Bilimsel Düşünme ve Doğru Karar Verme yazımıza hoş geldiniz.
Gününü, zamanını doğru kullanma ve kritik kararlar vermek önemli. Altını çiziyorum, önemli kararlar değil, kritik kararlar vermek önemlidir. Başarılı insanlarla, başarısız insanlar arasında en büyük fark, yaptıkları tercihlerdir. Günümüz dünyasında birçok fırsat karşısında bu kadar kafa karışıklığı yaşamış biz insanların doğru tercih yapmaları zorlaşıyor.
Mevzunun seçimlerle alakalı olduğunu şuradan da anlayabilirsiniz: Doğru kararları vermek zor. Peki zenginlik ile fakirlik arasındaki fark ne? Aradaki fark zekadan, teknolojiden, ilimden ziyade seçimlerden geliyor! Her seçim yeni olasılıkları doğuruyor. Hayatta bu kadar çok seçenekler ve fırsatlar var ki beyin, bu kadar tercihler arasında doğru seçim yapma konusunda tam ilerleyemedi.
Eren Bali, Udemy’i kuran bir Türk vatandaş. ODTÜ’deyken üst sınıfların alt sınıflara ders verme projesini başlatarak online bir eğitim platformu kurmuş. Proje başarısız olmuş ve kapatmış. Amerika’ya gidip silikon vadisine gidip ve Udemy’yi kurmuş. Şu an ne kadar UDEMY’nin hisselerini ne kadarını satıp satmadığı bilinmiyor. Sonra Amerika’da yaşarken annesinin sağlık problemi olmuş ve Amerika’daki sağlık sektörünün çok kötü olduğunu (problemi) görmüş.
Sonra Karbon Health diye bir şirket kurdu. Eren Bali sürekli milyarlarca dolarlık şirketler kuruyor. Sonra bunu da satıyor, diğerini kuruyor, önceki kurduğunu satıyor bu şekilde sürekli devam ediyor. Eren Bali, Kars’taki bir köy okulunda okuyan bir çocuktu. Annesi babası öğretmenmiş. Fakat annesi-babası o kadar çok öğrenci olan var ki; Eren Bali’yi farklı kılan şey neydi peki? Yaptığı tercihleriydi tabii ki: Okulda bazıları kafelerde takılırken, o proje üzerinde çalışıyorı, işe yaramayıp Amerika’ya gidip orada UDEMY kurması bir tesadüf değildir. Bir tercih, seçim meselesi hepsi. Eren Bali hiçbir zaman pes etmiyor hep bir A, B, C tercihi var. Sonuçta yukarıdaki resimde gördüğünüz gibi Forbes dergisine kapak oluyor.
Zor olan aslında ne yapacağımızı kestirebilmek. Kolay olan ise nasıl yapacağımız.
İnternet sınırsız kaynak… Ne yapacağınızı bildikten sonra bomba yapımını bile internetten öğrenebilirsiniz. Peki ne yapacaksınız? Günümüzde bilgiyi bulmak çok kolay. “Ben bilgiye ulaşamıyorum” diyebilir miyiz? Aslında İngilizce kaynak çok fazla buna karşın Türkçe kaynak bir nebze zor. Günümüzde bilgi çağı neredeyse bitiyor ve artık günümüz İLETİŞİM ÇAĞINA geçiyor.
O bilgiyi doğru harmanlayarak, doğru bir iletişim sunan bireyler değerli oluyor. O yüzden bir şeyi nasıl yapacağımız çok problem değil. “Ben Facebook reklamı yapacağım” dediğin zaman milyonlarca eğitim YouTube, Udemy gibi platformlarda bulabilirsiniz. Önemli olan sen NE YAPACAKSIN? Kesin kararlı mısın Facebook reklamlarını yapmaya? Yoksa ben acaba Amazon mu yapsam, yoksa ben Shopfier Dropshiping mi yapsam, yoksa bir şirkette çalışmaya devam mı etsem?” diyorsunuz
Bir konuda karar vermemiz gerekiyor. Günümüzdeki sıkıntı artık yokluk değil, var ve fazla var hangisini tercih edeceğimiz konusunda kafamız çok karışık. O yüzde bu eğitim de bir karar vermenin en doğru yöntemlerinden bahsedeceğiz. Hadi başlayalım:
-
Neye Göre Tercih Yapmalıyız?
Hayatımızda en büyük değişken zamandır. 1994 yılında Jeff Bezos, okuduğu bir haberde internetin yılda %2.300 oranında büyüdüğünü öğrenmiş. Ve bu büyümeyi bir fırsata dönüştürebileceğini düşünmüş. İnternet üzerinden satışını yapabileceği 20 ürün bulmuş ve online satışa başlamış.
Tek sıkıntısı ise zamanmış. Nasıl yapacağını bulabiliyor, kaynak bulabiliyor, tek değişken şeyin zaman olduğunu, doğru zamanda, doğru tercihleri hızlı yapması gerektiğini fark etmiş. Mesela Steve Jobs hep aynı kot ve pantolon giyiyor. Neden hep aynı şeyi giyiyorsun diyorlar? Kıyafetlerde tercih yapmaya karar verirsem zaman ve enerjim kayboluyor diyorlar.
4 Unsura Göre Bizler Karar Verebilir:
- Girdi Çıktı Kontrolü:
Bir işe girişirken bir şeyin girdilerini sağlayacağız ki istediğimiz sonuçları alalım.
Mesela ben reklam yönetimiyle ilgili bir eğitim hazırlıyorsam bunun bana girdisi, zaman olacaktır, para olabilir çünkü ben de kendimi eğitip başkalarına bu eğitimi satacağım ve bu eğitimi hazırlarken de bir enerji harcayacağım.
Hazırladığım eğitimden istediğimi sonuç yani çıktı da Para, Müşteri, Değer katmak olacaktır. Ben bunu istiyorum. Eğer ben müşterime değer kattığım ölçüde müşteri de benim hazırladığım diğer eğitim ürünlerimiz almaya devam edebilir.
Mesela arkadaşlarla bir kafede buluşacağınız ne veriyoruz kendimizden? Zaman, Para ve Enerji harcamayacağım ve “Buna değer mi?” diye düşünüyorum. Çoğu zaman değmiyor.
Beraber olduğum kişi hayatımda ne fark yaratacak? Değer, bilgi, beni geliştirecek, kendimin farkındalığını arttıracak, kişisel gelişim konusunda bir kişi olmadığı için boşa harcanan değerler olarak görüyorum. Ve sonucunda buluşmayı reddediyorum.
Mesela bir firmaya gitmeden önce o firmaya ne vereceğimizi iyi düşünmeniz gerekir.
Ne yapacaksınız? Firmaya hangi konuda katkı sağlayacaksınız? Mesela logo değiştirecekseniz buna siz enerjimi, para mı ve zamanı verecekseniz bunu düşünmelisiniz.
Peki bana logo para, müşteri, marka ve değer mi katacak yoksa sadece gösteriş olsun diye mi bu firmanın logosunu yapacağım? demelisiniz.
- Aldığın Kararın Etkisi ne kadar uzun sürüyor?
Bir tercih yaptık. Sonuçları da verimli mi peki ne kadar süre etkilidir? Günde 3 defa yemek yapmak sizi sadece öğünler arası 2-3 saat tok tutuyor. Ya da haftada 1-6-7 saat temizlik yapmak evinizin sadece 3 gün temiz kalmasını sağlıyor. Peki tüm bunlar için harcadığınız zaman ve enerji değer mi?
Mesela sabah kalktım giyinmek için şu tişörtü, şu pantalonu giymeye karar verdim. Yarın sabah yine karar vereceğim O yüzden bu kararın etkisi 1 yıl sürüyor. Pek anlamadım. Amacınız bir şeyi doğru yapıp tekrar tekrar her seferinden yeniden başlamamak olmalıdır. Mesela ben müşterilerime bir webinar eğitim videosu hazırlamaya karar verdim diyelim.
Tüm süreçleri ve yapıyı kurduk. Ve artık bundan sonraki gelen müşterilerime; webinar nasıl yapacağız şöyle yapacağız deyip zaman ve enerjimizi her defasında boşuna harcamayacağız. Etkisi uzun sürecek. Artık ben bir kere nasıl yapılacağını düzgün yapmışım. Tekrar geriye dönüp dönüp nereden başlayalım demem anlamsız ve verimsiz olacaktır.
- Sebep-Sonuç İlişkisi
Sonuçların sebep olduğu tercihleri de iyi değerlendirmek gerekiyor. Örneğin Çocukken fazla TV izlemeyi seviyordunuz ve zamanınızın çoğunu çocuk programları izleyerek geçirdiniz. Bizi geliştirmeyen programlar zaman kaybı yaratır. O
ysaki tv izlemeyip onu yerine kitap okumayı tercih etseydik gereksiz bilgi kirliliği ile beynimizi doldurmamış ve daha sağlıklı kazançlar elde edebilecek bilgilere sahip olabilirdik. Sizler bir karar veriyorsunuz ve bu elde edilen sonuçların değerli olup olmadığını da değerlendirmeniz gerekir.
- Geri Dönüş Döngüsü-Yatırım ve Kar
Aldığım kara pozitif bir dönüş getiriyor mu ve sürekli etkisi olacak mı? Bir yatırım yaptınız ve bu yatırım sonucunda bir kar elde ettiniz. Sonra da bu kar ile tekrar yatırım yaptınız ve aldığımız kararın pozitif bir döngüsü oluşuyor mu? Özelikle bir yatırım kararınız varsa. Attığım adımım getirisini sağlayarak, pozitif bir getiri sağlayabilir miyim bunu düşünüyorum.
Sürekli daha iyisi olarak bir dönüşü olacak mı? Benim reklam stratejilerini iyi öğrenerek sürekli büyük müşteriler getirebilir miyim? Mesela Size ait olmayan kredi kartından bir çanta aldınız. Kredi kartını ödeyemediğinizde faiz ödemek zorunda kalacaksın. Ayrıca aldığın çanta eskimeye başladığı için değer kaybına uğrayacak negatif bir dönüş oldu bana değil mi?
Bu zaten fakiri fakir yapan şey. Mesela bir webinar hazırladınız. Tüm her şeyin altyapısını baştan kurdunuz ve bu eğitime birçok sektörden katılımcılar geldi. Sonra onlardan aldığımız soru cevap geri bildirimleriyle biz bir sonraki webinarımızı daha iyi hale getiriyor ve bu süreç bu şekilde işliyor.
Yaptığınız her bir maddi veya manevi yatırıp size sürekli getiri sağlaması gerekir yoksa boşa kürek çekersiniz.
2) Önemli İş Yapma, Değer Katacak İş Yap
Önemli işler yapılması gereken işlerden oluşur ancak değerli değillerdir. Yapılan şey eğer, para, değer ve avantaj sağlıyorsa o iş değerlidir. Şu ana kadar anlattığım her şey önemli ama değer getirecek mi? Bu soruyu sormak gerekiyor. Ben reklam veriyorum önemli ama bir değer getiriyor mu? Hayırsa daha iyi şeyler yapılmalıdır.
Değerden Kritik hayati işten kastım; Bunlar benim işin kritik işler içeriyor önemli işler mi evet ama kritik değil.
- Müşterilerinize değer katıyor muyum? (Hayatlarında fark yaratabiliyor muyum?
- Müşterilerinizin tatmin oranını arttırabiliyor muyum?
- Rekabet avantajı sağlıyor mu?
- Zaman kazandırıyor mu?
- Para kazandırıyor mu
Mesela, bir web semineri düzenlediğinizi ve bu seminerlerle ilgili slaytların hazırlanmasını düşünelim ve bu slayları hazırlamak ise 2 saat sürdüğünü tahmin edersek sizin yoğun bir iş temposunda zaman kazanmanız gerekir. Siz veya ekibinize bionluk.com’tan slayt hazırlayacak birisi bulunur ve yardım alacağınız kişiye gerekli olan bilgi ve videoları vererek kişinin zamanını parayla kiralarsanız. Bu yaklaşım bize zaman kazandırır. Bu kritik bir iş.
Aşağıdaki resim kritik işler için değildir ama önemli işlerinizin için bu üç unsurdan birini yapabilirsiniz:
Mesela sizin önemli gördüğünüz ama bu işi bir şekilde halledebilirim dediğiniz bir iş var mı? Eğer yoğun bir iş hayatınız varsa ve siz her hafta canlı yayın yapmaya karar verdiyseniz bu işi artık siz yapmayıp başkasına devredebilirsiniz.
Önemli ama kritik değil o yüzden üstünden bunu atabiliyorsan işi hemen at. Eğer webinar semineri yapıyorsan ve buradan fazla para kazandığına inanıyorsan bunu birileri yapabilirse bu işi devret ama yapamıyorlarsa sen yapacaksın zaten bunu otomatik hale de getirmezsin o yüzden para kazanmakta kritik bir konu olduğu için bu görevi senin üstlenmen gerekecektir. Bu görev önemli değil kritik bir durum taşır.
Önemli konu olup zamanını çok alanların bir listesini çıkar ve bunları olabildiğince otomatik hale getirip getirmeyeceğine ve birilerin bu işi yapıp yapmayacağına bir bak. Oluyorsa hemen üzerinden at bu işleri olmuyorsa senden başkası yapmayacaktır.
Girişimcinin olmazsa olmaz asli görevi aşağıdaki gibidir.
3) Şirket İçerisinde Geliştireceğin Şeyler
Prensipler: Şirketimizin içerisinde prensipler belirlemek yani işleyişle ilgili düşünme mekanizması geliştirmek olmalıdır. Mesela bir firmada bir şey yapılacaksa ekip şunu sormalıdır: Bizim yapacağımız şeyin bizim eğitimizin kaliteye etkisi var mı?
Bizim mevcut ekibimizin memnuniyetine etkisi var mı? Bu bir prensiptir. Bu hareketin buraya böyle bir etkisi var mı yok mu? Bunu prensip haline getirmek size bağlıdır. Yaptığınız hareketin firmaya ya da ekibinize etkisi var mı yok mu bu net?
Kaliteli Ekip Kurma: Bir girişimcinin en önemli kritik vazifelerinden birisi kaliteli ekip kurmaktır. Yoldan geçen herkesi işe alamazsınız. Personel yetkinliklerini doğru departmanlarda çalıştırılması önemlidir.
Ürün Geliştirme: Tek bir ürünle çok fazla kazanamazsınız. Ürün çeşitleriniz olmalı ama gerçekten değer katmalı. Mesela İngilizce eğitimi veren bir firma düşünün. Bu ürünü siz satın almayı düşünenler için temel ürün yanında, sesli ürün ve yabancı hocalarla canlı konuşma fırsatı sağalamaya yönelik yeni ürünler geliştirebilirsiniz.
İsrafı Önle: Şirket içerisinde israfı giderme konusunda sizden başka kimse kafa yormaz. Neye ne kadar harcanmış düzenli takip gerekir.
Bir firmada olmazsa olmaz bu üç kritik ayağı sağlamlaştırmak olmalıdır.
1) Teknoloji Kısmı: Mail otomasyonları kurabilme, rapor hazırlayan yazılımlar, web tabanlı ürün platformunu kurabilme gibi hizmetler olmalıdır.
2) Genel Yönetici: Şirket işlerinin operasyon kısımlarına bakacak birine ihtiyacım vardır. Paranın nereye gittiğini nereden geldiğini nelere harcama yapılmış takip edecek bir genel müdüre ihtiyacımız vardır. Yani şirketteki tüm operasyon işlerinin birileri yönetmesi gerekir.
3) Ürün ve Strateji: Bu departmanda bizzat siz olmalısınız. Sizin bir firmada tek odağınız bir girişimci olarak ürün ve strateji geliştirmek olmalıdır. Bu durum, hangi ürünleri belli stratejiler kullanarak satabileceğinizi müşterinin temel içsel ve dışsal arzu ve problemlerini iyi düşünmekten geçer.
Siz firmanıza doğru yeteneklere sahip birilerini almanızda gerekecektir.
Birini işe almak emek isteyen bir iştir! Bir iş mülakatına 3 kişiyi kabul etmek ve içlerinden birini işe almak ya da aslında 10.000 TL’lik bir iş modeli için 5.000 TL’ye işçi çalıştırmak karlı gözüken bir iş modeli gibi olsa da uzun vadede çok karsız bir modeldir.
Bu iş için süreç harcanmalı, sistem kurulmalı ve emek harcanmalıdır. 100 kişi içerisinden 1 kişi seçmek ya da 10.000 TL maaş vererek o kişinin belki de sistem açığını bularak sizi 100.000 TL’lik bir zarardan koruması uzun vadede bakıldığında çok karlı bir iş modeli haline getirecektir.
Siz ne yapabilirsiniz?
A kalite insanları ekibe dahil etmek isteyebilirsiniz. Unutmayın bu kişiler sadece para kazanmak için gelmezler. Oryantasyon ekibiniz için önem taşımaktadır.
Şirketiniz içerisindeki kültürü ona çok iyi anlatmanız gerekecektir. Çünkü parayla onları ikna edemezsiniz. Şirketin misyonlarını, imkanlarını anlatmanız ve şirket içerisinde politikaya onlara yansıtmanız gerekir.
Sonra bu “A” kalite insanların bulunduğu departmanları belirlemeniz gerekir. A kaliteli kişileri kendinize çekebilecek bir mıknatıs inşa etmeniz gerekir. Bunları bulabileceğiniz bir sisteminiz olsun. Sonrasında ise işe alım sürecini başlatacaksınız.
İşe alım sürecinde önce siz kendinizin neye tam ihtiyaç olduğunuzu belirlemeniz gerekir;
Ne yapılacak
Nasıl Yapılacak
Hangi kriterlere bakarak bizim onu değerlendireceğimizi ve bunun kimin yapacağını net bir şekilde ortaya koymanız gerekir.
Mesela işinizde tasarım yapacak personel alımıyla ilgili funnel altyapısını kurulacak hazırlıkları şöyle yapabilirsiniz:
Firmanın ne yaptığını, kültürünü anlatan bir video hazırlanabilir.
Sonra, o kişiler bizim videomuzu izledikten sonra bir linke tıklattırabiliriz.
Linke tıklayan aday yeni bir funnel sayfasına gelecek bir sayfa hazırlanabilir
Sonra bu sayfada benim tasarımcıdan beklentilerimi ve ona vaad ettiklerimi anlatan veya gösteren bir videom hazırlanabilir.
Bu sayfanın alt tarafında çeklist olabilir ve kendi CV sini ekleyebileceği bir buton oluşturulabilir. Aday başvurusunu yaptığı zaman direk kendi ekibinizdeki insan kaynakların önüne adayın CV si düşsün. İnsan kaynaklarındaki kişi incelesin ve ona bir ödev dosya göndersin. Dosya hazır olsun, çeklistleri hazır olsun. E-postaya gönderilen ve içerisindeki eklediğimiz linke tıklayacak aday da hazırladığımız çeklistlerimizi doldursun ve bize geri göndersin.
Sonra hazırladığım dosya içerisinde benim için önemli olan şeyleri tıklamış olan adaylar sistem tarafından seçilip bana gönderilsin. İşte bunların hepsi doğru bir sistem kurgulayarak yapılacak ama bir kere doğru bir şekilde yapılacak. Her seferinde böyle mi yapalım şöyle mi yapalım deyip tekrar tekrar sizi oyalamaması gerekiyor bu süreçler. Ekip inşa etmek çok kritik bir iştir. Buna kafa yormanız gerekir. Klasik iş bulmada eşe dosta sorarak aday bulmanız hiç sağlıklı olmayacaktır.
Yaptığımız aktivitenin bir süreci olmalı, çıktıyla bir yorum gerekecek ve bu geri bildirimle yeni bir girdi inşa etmemiz gerekecektir.
Mesela birilerini işe alacaksınız ve bu konuyu bilmiyorsunuz. Sisteminiz yok nasıl alırdınız? Şöyle çok basit düşünelim:
Girdi: İşe alacağımız kişilerin özelliklerini bilgisini aldığımız kişilere Whats’up üzerinden gönderdik. Bu veri girişleri bizim girdimizdir.
Süreç: Yüklenen dosyaların süreçlerini beklemektir.
Çıktı: 3 aday iş başvurusunda bulundu. Baktık sonuçlara ve performansları çok kötü olduğunu gördük.
Sonuçları yorumladık. Aldığımız geri bildirim çok kötü. O zaman bu yaptığımız sistem çok işimize yaramadı diyoruz.
Yeni bir girdi sistemi kurmamız gerekiyor. Sistemli düşünmek bunu gerektiriyor. Bu süreç böyle işliyor. Yaptığımız aktivitenin bir süreci olacak. Çıktıyla bir yorum gerekecek ve bu geri bildirimle (feedback) yeni bir girdi inşa etmemiz gerektiriyor.
Belki bilirsiniz Valeant ilaç şirketi var. Kısa ve uzun vadeli düşünmeleri anlatan güzel bir ders çıkarım.
Büyük ve halka arz edilen bir şirketti. Fakat belli bir noktada CEO sunu değiştirdi ve şöyle bir karar verdi; İlaç şirketlerinde şöyle bir mantık vardır: Yeni bir ilaç yapılabilmesi için büyük paralar harcamanız ve testler yapılması gerekiyor. Bunu şöyle de düşünebilirsiniz: Mesela e-ticaret yapacaksınız ve bir ürün test edeceksiniz; bu nedir araştırma ve geliştirmedir. Test etmeniz gerekiyor ki tutan ürünleri bulabilesiniz.
İlaç şirketlerinde araştırma-geliştirme kısmında en fazla para harcanan bölümdür ARGE ler. Niye? Bilim adamları var, laboratuvarlar var, malzeme hammadde teminleri var yani büyük oranda maliyete katlanmak vardır. Yeni gelen CEO kısa vadede ARGE departmanını kapatılmasını ve bu araştırmayı küçük firmalara taşeronlara devrediyor Böylece firmada araştırma geliştirme maliyetinden kurtulmayı umuyor.
Biz bir hedef belirlerken; müşteri bazlı hedefler, ekip bazlı hedefler, finans bazlı hedefler gibi merkez hedefler belirlemeniz gerekiyor. Bu verdiğimiz herbir departman için uygulanacak kararlar olmalıdır. Bunlardan finansal hedefimiz ise şu olabilir: Ciro artışı ya da kar artışı. Valeant firmasının CEO’su ise müşteri merkezli, ekip merkezli finans merkezli hedefleri göz ardı etmiş ve sadece kar merkezli bir hedef belirlemiştir.
Hepsini bir havuza koymuş. Karı merkez anlamda arttırmayı hedeflemiş. Neden böyle yapmış? Çünkü bu firma halka arz edilmiş bir firmadır. Yatırımcılarını ancak kar yaptığını göstererek çekebileceğini düşünmüş. Yani kısa vadede hedefine ulaşacağını ama uzun vadede bu işi sürdüreceğini öngörememiş. Kısa vadeli kazancı ön plana çıkartıp yukarıdaki grafikte görüleceği gibi yatırımcılar geliyor ve toplam getirisi %2.250 ye kadar artıyor. Yani artış var hisselerde. Ar-Ge departmanını komple kapatınca firmanın karı %40 artıyor.
Bu halka az şirketlerde %40 demek inanılmaz bir şeydir. Neden? Çünkü artık Ar-Ge maliyetleri olmadığı için kar ediyor demek. Tüm bir hedefi sadece kar odaklı yapmış sırf yatırımcılar karı görsün bu şirkete yatırım yapsın diye. Şirket değerleniyor düşüncesi insanların bu şirketin hisselerini almaya teşvik ediyor demek aslında.
Şimdi bu durumu Girdi-Süreç-Çıktı açısından bakalı.
Girdi ne? Karı artırmak. Daha fazla şirketin yatırımcısı gelmeye başlıyor. Şirketin hisseleri artıyor. Bu şirketlerin hisseleri artıyor, daha fazla kar yapacak bizim daha fazla yatırım yapmamız lazım. Şöyle bakarsanız pozitif anlamda pozitif geribildirim oluşuyor gibi görünüyor. Yatırımcılar birbirlerini tetikleyerek, hisselerin değerinin artmasına neden oluyorlar. Belli bir an yüksek kara gelince hisse senetleri bir anda düşüyor. Neden?
Rakiplerin 1 tanesi Ar-Ge ye yatırım yaptığı için yeni, efektif ilaçları onlar buluyorlar, müşteriler artık Valeant şirketini artık tercih etmiyorlar. Müşteriler gidince de ne oluyor? Cirolar azalmaya başlıyor. Hisse değerleri azalmaya ve rakip firmanın borsa değerleri artmaya başlıyor. Ve bu şirket sonunda batıyor. Neymiş? Masrafları kısalım, Karı arttıralım demek, uzun vadede çok da efektif değilmiş.
Şöyle düşünün: Bir Ferrari araba satın aldık. İnsanlara böyle harika bir arabamız var diye eğitim vermeye başladık diyelim. Fakat verdiğiniz eğitimin içerikleri kalitesiz ve bir değer üretmiyor. Ama birçok insan geliyor ve ben acayip para kazanmaya başlıyorsunuz bir anda. Fakat bir yandan da eğitim veriyorsunuz ama müşterilerin hayatında pozitif bir etki yaratmıyorsunuz mesela para kazandıramıyorsunuz. Onlar kazanmadıkça mutsuz oluyorlar ve eğitime katılan sayı başta çok hızlıyken sonra bir anda azalmaya başlıyor.
Bu kısa vadeli bakışlar her zaman böyle olmuştur. Uzun vadeli olması için ahlaklı açıdan eğitime ayrı, müşterilerine ayrı hedefler koyarak ve kazandırarak olur.
Peki Jeff Bezos bu konuda ne diyor?
1) Takıntılı derecede müşteri merkezli düşünün: Yaptığınız her adımda müşterilerinizin memnuniyetini düşünmemiz gerekiyor. Depo kurmamız gerekiyor niye? Müşteri memnuniyeti için. Yazılım alıyoruz niye? Müşteri memnuniyeti için. Yaptığını her adım müşterinin memnuniyeti için olmalıdır.
2) İnovasyon yani yenilik ve gelişim şart: Tek bir ürün veya hizmetle bu işi uzun süre götürmezsiniz. Başkalarının sizi eleştirmelerine izin vermeniz gerekir ki nerede olduğunuzu görüp ona göre yeniden kendinize çeki düzen verebilesiniz.
3) Uzun vadeli düşünün: Attığımız bütün adımları uzun vadeli düşünmemiz gerekir. Jeff Bezons’un yatırımcıları sürekli şikâyet ediyor. Niye? Çünkü şirket kar beyan etmiyor. Amerika bile Jeff Bezos’tan vergi vermediği için şikayetçi. Jeff Bezos neden vergi vermiyor. Çünkü bu karı hep şirket için harcıyor. Jeff Bezos diyor ki; “Amacım şu: Hisse senetlerinin karları düşüyor. İnsanlar, yatırımcılar tedirgin olmaya başlıyorlar.
Halbuki benim bir şekilde baktığım hisse senetleri değil. Benim baktığım şey firmanın performans değerleri; benim sabit müşteri sayım artmış mı? Sepete eklenen sayım artmış mı? Müşterilerin tekrarlı satın alma şeyleri artmış mı? Müşteri memnuniyeti artmış mı? Satıcı sayısı artmış mı? Benim Amazon firmasında baktığım KPI lar (performans göstergeleri) bunlar. Bunlar artmışsa, hisse senetleri çakılmış olması umurumda değil. Uzun vadede ben biliyorum ki bu KPI lar eğer doğruysa kesinlikle yatırımcılar bana gelecek ben uzun vadeye bakıyorum.” diyor.
4) Her gün 1. gün: “ilk başladığın heyecanla yola devam etmeliyiz. Hiçbir zaman rehavete kapılmamalıyız. Jeff Bezos’un “Her gün 1. Gün” dediği budur. “İlk nasıl başladıysanız her gün bu tutkunuz yansın hep” diyor. “Olumsuzluklar seni aşağıya çekmesin” diyor.
Artık biraz da olsa nasıl sistemli düşünmemiz gerektiği konusunda bir fikir sahibi olmuşuzdur. Şimdi uygulama zamanı. Herkesin işi rast gitsin ve kolay gelsin diliyorum.
Kaynak: KMM Mentorlük – Fatih Çoban.