Farkındalık

NLP Denen Şey de Ne?

NLP - Duyguları değiştirmek

Gün İçinde Kendimiz Hakkında Konuşmaların Kaçı Sağlıklı? 

Her insanın yaşamında, bütün olanaklarıyla ölüm kalım mücadelesi vermek zorunda kaldığı birtakım olaylar yaşamıştır. İnançlarımız, değerlerimiz, sabrımız ve daha birçok şeye dayanma gücümüz oldukça zorlanmıştır. Bazılarımız bu olayları bir fırsat gibi görürken, bazılarımız da bir tehdit olarak görmüştür.

Bizlerin zorluklara tepki verme şeklimizin farklılığını neyin yarattığını hiç merak ettiniz mi?  Ben merak ettim.

Hayatımın büyük bir çoğunluğunda bu gibi şeyleri hep merak etmişimdir. Belirli insanların hayatlarından ayıran özelliklerin neler olduğu hep ilgimi çekmiştir. Niçin birçok insan tüm tersliklere rağmen neşeli bir yaşam sürerken, bazılarımız ise daha sinirli, kaprisli ve çöküntü içinde yaşamımızı sürdürürüz? 

 Gelin Türkiye’de yaşanmış canlı bir örneği ele alalım.

Aynı evde ikiz kardeşler güzel bir hayat yaşadığını varsayarken, babalarının işi kaybetmesi ve sonradan kendini içkiye verip anne-babalarının boşanması sonucunda ruhsal durumları çöktü diyebilirsiniz. Ama iki kız kardeşten birisi için bunu söyleyebilirken, diğeri için bu bir fırsat olarak göründü. Çöküntü içinde olan kız: “babam bizi sevmiyor, bırakıp gitti” yorumunu yaparken, diğer ruh hali iyi olan kız ise, “İyi ki babam gitti, eve huzur geldi” yorumunu duygularımız üzerinde etkisi büyük olduğu görülüyor.

Denizlere Yelken Açmak

Sahip olanlarla olmayanlar arasındaki farkı kılan şey nedir?

Yapabilenlerle yapamayanlar arasındaki fark nedir? Neden bazıları ağır zorlukların üzerinden gelirken başarılı bir yaşam sürdürürken, diğerleri bunu yapamıyor? Neden bazıları olayları kendi lehine çevirirken, bazıları deneyimdeki başarıya giden yolu bulamıyor? Yaşam kalitesindeki farkı yaratan fark nedir? Hiç düşündünüz mü bunları bilmiyorum ama ben biraz araştırma yaptım ve aşağıda bu nedenlerden biraz bahsedelim. Okumadan önce güzel bir çay veya bir kahve alıp, koltuğunuza uzanın ben anlatıyorum. 

Tüm hayatım boyunca bu sorulara bir cevap bulmaya çalıştım. Hayatımda; iş, ilişki, aile, kariyer açısından durumları çok iyi insanlar gördüm, duydum. Onların yaşamını benimkinden ve onlarınkinden farklı kılan şeyleri öğrenmeye karar verdim. Bütün fark; “ÖZÜMÜZDE KENDİMİZLE OLAN İLETİŞİMİMİZ ve EYLEMLERİMİZDEN KAYNAKLANDIĞI” gördüm.

Elimizden gelen en iyi çabayı göstermemize rağmen işler hale yolunda gitmiyorsa ne yaparsınız? Başarılı olan insanların problemleri, başarısız olan insanlarınkinden daha az değildir. Hayır. Tam tersi söylemem gerekirse, daha fazladır. Sorunsuz bir insan var mıdır hayatta? Ne olur birileri bana bunu söylesin. Açıkçası farkı yaratan, bizim olayları algılama şeklimiz ve onlara karşı gösterdiğimiz tepkilerdir.

Rüzgârın nereden estiği önemli değil, senin yelkenini nasıl açtığın önemlidir.

Bu söylediğim şeyi daha iyi pekiştirmek için kendi hayatımdan bir örnekle devam edelim:

Bir gün eşimle güzel bir pazar günü sabahı balkonda çaylarımızı yudumlarken, dışarıdan gelen bir “Şangırrr” sesi bizi, doğruyu söylemek gerekirse eşimi yerinden hoplattı. Bense gayet daha sakin ve sesin nereden geldiğine kulak kesilmiştim.  İşte eşim ve benim dışarıdan gelen bir olaya karşı cevabımız yani yorumlarımızın farkı, ister istemez ruh halimizi de-duygularımızı da- etkilemişti. Eşimin yorumu; “Acaba birileri kavga mı ediyor?” derken, duygusal anlamda endişeli görünüyordu, oysa ben; “Acaba çocuklar oynarken top mu camı kırmıştı?” diye duygusal anlamda rahat bir davranış sergilemiştim. 

 İşin aslı, bu döngü şöyledir;

OLAY-DÜŞÜNCE-DUYGU.

Olay; gerçek hayatta çevremizde olan ses, görüntü, dokunma duyularıyla aldığımız iletiler; Düşünce, bu iletilere verdiğimiz anlam veya yorum, Duygu ise, bu olayın sonucunda hissettiğim sonuç. Yani, kızımı görmem bir olay; onun benim kızım olduğunu düşünmem bir düşünce; ona karşı hissettiğim sevgi de bir duyguyu temsil ediyor. Hayatımızda saniyeler içinde olan olaylara ne kadar hızlı yorum yapıp ruh hallerimizin değiştiğini fark etseydik sanırım daha huzurlu olmayı başarabilirdik.

İşte başarı da olan olaylara karşı yaptığımız yorumlarımız ve bizi eyleme götürecek sinirsel bağlantımız olan nöronlarımızdır. 

Araştırmam sırasında NLP denen bir şeyle karşılaştım. Bunun açılımı “Neuro Linguistic Programming” yani “Sinir Dili Programlaması” demektir. Bu konuyu biraz incelerseniz, bu bilimin BEYİN ve DİLLE olduğunu görürsünüz. Programla ise bir plan şeklinde oluşturulmasıdır. NLP, sözel ya da sözel olmayan dilin sinir sistemimizin nasıl etkilediğini araştırır. Herhangi bir şeyi yapabilme becerimiz, doğrudan sinir sistemimizi yönlendirme becerimize bağlıdır. Başarılı olan insanların gizemli sırrı burada yatıyor. 

NLP, en becerikli bir durumu gerçekleştirmek için, en çok ölçüde “DAVRANIŞSAL SEÇENEĞİ” yaratabilmek için, kişilerin KENDİLERİYLE NASIL İLETİŞİMDE bulunmaları gerektiği üzerinde durur. Aslında bu bilim daha çok şirketlerde eğitim olarak veriliyordu. Ama sınırlıydı. 

NLP’de oldukça fazla teknik vardır. Fobilerinizi veya korkularınızı neredeyse bir saat içinde uzman bir kişinin eşliğinde sinir yapınızı değiştirerek yenebiliyorsunuz.  Hayret verici değil mi?  

NLP, beynimizi yönetmek için sistematik bir yapı sunmaktadır. Kısacası, beynimizin nasıl kullanacağımızı ve istediğimiz sonuçlara ulaşan en uygun yolları gösteren bir bilimdir. 

Bu bilim dalına, birisi nasıl sabahları kolay, hızlı ve enerji dolu kalkıyorsa; bu onun ürettiği bir sonuçtur. Bundan sonraki soru, “Onu nasıl üretiyorlar? sorusudur.” Eylemler tüm sonuçların kaynağı olduğuna göre, uykudan kolay ve hızlı bir şekilde kaldıran sinir yapısını, hangi zihinsel ve fiziksel eylemler oluşturur?

NLP’nin varsayımlarından biri herkes aynı sinir sistemine sahiptir. Bu şu demektir: birileri bir konuda başarabiliyorsa, sizde o kişinin sinir sistemini nasıl harekete geçirdiği yapısını öğrenirseniz, başarabileceğinizi söylüyor. Dünyada başkaları için mümkün olan her şey, sizin için de mümkündür. Sorun, sizin diğer kişilerle aynı sonucu üretip üretmemeniz değil, sorun strateji sorunudur. Kişiler bu stratejiyi nasıl üretmektedirler kısaca diğer insanların sinir sistemlerini nasıl yönettiklerini modellemektir. Daha başka açıklamayla, aynı tohumu eken, aynı ürünü alır. 

NLP’nin asıl uzmanları John Grinder ve Richard Bandler’dir. Grinder bir dil bilimcisi, Bandlaer ise bir matematikçidir. Onlara göre insan mükemmelliğinin herhangi bir şeyini tekrar üretebilmesi için üç temel unsurun tekrar kopyalanması gerektiğini keşfettiler. Bunlar; inançlar, kişinin zihinsel dizinleri ve fizyolojidir. Bu konu çok kapsamlı olduğundan sadece neler olduğunu yazmakla yetineceğim. İsterseniz daha ayrıntılı bilgi edinmeniz için NLP ile ilgili oldukça kitap var ve araştırabilirsiniz.

NLP Tekniği

 

  • İnanç: Kişinin inançları, nelerin mümkün olup olmayacağı veya neleri yapıp yapmayacağını gösterir. Bir şeyi yapabileceğine inanır veya inanmazsınız, her iki durumda da haklısınızdır. Çünkü siz bir şeyi yapamayacağına inanırsanız, sinir sistemine (beyinde motor nöronlar vardır ve beyinden gelen sinyalleri kaslara iletir.) sonucu üretme yeteneği konusunda mesaj gitmeyecektir. Yani bir enerji olmayacaktır. Buda zaten yapamayacağımızın kanıtı olacaktır. Başka bir değişle, kendi kendini doğrulayan kaderimizi çizmiş olacağız 
  • Zihinsel Strateji: Bu unsur, kişinin düşüncelerini organize etme sürecidir. İstediğimiz sonucu elde etmek istiyorsak bir aşçının malzemeleri gibi ne fazla ne eksik doğru şekilde organize etmemiz önem taşır. 
  • Fizyolojik Etki: Zihinle vücut bir bütündür. Oturma şeklinizden, duruşumuz, gülme şeklimize kadar fizyolojik etkenler beynimizi etkiler. Bir dakika depresyondaki kişiler gibi vücudunuzu öne doğru ve kafanızı aşağıya bakar şekline sokar mısınız? Yani bir çöküntü pozisyonuna sokun. Beyin de buna göre şeklini alıp, olumsuz düşünceler üretmemizi kolaylaştıracaktır. 

 Çocuklara bakın. Nasıl taklit etme yetenekleri var değil mi? Bir araba yarışçısı gibi davranmak istiyorsak, yarışçıların neleri yaptığına ayrıntılı dikkat ederiz değil mi? Veya bir futbolcu gibi ilham aldığımız kişiler gibi olmak isteriz. NLP’de bu konulara daha ayrıntılı bir açıklama getirerek kişinin istediği yere ulaşmasına yardım ediyor. 

  Bu makaleyi yazmamın tek bir nedeni var. Hayatımız boyunca kendimizle içimizden binlerce düşünce geçiyor ve bunların kaçı sağlıklı, kaçı sağlıksız düşünmenizi istiyorum.

Bol huzur ve sağlıklı ve bereketli bir ömrünüz olsun canlar. Öptüm…