Meslek hayatımın ilk yıllarında kendime hep şu soruyu sorardım: Bu kişiyi nasıl iyileştirir ya da değiştirebilirim? Şimdi ise bu soruyu farklı şekilde soruyorum: Bu kişinin kendi kişisel gelişimi için kullanabileceği bir ilişkiyi onunla nasıl kurabilirim? – Carl Rogers
Eşim problem çözmeyi seven birisidir. Lisede en sevdiği ders ise matematikti. Bir matematik problemini çözdüğünde yaşadığı, sonucu kesin olarak bulmanın vermiş olduğu mutluluk, rakamlar üzerinde çalışmaya ilgi duymasını sağlayan nedendi.
Mükemmeliyetçi biri olmanın ve yaşadığı stres nedeniyle karşılaştığı güçlüklere bağlı eşim, rakamlardan uzaklaşıp başlangıçta özellikle kendinle ilgili olmak üzere insan ruhunun derinliklerini kavramaya çalışmak gibi bambaşka bir hedefe yöneltmişti. Yaptığı çalışmaların içeriği değişmiş olsa da (rakamlardan insanlara), izlediği yöntem değişmemişti. Her çalışmamın bittiği noktada yine aynı kesin sonucu elde etmenin arayışı içindeydi hep.
Eşimin amacım, kendisini ve başkalarının daha mutlu olmasını sağlamaktı; aslında ona göre problemlerin çözümünü bulmak da tıpkı böyle bir şeydi. Fakat bir gün arkadaşlarından biri onu yemeğe götürdü.
Yemekte ona sıkıntılı günler yaşadığından söz etmişti. Arzu ettiği alanda çalıştığından emin olmadığını, belli bir alanda çalışmak konusunda yeterince istek duymadığını, zamanının büyük bölümünü çalışmak yerine işleri ertelemekle geçirdiğini söylüyormuş. Eşim arkadaşını birkaç dakika dinledikten sonra söyledikleri hakkında neler düşündüğünü ayrıntılı olarak anlatmış. Önce problemi analiz etmiş; sonra kendinden emin ve kararlı bir şekilde arkadaşına açık ve basit bir çözüm önermiş.
Arkadaşına, üzerinde çalışmak istediği konuları belirlemesine yardımcı olacağını düşündüğü birkaç yazma alıştırmasından ve izleyebileceği farklı bir kariyer çizgisinden söz etmiş. Motivasyon konusunda bazı kuramsal bilgiler paylaştıktan sonra, yapmak zorunda olduğu işleri sürekli olarak erteleme alışkanlığından kurtulması için atması gereken birkaç adımı içeren bir yöntem de önermiş.
Tamamen mantığa ve bilimsel gerçeklere dayanan sezgi dolu eşimin bu sözleri karşısındaki çözümleri maalesef arkadaşı için hiçbir işe yaramadığını itiraf etmişti.
Eşim, konuşma boyunca arkadaşıyla bu konu hakkındaki bilgi ve deneyimlerini paylaşırken sanki arkadaşının eşimi hiç dinlemiyormuş gibi bir hâli olduğunu söyledi. Sözleri arkadaşının bir kulağından girip diğerinden çıkıyor gibiymiş. Eşim, bunun üzerine arkadaşına konuyu daha iyi açıklayabilmesi için elinden gelen gayreti gösteriyor, önerilerini bir bir tekrarlıyormuş.
Günlük hayattan örnekler veriyor, yaratıcı düşünceler ortaya atıyor; ancak bunların hiçbir işe yaramadığı sonunda eşim de fark etmişti. Aslında eşimin arkadaşının ihtiyaç duyduğu şey önerdiği çözüm değil, oradaki fiziksel varlığıydı. Uzun uzadıya anlattığı teorilere arkadaşının hiç mi hiç ihtiyacı yoktu. Aradığı, sadece onu dinleyip anlamaya çalışan birinin varlığıydı.
Empati Kurmak
Carl Rogers’a göre, tedavi uzmanının ya da bir kimseye yardım etmeye dayanan bir ilişkide rol alan herhangi birinin görevi, tedavi gören kimseye karşı koşulsuz olarak olumlu bir tutumun sergilendiği bir ortam yaratmaktır. Roger’ın ortaya koyduğu tedavi yönteminde psikoloğun tek yaptığı, tedavi gören kişinin söylediği sözlere karşılık vermek, kendisinin kabul edildiğini hissedeceği ve bu nedenle rahatça kendi gibi davranabileceği güvenli bir ortam yaratmaktır.
Zaman içinde hasta, tedavi uzmanının koşulsuz olarak ortaya koyduğu olumlu tutumu içselleştirerek giderek güçlenir, karşılaştığı sorun ve zorluklarla kendi başına daha iyi mücadele edebilecek bir düzeye gelir. Bu konuda Rogers şöyle diyor: “Amacım, her zaman elimden geldiğince güvene dayalı, sıcak bir ortamda karşımdaki insanı anlamaya çalışan bir tutum içinde olumlu bir iklim yaratmak olmuştur.
Robyn Dawes, Karttan Ev adlı kitabında, tedavi alanında yapılan çok sayıda araştırmadan örnekler vererek temel bilgi ve becerileri kazanmış olan bir tedavi uzmanının yetkinliğini ölçmek için almış olduğu diplomaların sayısına ve türüne değil, tedavi ettiği kimseyle kurduğu empatiye bakmak gerektiğini ortaya koyuyor.
Empati, kendimizi karşımızdaki insanın yerine koymamızı ve onun gerçekte neye ihtiyaç duyduğunu anlamamızı sağlar. Biriyle konuşurken ona ne gibi tavsiyelerde bulunabileceğimi düşünerek dikkatimi dağıtmak yerine o kimsenin söylediklerine gerçek anlamda kulak verip onu dikkatle dinlersem kendimi onun yerine koyma ihtimalim artar.
Etkin tedavinin temel ilkesi, uzmanlık alanında yeterli bilgi ve deneyim kazanmanın yanı sıra, tedavi gören insanı kabul eden bir yaklaşım sergileyerek onunla gerekli empati kurabilme yeteneğine sahip olmaktır. Bir arkadaşımızın sorunlarına çözüm bulmaya çalışmak, önerilerimizin işe yaradığı ve bu konuda bir hayli maharetli olduğumuz gibi hisler uyandırsa da çoğu zaman bunun arkadaşımız üzerinde aksi yönde bir etki yaratması da mümkündür.
Tavsiye Vermek
Öncelikle, ortaya konan sorunlara çözümler önermek, iki insan arasında bir mesafe yaratır; iki kişiden biri bilen konumunda olduğu için yukarıda, diğeri ise sorunlu durumda olduğu için aşağıdaymış gibi algılanır.
İkincisi, yardım alan kimse kendini zayıf hisseder, bu yetmezmiş gibi bir de yetersizlik gibi duyguya kapılır.Dinlediğimiz sorunlara karşı çözümler ortaya koyarken hiçbir kötü niyetimiz olmasa bile, çoğu zaman farkında olmadan karşımızdaki insana onu küçümseyen, öğüt veren bir tavır içindeymişiz gibi olumsuz mesaj veriyor olabiliriz.
Ancak karşımızdaki insanı kucaklayıp onu kabul ettiğimiz zaman, ona çok farklı mesajlar vermiş oluruz. Öncelikle ve en önemlisi, ona bir anlamda şu sözleri söyler gibi oluruz: “Senin yanındayım. Sana değer veriyorum, sen de bana güvenebilirsin.”
İkinci olarak şu mesajı vermiş oluruz: “Sana güveniyorum. Bu sorunları aşmak için gerekli olan akıl ve beceri sen de fazlasıyla var.” iki kişiden birinin yardım eden, diğerinin yardım alan konumunda olduğu malum bir durum olsa da, karşımızdaki insana yaklaşım tarzımızın onu kabul etme esasına dayalı olması hâlinde yardım edilen insan konuştuğu kimsenin kendisini anladığını hisseder ve bundan büyük güç alır.
Bu tür durumlarda, özellikle birlikte olduğumuz insan gerçekten değer verdiğimiz biriyse, ona öğüt vermekten kaçınmak her zaman kolay olmayabilir. Ancak, bizimle sorunlarını paylaşan dostumuza bazı tavsiyelerde bulunmak dışında onun için yapabileceğimiz şeyler vardır. Çoğu zaman yanında olmamız bile yeter.
Kimi zaman karşımızdaki insanın sorunlarına çözüm önerileri getirmek doğru bir hareket tarzı olabilir. Örneğin, arkadaşım yapması gereken işleri sürekli erteleme alışkanlığından kurtulmak istiyorsa, bu alandaki bilgi ve deneyimlerimi kendisiyle paylaşmam yararlı olabilir. Ancak bunu yapmadan önce onu dikkatle dinlemem gerekir.
İnsanın kendi iç dünyasında olduğu gibi, başka İnsanlarla olan iletişiminde de karşımızdaki insanı kabul etmek için aktif bir tutum içinde olmak büyük önem taşır. Öncelikle karşımızdaki insanı kabul etmeli, onun için orada bulunduğumuzu hissettirmeli ve ancak ondan sonra çeşitli tavsiyeler isterse o kişi çözüm önerileri sunabiliriz.
Maalesef konuştuğumuz insanı ne zaman kucaklamamız ve ona ne zaman aktif olarak yardım elimizi uzatmamız gerektiği gibi konularda bize Işık tutacak kesin bir kural yok. İşte tam bu noktada empati kurmanın önemi açık bir şekilde ortaya çıkar. Karşısındaki insanla empati kurabilen bir tedavi uzmanı ya da arkadaş, konuştuğu kişiyi kabullenme sürecinin tamamlandığını ve artık ona önerilerde bulunmanın zamanının geldiğini sezgileriyle hissedebilir.
Mükemmeliyetçi insanlar her şeyi mükemmel hâle getirmek istediklerinden sorunları olan insanlara tavsiyelerde bulunma ve problemlerini çözme eğilimi içine girerler. Ancak başkalarının tavsiyelerine kulak vermek, onlardan yardım almak gibi konularda pek istekli oldukları söylenemez.
Gerçekten de mükemmeliyetçi insanların gerçekçi iyimserlik yolunda adım atabilmeleri için en iyi yöntemlerden biri, aktif olarak başkalarından yardım istemek; diğer insanlara yaklaşarak onlara herhangi bir konuyla ilgili ihtiyacından söz etmek ve eleştirilere açık olmaktır.
Başlangıçta bu, insana biraz tuhaf ve zor gelebilir. Ancak, yeni yapılmaya başlanan her davranışta olduğu gibi, zamanla insan bu gibi şeylere alışır. Şahsen, uzun süre devam eden, karşılıklı güvene dayalı, samimi bir ilişki içinde olmanın bana kazandırdığı en önemli yararlardan biri, gerektiğinde karşımdaki insandan yardım istemeyi öğrenmek ve bu sayede zayıf olma gücünü kazanmam olmuştur. Bu konuda edindiğim farkındalığı, hayatımdaki diğer ilişki ve durumlara uygulamaya çalışıyorum.
BİRAZ DÜŞÜNELİM
Başka birinin yardımına ihtiyacınız olduğunu düşündüğünüz herhangi bir konu var mı? Güven duyduğunuz bir dostunuza başvurup bu konuda yardımını istemeye ne dersiniz?
İnsan, belli bir değişkenin yerine doğru rakamı yazarak problemi çözebileceğimiz bir dizi matematik formülünden çok daha farklı bir varlıktır. İnsan ruhu, özellikle belli sorunlar yaşadığı ve kendini zayıf hissettiği dönemlerde çözüm ve tavsiyelerden çok, duyarlılık ve ilgiye gereksinim duyar.Çünkü, birinin sana kucak açması, seni bağrına basıp kabul etmesi, tıpkı umutlan yeşerten verimli bir toprak gibidir; insanın bütün gücü ve kudreti işte bu topraktan doğar.
ALIŞTIRMA
Başkalarının Deneyimlerinden Yararlanmak
Geçmişte veya bugün yaşadığınız zor günlerinizde yanınızda olup size yardım eden birini düşünün. Bu dostunuz hakkında düşüncelerinizi yazın. Size yardımcı olan bu kimsenin en çok hangi davranışlarının sizin için yararlı olduğunu özellikle belirtin. Bu kişiyle aranızda geçen ve sizin için faydalı olduğunu düşündüğünüz bir konuşmayı ya da bu kimsenin söz ve davranışlarıyla size güç verdiği bir olay gözünüzün önüne getirin.
- Bu dostunuzun söz ve davranışlarından alacağınız dersler nelerdir?
- Başkalarına yardım etmek istediğinizde ondan öğrendiğiniz yöntemlerden hangilerini kullanmayı uygun görürsünüz?
Size yardım eden başka kişileri de düşünerek bu alıştırmayı tekrar edebilirsiniz. Size destek olan bu insanların ortak noktalarını bulmaya çalışın.