Farkındalık

Disiplinin Gücü 4. Bölüm

Disiplinin Gücü

Disiplininizi Engelleyen Ne?

Enerji vampirleri, olumsuz tutumlarıyla hayatınızı tüketen insanlardır. Ancak disiplininizi engelleyebilecek ve kendinizin en iyi versiyonu olmanızı önleyebilecek şeyler de vardır.

 

İnsanların çoğu, hayattan istediklerini elde etmek için disiplin gerektiğini anlıyor, peki neden çoğumuz tam potansiyelimize ulaşacak kadar disiplinli olamıyoruz?

 

Hepimizin kendi hayatlarımızın sorumluluğunu almamız gerektiğine inandığım için suçlama oyununun savunucusu değilim. Ancak disiplinin siz farkına varmadan sizden kaçabileceği bazı gizli yollar vardır.

 

Belki de yanlış insanlarla ilişki kuruyorsunuzdur; farkında olmadığınız kötü alışkanlıklarınız veya sakatlayıcı düşünce kalıplarınız olabilir. Disiplinle ilgili inanç sisteminiz yanlış olabilir ya da başarmak istediğiniz şey için yanlış motivasyonlara sahip olabilirsiniz. Aşağıdaki faktörler disiplininize engel teşkil ediyor olabilir:

Son Tarih Belirlemek-DeADLİNE

Parkinson Yasası

Erteleme eğilimindeyseniz, kullanabileceğiniz bahanelerden biri de baskı altındayken daha iyi çalıştığınızdır. Parkinson yasası bu gerekçeyi doğrulamaktadır.

 

Cyril Parkinson adlı bir İngiliz tarihçi, belirli bir zamanımız olduğunda bu zamanı işle dolduracağımızı savunan Parkinson Yasası’nı geliştirdi. Parkinson, İngiliz Kamu Hizmeti’nde çalışırken bu eğilime dikkat etmeye başladı.

 

Bürokrasileri arttıkça verimliliğin azaldığını fark etti. Çalışanlara daha fazla alan ve zaman verildikçe, onlar daha fazla yer ve zaman kaplıyorlardı. Parkinson, ayrılan zamanı doldurmak için en temel görevlerin bile bilinçaltında daha zor hale getirildiğini fark etti. Ancak, sıkı bir son teslim tarihi olduğunda, görevi daha hızlı tamamlamak için basitleştirdiler.

 

Parkinson Yasası disiplininizi engelliyorsa, görevleriniz için kendinize sıkı son tarihler belirleyerek bunun üstesinden gelebilirsiniz.

 

Bir projeye zaman sınırı koyduğunuzda, onu en kısa sürede bitirmenin bir yolunu bulacak ve sahip olduğunuz ek zamanı doldurmak için işleri aşırı karmaşıklaştırmayacaksınız.

 

Kendinize erken son teslim tarihleri belirleyerek, yalnızca kendinizi her zaman zorlamakla kalmaz, aynı zamanda erken bitirmek için kendinizi baskı altına alırsınız, bu da sizi son teslim tarihlerine yetişmek için son dakikada acele etme stresinden kurtarır.

 

Ertelemeye Karşı Disiplin: Erteleme öz disiplini engeller; kendimizi doğru zamanı veya doğru koşulları beklediğimiz için harekete geçmediğimize ikna ederiz.

 

Örneğin, bacaklarınız ağrıdığı için spor salonuna ara vermeye karar verebilirsiniz. Dışarıdan bakıldığında kulağa adil gelse de bu bir bahanedir çünkü bunun yerine spor salonuna gidip kardiyo yapabilir ya da kollarınızı çalıştırabilirsiniz.

 

Öz disiplinin özü, canınız istese de istemese de yapmanız gerekeni yapmaktır.  Başka bir değişle “Gönlünüzün Çektiği Değil, Gücünüz Yettiği Kadar Çalışmak”

 

Eylemsizlik ve bahane üretmek tek yumurta ikizidir; aralarında hiçbir fark yoktur çünkü ikisi de aynı hedefe, başarısızlığa götürür. Koşullar uygun olana kadar bekleyecekseniz, savaşı çoktan kaybetmişsiniz demektir çünkü bir şey yapmak istediğinizde konfor alanınızdan çıkmamış olursunuz.

“Korkmuyorsan Bir Şey Yapmıyorsun” demektir- Robin Sharma

 

KorkmakEğer şimdi bahaneler üretiyorsanız, gelecekte de üretmeye devam edeceksiniz. Mükemmel koşullar mevcut değildir-bir şeyler her zaman yerinde olmayacaktır. Erteleme mantıklı göründüğünde tehlikelidir çünkü her duruma uygulanabilir.

 

Örneğin, iş yerinde daha az baskı olduğunda sigarayı bırakacağınıza karar verirseniz, asla vazgeçmezsiniz çünkü iş yerinde her zaman belli bir düzeyde stres olacaktır.

 

Bahaneler ürettiğinizde, kendinize şu anda yapılması gerekeni yapamayacağınızı söylemiş olursunuz, ancak şu anda yetersizseniz, muhtemelen gelecekte de yetersiz olacaksınız.

 

Konfor alanınızdan çıktığınızda her zaman şüpheleriniz olacaktır. Zorluklardaki heyecan onları çekici kılar, ancak onlardan duyulan korku da sizi onları terk etmeye ikna edebilir.

 

Kalifiye olmadığınız bir işi yaparken ya da sınırlarınızı zorlamaya çalışırken kendinizden şüphe etmeniz normaldir. Ancak ister bir iş kurmak, ister bir kitap yazmak ya da sağlığınızı iyileştirmek olsun, kendinizi buna hazır hissetmeseniz bile başlamak için doğru zaman şimdidir.

 

Mantıksal ertelemenin bir başka biçimi de hedeflerinize nasıl ulaşacağınız konusunda planlama aşamasında çok uzun zaman harcamaktır.Plan yapmak

 

Plan yapmak önemlidir; ancak her şeyi aşırı analiz etmeye gerek yoktur. Planlamaya ne kadar çok zaman ayırırsanız, yapmaya o kadar az zaman ayırmış olursunuz ki bu da işe hiç başlamama ihtimalinizi artırır. Önemli olan projeniz üzerinde çalışmaya başlamak ve ayrıntıları ilerledikçe çözmektir.

 

Ertelemeyle olan aşk-nefret ilişkimizde toplum da bir rol oynuyor. Medya bizi evliliğimizde, iş yerimizde ya da sosyal hayatımızda mükemmellik için çabalamaya teşvik ediyor. Bu durum ertelemeyi teşvik eder çünkü bu ulaşılması imkânsız bir idealdir.

 

Başarısızlık korkusu devreye girer ve hedeflerinize ulaşmak için yapmanız gerekenleri ertelemeye devam edersiniz. Mükemmelliğin ve ertelemenin başarılı ve disiplinli olmanızın önündeki engeller olduğunu fark ettiğinizde kendinizi harekete geçireceksiniz.

 

Ertelemeyi durdurmak ve mükemmellik arzusunu dizginlemek için kullanılabilecek güçlü bir teknik yüzde yetmiş kuralıdır. Yüzde yetmiş kuralı, başarılı olacağınızdan yüzde yetmiş emin olduğunuzda işe koyulmanız gerektiğini belirtir.

 

Yüzde yüz kesinlik diye bir şey yoktur; denemediğiniz sürece bir şeyin işe yarayıp yaramayacağını asla bilemezsiniz.

 

Disiplinde ustalaşmanın tek yolu tutarlı bir şekilde harekete geçmektir. Dolayısıyla, yüzde yetmiş işaretine geldiğinizde, bunu yapacağınıza karar verin ve buna sadık kalın.

 

Örneğin, bir maratonda yarışmak isteyebilirsiniz, ancak yeterince formda olmadığınızı biliyorsunuz. Mevcut atletik yetenek durumunuzla iki mil koşabilirsiniz; bu sizin yüzde yetmişinizdir ve buradan başlamalısınız.

 

Antrenman yaptıkça daha fazla güç kazanmaya devam edeceksiniz ve bir de bakmışsınız ki tam bir maraton koşmaya hazırsınız.

Sahte Umut Sendromu

Sahte Umut Sendromu

Sahte umut sendromu, davranış kalıplarınızı değiştirmenin kolay olduğu inancıdır. Bu da beklentilerimizi çok yüksek tutmamıza yol açarak başarısızlıkla sonuçlanır.

 

Çoğumuz kötü alışkanlıklardan kurtulmanın ne kadar zor olduğu hakkında hiçbir fikre sahip değiliz ve hayattan istediğimiz her şeyi bir emek vermeden elde edeceğimizi varsayıyoruz.

 

Sahte umut sürekli başarısızlıkla sonuçlanır ve bu da değiştirmek istediğimiz davranışı daha da pekiştirir. Psikoloji Profesörü Peter Herman, başarısızlığın hiçbir zaman hedef olmamasına rağmen başarıdan daha yaygın olduğunu söylüyor. Bunun nedeni, sürdüremeyeceğimiz aşırı bir dönüşümü hedeflememizdir.

 

Hedefleriniz konusunda anlık olarak ilham alabilir ve bir plan hazırlayabilirsiniz, ancak daha sonra hayatın stresleri sizi ele geçirir ve o ilham anı silikleşir çünkü odak noktanız, gerçekleştirmeniz yıllar sürecek bir hedefe ulaşmak değil, günü atlatmaktır.

 

Hayatta arzuladığınız şey kolay geliyorsa, sahip olmaya değmez. Büyük hayallere ulaşmak zaman alır; bir gecede başarı diye bir şey yoktur. Medyada gördüğünüz her başarılı insan, bugün bulundukları yere gelmek için ciddi çalkantılar yaşamıştır.

 

Tek gördüğümüz sonuçtur ve bunun onlar için kolay olduğunu varsayarız. Çoğu insan başarıyı ister, ancak bilinçli ya da bilinçsiz olarak bunu elde etmek için ne gerektiğini fark ettiklerinde, zarifçe geri çekilirler.

Başarısızlık Yoktur Sonuç Vardır- Anthony Robbins

 

Disiplininizi engelleyen şeyleri değerlendirirken, eylemlerinize dikkat edin. Kendi kendinizi sabote ettiğiniz herhangi bir yol var mı? Disiplinle ilgili hoş bir şey yoktur, ancak bunu kendimiz için de zorlaştırabiliriz. Bir sonraki bölümde, rahatsız olma konusunda rahat olmanın önemini öğreneceksiniz.