Farkındalık

Hayatı Yeniden Yorumlamak

Hayatı Yeniden Yorumlamak

Herkesin tam anlamıyla mutlu olduğu bir toplum yaratmak, korku kültürünün egemen olduğu bir toplum tasarlamaktır – Eric Wilson –

Aldous Huxley, Cesur Yeni Dünya adlı eserinde, Soma adı verilen mucizevi ilaç sayesinde insanlığın duygusal sorunlarından tamamen kurtulduğu bir geleceği tasvir eder. Kitabın yayımlandığı 1932 tarihinden yarım asır sonra, Huxley’in tüyler ürperten anlatımıyla ifade bulan, insanların her türlü duygudan yoksun hâlde yaşadığı o kısır dünya artık eskisi kadar uzak görünmüyor.

 

Bize keyif veren şeyleri isterken acı veren şeylerden kaçınma , yaradılışımızın doğal bir gereği ancak bize cesur yeni dünyanın işaretini veren teknolojik gelişmeler, gayet sağlıklı bir yaklaşım olarak görülebilecek bu doğal eğilimi hiç de sağlıklı olmayan bir uç noktaya doğru sürüklüyor.

 

Hayatta her şeyden mükemmel derecede zevk almayı âdeta saplantı yapmış bir kültür hâline geldiğimize kuşku yok. İnsanı mutlu eden ve tatmin duygusu sağlayan bir yaşamda bize acı ve üzüntü veren duygulara yer olmadığına inanırız. Hissettiğimiz olumlu duyguların kusursuz şekilde akışını kesintiye uğratan ya da bu yönde tehdit oluşturan her türlü rahatsızlık, bu süreçte oldukça ciddi ve hemen düzeltilmesi gereken bir kusur olarak algılanır.

İlaç Tedavisi-Depresyon

İlaç Tedavileri

 

İnsanın mutlu olmasının ne anlama geldiği konusundaki bu yanlış yorumlamayı kısmen de olsa tıp kurumunun suçu olarak görmek yanlış olmasa gerek. Tıp mesleğini icra eden pek çok kimse “zevk veren şeyleri yapmak, üzüntü veren şeylerden olabildiğince kaçınmak gerektiği” düşüncesinde aşırıya kaçıp en ufak duygusal rahatsızlık belirtisi karşısında derhâl ilaç tedavisine yönelme eğilimi içinde olmuşlardır.

 

Günümüzde, psikiyatrik tedavi için kullanılan ilaçların doktorlar tarafından bu kadar kolay bir şekilde veriliyor olması, insana acı ve üzüntü veren tüm duyguların en kısa zamanda ortadan kaldırılması gerektiği yönündeki yaygın inancın sözle olduğundan çok eylemle ifade edilmesi anlamına geliyor.

 

İlaç tedavisinin uygun olduğu durumlar olsa da —psikiyatride yaşanan gelişmeler sayesinde çok sayıda hasta sağlığına kavuşmuştur— pek çok durumda bu tür bir tedavinin gerekli olmadığı bir gerçek. Mesela bir üniversite öğrencilerden biri hayatında ilk defa B alması nedeniyle büyük bir üzüntü duyuyordu. Doktorun odasında otuz dakika kaldıktan sonra —hayatında ilk kez bir psikiyatri uzmanına gittiği hâlde— doktorun kendisine depresyon ilacı yazdığını söylemişti.

 

İntihara yönelik düşünce ve duyguların yoğun olarak yaşandığı çok ciddi olaylar dışında, acı ve üzüntü gibi duygular hissedilen durumlarda hemen ilaçla tedavi yoluna başvurulması başarısız olduğu için büyük üzüntü duyan bir öğrenciye ilaç tedavisi uygulamak gerekmez.

 

Aslında onun, başarısızlıkla (ya da başarısızlık algısıyla) başa çıkmayı öğrenmesi gerekir. Birlikte olduğu kişiden kısa süre önce ayrılan bir insanın depresyon ilacı alması gerekmez; aksine hissettiği keder ve üzüntüyü olduğu gibi yaşamalıdır. Bir süre önce işini kaybeden bir kimsenin hissettiği duyguların kimyasal maddeler kullanarak bastırma yoluna gitmesi hâlinde, uzun vadede bu yöntemin kendisine hiçbir yarar sağlamadığı ortaya çıkacaktır.

 

 

Hissettiği keder ve üzüntüyü hiçbir ilaç kullanmadan doğal olarak yaşayan insan, bu tür olumsuz duygularla başa çıkmayı öğrenecek ve içinde bulunduğu bu durumdan önemli bir yarar sağlamış olacaktır. Konuşma dilinde ifade etmek gerekirse duygular, ruhumuzdan aldığımız çıktı gibidir.

 

Duyguların bir sistemdir

Duygular Bize Bir Şey Söyler

 

Zaman içinde, onlarda yazılı olan bilgileri okumayı, içlerinde gizli olan mesajları anlamayı ve o şekilde davranmayı öğreniriz. Kendi hayatımdan bir örnek vermek gerekirse, ne zaman hiçbir neden yokken derin bir üzüntü duysam ve her şeyin boş olduğu gibi bir duyguya kapılsam bunun, genellikle yapabileceğimden çok daha fazla görev üstlenmiş olmamdan kaynaklandığını yıllar sonra fark etmeye başladım. Kendi sınırlarımı en son noktaya kadar zorlar gereğinden fazla görev ve sorumluluk üstlenir, kaçırdığım bir şey kalmasın diye pek çok şey yapmaya çalışırım.

 

Sonra hislerimden bir mesaj alırım; bana artık durmam gerektiğini, hayatımın temposunu yavaşlatmamın, sade bir hayat yaşamanın, dinlenip kendimi toparlamanın daha doğru olacağını fısıldar duygularım âdeta. Hiç kuşku yok ki günümüzde pek çok insanın yaptığı gibi ilaç kullanarak üzüntülerimi batırıp aynı tempoyla, hatta daha fazla çalışmaya devam etmem mümkündü. Ancak, hayatımda benim için çok önemli bir yer tutan duygularımın sesine kulak vermediğim takdirde hem kendim hem çevremdeki insanlara zarar vermiş olurum.

 

Kendimizi duygularımızla örtüştürdüğümüzde aslında özümüzü inkar etmiş oluruz. O duygu sizi tanımlayan bir şey değildir; sadece duyguların kendi mesajları vardır; aynı trafik ışıkları gibidirler; Eğer hayatınızda istenmeyen bir şey olursa size kırmızı yanar ve der ki; “Hey burada durman ve dinlenmen gerekir, biraz düşünmeye ihtiyacın var hayatını yeniden düzenlemeye ihtiyacın var” Eğer yeşil yanarsa o duygu size “Tamam sen doğru yoldasın bu yoldan devam et” Eğer hayattan sıkılmışsanız bu duygu da “Hey artık hayat monotonlaşıyor yeni şeyler yaratma ve keşfetme zamanın geldi” derler. Duyguları sadece bir veri, bir mesaj olarak bakarsanız o duyguyu da yaşamaya izin verirsiniz.

 

Ama kültürümüz olumsuz dediğimiz, kin öfke, nefret, üzüntü, kızgınlık, utanma vs. duyguların saklanması konusunda ısrarcıdır. Kendimize hissettiğimiz duygu neyse ona izin verip arkadaki gelecek olumlu duygularında sonuna kadar hissetmiş olacağız.

 

BİRAZ DÜŞÜNELİM!

 Şu anda veya son zamanlarda yaşadığınız bir üzüntüyü düşünün. Bu duygudan öğrenebileceğiniz şeyler nelerdir?

Matrix-Kırmızı Hap

 

Matrix filminde, filmin kahramanı olan Neo’nun kırmızı ve mavi hap arasında tercih yapması istenir. Kırmızı hapı seçmesi durumunda insanın var oluşuna ilişkin acı gerçeği öğrenecek, mavi hapı tercih etmesi hâlinde ise hiçbir gerçeğin farkında olmadan mutlu bir yaşam sürecektir.

 

Dünyamızı egemenliği altına almış olan güçlerin yarattığı sahte âlemde tamamen duyarsız hâle getirilmiş olduğundan, renksiz bir hayat yaşadığının farkında olmadan yaşamını sürdürüp gidecektir. Neo, sonunda kırmızı hapı seçer ve birden acı gerçeklerle karşı karşıya gelir. Keder ve başarısızlığın sonucunda hissedilen acıların, yeni şeyler keşfetmenin ve gelişme göstermenin verdiği mutluluğun birlikte yaşandığı, maceralarla dolu zorlu bir yolculuğa koyulur.

 

Bir sporcu, öğrenci, yazar ve eş olarak mükemmeliyetçi olmam nedeniyle ödediğim bedelin ilk kez farkına vardığımda benden böyle bir tercih yapmam istenmiş olsaydı acaba her şeyin mükemmel olmadığı bir yaşamı seçer miydim? Muhtemelen evet. Zorluklarla mücadele etmenin aslında bana çok şey kazandıracağını, böylece duygusal dünyamda yaşayacağım gerçek acı ve üzüntülerin gelişip olgunlaşmamı sağlayacağını bilseydim, acaba mükemmeliyetçiliğin olmadığı bir hayati tercih eder miydim? Kesinlikle hayır.

 

Günümüzde, psikiyatrik rahatsızlıkların tedavisi için yeni ilaçlar geliştirme konusunda görülen ilerlemeler, bu tür bir tercihi gerçeğe dönüştürüyor, Mutluluğa Karşı adlı kitabında Eric Wilson şöyle der: “Çok yakında, belki de psikiyatrik tedavi ilaçları sayesinde ülkemizde artık mutsuz insan kalmayacak. Bunalım geçiren kimseleri sağlıklı insanlardan ayırmak mümkün olmayacak.”

 

Çok da uzak olmayan bir gelecekte bize, çocuklarımıza veya torunlarımıza hızlı ve kolay bir seçenek sunulacak; bir hap alarak ya da genetik özellikleri yeniden programlayarak başarısızlık korkusunu hayatımızdan tamamen çıkarıp atmak, bize acı ve üzüntü veren duygulardan kurtulmak ve hayatımızı sürekli başarılı olmanın verdiği güzel duyguyla yaşamak mümkün hâle gelecek. Umarım gelecek nesiller kırmızı hapı seçer ya da daha güzeli, hiç hap kullanmazlar.

Günlük Tutmak

ALIŞTIRMA

Günlük Tutmak

Araştırmalar gösteriyor ki mükemmeliyetçiliğin psikolojik anlamda yarattığı endişe veya depresyon gibi olumsuz sonuçlarla başa çıkmak söz konusu olduğunda bilişsel tedavi kapsamında yapılan müdahaleler en az tıbbi tedavi kadar, hatta bazen ondan da etkili olabiliyor.

 

Aşağıda anlatılan basit alıştırma, düzenli olarak yapılması hâlinde, yaşadığımız olayları yorumlama tarzımızda ve olaylar karşısında ortaya koyduğumuz duygusal tepkilerde önemli bir değişim yaratacaktır.

 

Üç sütundan oluşan bir cetvel oluşturun.

Birinci sütunda size acı veren, üzüntü duymanıza neden olan ve şiddetli duygusal tepki vermenize yol açan bir olayı anlatın.

İkinci sütunda, başınızdan geçen olayın mükemmeliyetçi bakış açısıyla yorumunu yazın ve onun yanına, parantez içinde, bu yorumun sizde ne tür duygular uyandırdığını belirtin.

Üçüncü sütunda, bilişsel düzeyde olayı zihninizde yeniden kurgulayarak size daha uygun gelen, mantıklı bir çerçevede olaya yeni bir yorumlama getirin -tıpkı gerçekçi iyimserlik anlayışını benimsemiş olan bir kimsenin yapacağı gibi. Yazdığınız cümlelerin yanına, parantez içinde, olayı bu şekilde yorumladıktan sonra hissettiğiniz veya hissetmeyi umduğunuz duyguları da not edin.

 

Aşağıdaki örneği inceleyin:

Olay Mükemmeliyetçi İnsanın Olayı Yorumlama Tarzı Gerçekçi İyimserin Olayı Yorumlama Tarzı
Sınavda başarısız oldum. Her zaman yenilgiye uğrayan, başarı nedir bilmeyen biriyim

(hüsran ve yetersizlik).

 

Bu, sadece bir sınav, bir dahaki sefere daha fazla çaba göstereceğim (umutlu olma).

 

Üç hafta içinde üç kilo aldım. Aşırı derecede kiloluyum ve her geçen gün daha fazla kilo alıyorum (depresyon).

 

İnsan olarak kilomun değişmesi normaldir, bir aydır spor yapmıyorum ama yeniden spora başlayacağım (kararlılık).

 

 

Bu alıştırma, yaşadığınız soruna kısa vadede çözüm getirip uzun vadede yarar sağlamayan bir yaklaşım içermez. Bazen endişe duymaktan kurtulup geleceğe umutla bakabilen ya da depresyondan sıyrılıp kararlılık içinde olduğumuzu gösteren bir tutum sergileyen düzeye gelebilmek için, yaşadığımız olayı zihnimizde yeniden kurgulamak tek başına yeterli olmayabilir.

 

Ancak, düzenli olarak yapıldığı takdirde bu alıştırma, mükemmeliyetçi bakış açısı nedeniyle yaşadığımız acı ve üzüntü gibi olumsuz duyguların önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlayacaktır. Psikolojik sorunların çözümünde ilaç tedavisi yöntemini kullanmak yerine bu alıştırmanın aşamalarını uygulamak çok daha sağlıklı bir seçenek olarak görülebilir.