veya varsayılan ayarlarımız da insanının iyi olma hali varsa, ödülle (para vs.) bu varsayılan ayarlarımız halen devam eder mi?
Bir film vardı ismini tam hatırlayamıyorum ama kısaca şöyleydi: Babasını kaybeden bir genç, cenaze işleri için şehirden köyüne geliyor. Ama gencin annesi, kocasının cenazesini o köye değil, onun doğduğu köye götürmek istiyor. Köyün geleneklerine göre de ölünün ruhu yolu hatırlasın diye, tabutun arabada değil, omuzlarda taşınarak götürülmesi gerekmektedir. İki köy arası mesafe çok uzundur.
Genç, bu inancı çok gereksiz görmesine rağmen (yeni kuşak ne yapalım artık) anne ısrarlı çıkıp taşıma konusunda yapmak zorunda kalıyor. Bu durumdan kurtulmak isteyen gençte, köyün muhtarıyla görüşüp, tabutu taşıyacak kişileri bulup para verilmesi teklifinde bulunuyor. Ve muhtara parayı veriyor. Taput taşındıktan sonra muhtar, genç adamın yanına gelip verdiği parayı iade ediyor. Buna çok şaşıran genç “Neden bu parayı almadıklarını?” soruyor. Muhtar, “Onlar bu işi para için yapmadıklarını, ONURLARI, DEĞERLERİ ve İYİLİK DUYGULARI için yaptıklarını ve para alırlarsa, İYİ İNSAN OLMA DUYGUSUNDAN MAHRUM KALACAKLARINI.” İfade ediyor.
Düşünüm bi!
Özümüz gerçekte iyi olduğumuz konusunda önceden DNA’larımıza kazınmış aslında. Siz dışarıdan bir ödülle manipüle ederek, İNSANİ DUYGULARIMIZ PARAYLA VEYA HERHANGİ BİR ŞEYLE SATIN ALINMIŞ OLUYOR. Yani YOK EDİLİYOR. Ne kadar acı verici bir durum değil mi? Gerçekte doğru sandığımız, ama maalesef bir o kadar yanlış bildiğimiz şeyler var ki.
Ödül, VARSAYILAN İNSANİ DUYGULARI DA KÖRELTİYOR ve İnsanlığın özü başkalarına yardım etme değerlerimizi bizden alarak bu değerlerimizi İŞ e dönüştüryor. Yapılan yardım insanın faydasına değil, alacağı ödüle KAYIYOR.
İleri ki makalemde ÖVGÜNÜN neden zararlı yanları var biraz da bundan bahsedeceğim.
Beni izlemeye devam edin lütfen. Tekrar görüşmek umuduyla…