Girişimcilik

Başarıya Bakış Açımız

Başarıya Bakış açısı
Başarıya Olan Bakış Açınız Nedir?

Bu yazımızda birbirinden önemli yetkinliklerimizden konuşacağız. Bu yetkinlikleri binanın farklı katları olarak düşünebiliriz. Bu binanın sağlam temelleri olmadığı sürece ayakta kalma ihtimali yoktur.  Girişimcilikte böyle bir şeydir.

 

Girişimcilikte sahaya çıkıp yumruk yiyeceksiniz. Yumruk yiye yiye güçleneceksiniz. Bundan kaçamayız. Girişimcilikte engellerle karşılaşmamanız diye bir şey yoktur. Doğru prensiplere sahip girişimciler zor zamanlarda çoğu insan yere yıkılırken siz yolunuza devam etmeyi öğreneceksiniz.

 

Yani siz girişimciler tekrar ayağa kalacak, tekrar düşecek ve tekrar ayağa kalkacaksınız.

Yedi defa düşsen, sekizinci defa ayağa kalk- Japon Atasözü

Hepimizin içinde ilham veren arzularımız vardır. Bu arzu bir sonuçtur; ağacın sonundaki, dalındaki bir elmadır. Bu elmaya bizim ulaşabilmemiz için ne gereklidir? Bir gövdeye ve dallara ihtiyacımız vardır.

 

Ağacın kökü olmadan topraktaki suyu ve mineralleri çekemez. Sadece bizler ağaçta duran bir meyveye bakarak sadece o meyveye odaklanarak bizi mutlu edeceğini düşünmek yeterli değildir. O ağacın gövdesi, dalları ve kökleri nedir buralara inmemiz gerekir o meyvenin tadını almak için. Meyve dediğimiz şey sizin hayal ettiğiniz ve arzuladığınız şeydir yani bir sonuçtur.

 

Sizler sonuç almak istiyorsunuz değil mi? Peki bu sonuç neye bağlı? Bu sonuç bizim aksiyonlarımıza, yani harekete geçmemize bağlı, peki aksiyonlarımız neye bağlı? Bizim enerjimize bağlı. Enerjimiz de Duygularımıza bağlı, Duygularımız da bizim inançlarımıza bağlıdır.

 

Önce doğru inançlara veya değerlere sahip olmanız gerekir bir yola çıkmadan önce. Temeliniz doğru, sizi ileri götürecek, heyecan verdirecek değerlerle başlamanız gerekir. Yoksa yolun ortasında bir engelle karşılaştığınızda güçlü bir inanç veya değeriniz yoksa bu yolda ilerlemeniz mümkün olmayacaktır.

 

NLP makalemde de buna değinmiştim. Etrafımızda olan olaylar bir olaydır. O olaylara karşı verdiğimiz tepki bir düşüncedir ve düşüncemizle oluşan etki de yani sonuçta duygularımızdır. Düşüncelerimizle etrafımızdaki olup-biten olaylara bir anlam yükler ve bu anlam sizi geliştiren bir anlamsa iyi değilse doğruluğunu kendinize ispatlamanız gerekecektir.

Yani,

Olay-Düşünce-Duygu

Olay-Düşünce-Duygu döngüsünde gelişir.

 

Düşünün İtalyanca bilmeyen birisi, bir İtalyan tarafından küfredilse acaba ne düşünürdü? Tabii ki konuşulan şeyden hiçbir anlam çıkaramadığınız için ona bakıp “Bu deli ne diyor?” diye yanından geçip giderdiniz. Ama ya İtalyanca bilseydiniz o zaman ne olurdu? Eyvah eyvah sanırım İtalyan adımı dövebilirdiniz. Artık ona bir anlam yüklediniz ve tepkiniz değişti.

 

O yüzden bizler çevremizde olup biten şeylere anlam yüklerken daha farklı açılardan bakmayı öğrenmemiz gerekir. Bir engel çıkınca “Eyvah ben ne yapacağım şimdi?” derseniz siz engeli çaresizlik olarak yorumluyorsunuz derim. Engel beni güçlendiriyor, amacıma biraz daha fazla yaklaştırıyor. Çünkü ne kadar karşıma çıkan engeller azalırsa o kadar çok hedefime yaklaştıran bir şey olarak yorumlarım. İşte bu bakış açımdan dolayı yolda kalmaya devam edebilirim.

 

İşin özü, hepsi sizin geçmiş tecrübeleriniz, inançlarınız, değerleriniz, kültürünüz ve çevrenizden edindiğiniz, öğrendiğiniz tecrübelerle olaylara farklı anlamlar yüklüyor ve bu bizim başarılı olup olmayacağımız konusunda büyük bir güce sahiptir. Burada önemli olan şey, inançlarınızın duygular üzerindeki büyük etkisidir. İnançlarınızda olumsuz bir şey varsa eğer, siz harekete geçemezsiniz, geçseniz de etkisi uzun sürmez. Saman alevi gibi hemen söner. Enerjinizin kaynağı duygulardan gelir. Duyguları yönetmek ise inançlarınızı gözden geçirmekle olur.

Egonuza kanıt sunun

Egonuza Kanıt Sunun

Tüm inançlarınızı gözden geçirin. Hangisi sizi ileri itiyor, hangisi sizi geride tutuyor. Geride tutanları alın tek tek bunun doğru olmadığına dair kendinize samimi bir şekilde kanıtlar toplamaya başlayın. Bu bir süreç ve alışkanlık haline gelene kadar yapın bu pratiği.

 

Mesela “Para elin kiridir” diye bir inancınız var. Bundan dolayı sadece 8-5 arası memur gibi çalışmanıza neden olan bu inancınız olmasın? Ve Para elin kiri dediğinizde, “Tüm zenginler para kaçırıyor, onlar hırsız ben onlar gibi olmayacağım” dediğiniz zaman kendinize bir kanıt sunarız. Bu kanıt zengin olursam ben de hırsız olurum kaygısından dolayı da siz girişimci olmak yerine memur tarzı bir hayat yaratmayı farkında olmadan seçersiniz.

 

Ama siz “Para elin kiridir” inancı, yani başka bir ifadeyle egonuz size girişimci olamazsın diye birçok kanıt sunuyor. “Zenginlere bak vergiden kaçırıp lüks araba alıyorlar” diyor. Sen de buna inanıyorsun. Bu bir kanıt değil mi? Fakat sizde bir avukat gibi egonuza karşı başka kanıtlar sunmayı bilmeli ve öğrenmelisiniz. Önemli olan egonuza gerçek kanıtlar sunmanız gerekir.

 

Gerçekten dürüst ve kanunlara karşı, insanların hakkını yemeyen bir girişimci hatta birkaç tane bulup size gerçekten bunun doğru olması gerekiyor ki egonuza bu kanıtlara sunduğunuzda eğer egonuz halen aynı şeyleri size söylüyorsa o zaman kanıtlarınız yetersizdir. O zaman daha etkili kanıtlar bulmanız gerekecektir. Yılmayın. Sadece siz buna inanmış ya da inandırılmışsınız. Buna inanıyorsanız bunun zıttı da illaki vardır bir yerlerde onu bulmaya çalışın.

 

Bir kere inandığınız da egocuğunuzun sesi artık sizi diğer tarafa çekmeye çalışmayacak, artık siz ona bu kanıtı samimi bir şekilde sundunuz; o da siz de inanıyorsunuzdur.

 

Bu her şeyden çok önemli bir bilgidir. Siz bir şeyi nasıl yapacağınızdan çok, o yoldan çıkmayacak bir kafa yapısı inşa etmeniz gerekir.

 

Bu da inançlarınızı bir mikroskopla bakarcasına derin incelemenizle ilgilidir. Derin olarak sorgulayın, bunu geçmeyin. “Dur diğer konu neymiş bir bakayım” demeyin. İnsan odağı o kadar azaldı ki, özellikle sosyal medyalar bizim odağımızı sömürüyor. Bu yazıyı okuduğunuzda unutacağınızı biliyorum. Ama durun ve düşünmeye başlayın inançlarınızı artık sorgulama zamanı geldi.

 

İlişkilerinizi sorgulayın, kariyerinizi sorgulayın, sağlıkla, parayla ilgili düşüncelerinizi sorgulayın. Çoğunun çöp, işe yaramaz inançlar olduğunu göreceksiniz.

 

Ego nedir biliyor musunuz? Ego, kendinize verdiğiniz kararlarınızı korumak için vardır. Ego, verilen kararlarınızı korkmak için elinden geleni yapar, işte derler ya “Konfor alanından çık” diye. İşte Egonuza karşı çıkın deniyor bu sözle ama ego sevmez bu durumu ve hemen size karşı kullanır bunları.

 

Tüm faturaları önünüze koyar. Hemen siz anlamadan sinsice yapar bunu. İnanın şaka değil söylediklerim. O yüzden düşüncelerinizin gün gün farkında olmalısınız. Düşünceleriniz gerçekten doğruyu içeriyor mu? Yoksa kendimize hikayeler uydurup onlara inanmaya devam mı ediyoruz?

 

Bu konuya lütfen ama lütfen öncelik verin. Çünkü sizi yolda tutacak şey güçlü inançlarınız olacaktır, tabii ki sağlıklı inançlarsa.

 

Ağacın kökü sizin inançlarınızdır. Ya bu ağaç bir meyve verecek ya da çürüyecek. İşte bu kökü bizim sağlam inşa etmemiz gerekiyor. Ve temel sağlam olduğu zaman da yetkinlerimiz ayakta kalabilsin ve daha iyi bir hayat yaşayalım, daha bereketli hayatlarımız, daha sağlıklı ilişkilerimiz olsun, daha uzun ömürlü ve keyifli bir hayat yaşayabilelim.

 

Bakın bir konuda çok iyi olabilirsiniz ama temel düşünce yapınız, inanıcınız sağlıklı değilse, hayattan zevk alamazsınız, tatmin olamazsınız. Hayatlarında ufacık bir engel çıksa hemen yıkılıyorlar ya da zorlaya zorlaya götürmeye çalışıyorlar. Temeliniz sağlam olmazsa bu zorluklar karşısında çabuk kırılgan olur ve pes edersiniz. Bunu istemezsiniz değil mi?

 

Ortalama bir yetkinliğiniz olsa da ama diğerlerinde çok daha sağlam ve güçlü inançlarınız olduğu sürece bu dünyada sizi kimse durduramaz. Bunu bilmenizi istiyorum. Yetenekli olursanız bu bize sürpriz olsun önemli olan o yolda devam edebilme gücümüzdür; o da sizin inançlarınız, kodlarınız doğru kurabilmekle ilgili olacaktır.

 

Sağlıklı, güçlü inançlarınız olduğu sürece sizi kimse yıkamayacaktır. Eğer zorlukları fırsat olarak görürsen bu yolda devam edersin. Fakat zorlukları tehdit olarak yorumlar, bakarsan o zaman 8-5 memur hayatını yaşamaya devam edersin.

 

Bu yüzden sizlerle belli prensipleri paylaşacağım. Bazı prensipler sizin inancınıza çok ters gelecektir. “Olur mu böyle saçma şey” diyeceksiniz. Bu çok normaldir çünkü biz çevremizin bakış açılarını, inançlarını almışız, başarılı insanların içinde olmamışız ki bunlara inanalım değil mi?

 

Derler ya “Başarısız insan yoktur daha başarıyı keşfedememiş insan vardır” diye. Ne kadar doğru. Daha bir şey keşfetmeden hemen beynimizin otomatik düşünce yapısı aktif hale geliyor ve bu duruma “Olur mu böyle saçma şey, ben kim o kim” deriz farkında olmadan. O yüzden gün içinde düşüncelerinizin farkında olmaya çalışın. Durdurun hemen istenmeyen düşüncelerinizi hemen not alın bir kenara ve akşam not aldığınız bu inançlarınıza, kodlarınıza bir göz atın bakalım bu inancınızı ne zaman kodladınız ve neden inanıyorsunuz? Bunun zıttı olan bir durum var mı araştırı hemen.

 

Eğer çok fazla inanç kalıplarınız çıkarsa onları en önemliden en önemsize göre 1-10 arasında puanlar verin ve sıralayın hangi çok önemliyse ona 10 -9-8 şeklinde puanlar verin ve o inancınızı değiştirmekten başlayın. Bu inancı değiştirmek size zor geldiyse daha kolay inanıcınızdan da başlayabilirsiniz.

 

Ama bunu sürekli yapmanız gerekir. iki yaptım yeter. Çünkü beyinin en büyük zayıf yanı, çabuk dağılması, odağı zayıf ve kafamız günlük meşguliyetlerle çok meşgul. O yüzden sağlam inanç kalıpları geliştirip telefonunuzun veya bilgisayarınızın veya çalışma odanızın bir kenarına sizi geliştiren güçlü cümleler ekleyin ki bunlara baktıkça hatırlayın.

 

En zoru da hatırlamaktır zaten. Çabuk unutuyoruz biz insanlar. Hele ki günümüz internet çağında sosyal medyanın da çıkmasıyla tüm konsantrasyonumuz altüst oldu.

Odaklandığın Şey Büyür

Odaklandığın Şey Büyür

Hiç dikkat ettiniz mi odaklandığınız şeyi beslersiniz. Ve o da büyür. Siz neye çok odaklanırsanız etrafınızda da hep onunla ilgili şeyler görürüz. Mesela Kırmızı renkli “Mercedes A180 CDI Beyaz Renkli” bir araba almayı düşünüyorsam, niyetine girmişsem her yerde o arabaya benzer arabalar dikkatimi çeker. Onun dışındaki arabalar sanki hiç yokmuş gibidir.

 

İnsan beyni arzuladığın, değerli gördüğün şeyi kodluyor, çünkü bu senin için önemli bir şeydir. Bu sistem öyle bir sistem ki sizin o şeyi elde etmeniz için bir sekreter gibi yorulmuyor, sürekli çalışıyor hatta maaş bile alamadan bu işi sizin onu elde edene kadar kafanızda yer etmenizi sağlıyor. Harika bir sistem ne dersiniz? Ama beyinde şöyle bir özelik daha var: Siz gerçekten onu elde etmeye “KARAR” verdiğiniz zaman bakın “karar” kelimesini büyük yazdım ki beyin karar verdiğiniz bir şeyle ilgili onu gerçekleştirmek için sürekli arkada çalışır ve sürekli kafanızda yer eder bu.

 

İnanın kurtulamıyorsunuz çünkü beyin boşlukları sevmiyor arkadaşlar. Beyin hep TAMAMLANMIŞLIK hissi yaşamak istiyor. O yüzden bir şeye karar verip onu yarıda bırakırsanız beyin yarıda kalmış işlerden hiç hoşlanmıyor. İllaki o iş tamamlanacak. Buna Zeigarnik etkisi deniyor.  O yüzden hep tamamlanmamış işler bizi rahatsız eder ya.

 

Siz de yarıda kalmış işlerinizi hemen bir an önce bitirin ki beyniniz odağını bunlara vermesin. Temiz çıkın sahaya.

 

Sorun, anlam ifade etmeyen, size bir faydası dokunmayan işleri de bitirmek istemeniz. Yani siz ne istiyorsanız beynininiz onu veriyor.

 

Size ileriki konularımızda sağlıklı kodlar paylaşacağım bunlara İnanç Prensipleri diyelim.

 

Bu inanç prensiplerini ne kadar içselleştirirseniz ne kadar çok inanmaya başlarsanız o kadar hayatınızda değişimi hızlı hissedersiniz. Ama bunu pratik yaparak, üzerinde çalışmanız gerekir.

 

İnanç Prensipleri konumuzda bu prensiplerden bahsedeceğim ve başarılı insanların bakış açılarıyla, normal insanların bakış açılarını kıyaslayarak daha iyi idrak edeceğimizi düşünüyorum. Siz bu prensiplerde kendinize bir rol biçeceksiniz ve nerede olacağınıza karar verin.

 

Kazanan, başarılı insanlara baktınız mı hiç. Bu insanlar normal insan mıdır? Dışarıdan evet ama içeriden hayır.

 

Başarılı insanlar ekstrem sonuç almaya odaklanmış insanlardır.

 

Normal insanlar ekstrem sonuç alamazlar mı? Tabii ki alırlar. Ama bu süreçte normal insan artık sıra dışı, anormal insana dönüşmeye başlamıştır.

 

Eğer sıra dışı sonuçlar elde etmek istiyorsanız özelikle parasal anlamda anormal insana dönüşmeniz gerekir. Gözünüzü korkutmak için söylemiyorum ama bunun kolay olmadığınız da söylemeliyim.

 

Herkes hazırı, kolayı sever. Beyin bir konuya fazla enerji harcamayı sevmiyor çünkü onun için enerji harcamak hayatta kalabilmekle aynı şeydir. O yüzden biz de konfor alanımızı değiştirmeyi pek sevmiyoruz çünkü o alana bir kere alışmışız ve biliyoruz; siz her seferinde araba kullanmayı bilen biri olarak arabayı nasıl kullanacağınızı düşünür müsünüz?

 

Hayır düşünmeyiz çünkü beyin onu başta öğrenirken iyi bir enerji harcadı ve zorlansa da artık bir kere öğrenince refleks haline gelen davranış düşünmeyi bırakır yani enerji harcamaz. Girişimcilikte araba süremeye benzer.

 

Normal insan kime denir? 8-5 çalışan, kredi çekip ev-araba alan ve kendi gibi insanlarla takılmayı sevenlerdir.

 

Ama girişimci bakış açını kazandığın zaman, kendine güvenin geldiğinde, kendini, becerilerini de iyi fark ettiğinde ve ayda başlangıç açısında 100.000 TL kazanmayı kafasına koymuş biri girişimcidir. Ve normal bir insan aylık 100.000 TL kazanmayı kafasına koyar mı? Hayır. Çünkü ona göre normal değil bu.

 

Ekstra bir sonuç almaya çalışırsan ekstra bir insan oluyorsun, yani istisnai bir durum oluyor aslında.

 

Anormal bir insan olmak istiyorsanız normalin dışında aksiyonlar almanız gerekiyor. Şimdi başarının insanların inanç kodlarına başlıyoruz yani kalıbın dışına çıkıyoruz. Buradan ulaşabilirsiniz…