Hepimiz çevremizin; aile okul ve cemaatler ve diğer sivil toplum kuruşları içinde farklı kültürlerle büyütüldük. Bize doğru yanlışın ne olduğunu, nerede ve nasıl davranmamız gerektiği empoze edildi. Dürüst, saygılı, nazik, sevecen, kurallara uyan birey olmamız yüceltildi.
Peki gerçek dünyada bu kabul görmüş davranışlar bizleri ne kadar tatmin ediyor ve bu kabul görmüş davranışlar bizleri ne kadar ileri taşıyabiliyor?
İnsanlar ve olaylar üzerinde hiçbir gücümüzün olmaması haksız bir duygudur; çaresiz kaldığımızda kendimizi çok kötü hissederiz. Kimse daha az güç istemez; herkes fazlasını ister. Bugünün dünyasında güce aç görünmek, güce sahip olmaya yönelik hareketler konusunda açık davranmak tehlikelidir. Bizler adil ve namuslu görünmemiz gerekir. Dolayısıyla ustalıklı davranmalı, doğal ve demokratik ama kurnaz ve çapraşık olmalıyız.
Tarih boyunca saray kral, kraliçe, imparator, lider gibi gücü elinde tutan kişilerin çevresinde bulunan saray mensupları ya da danışmanları ustalıklı davranış şekilleri oluşmuştur. İmparatorların danışmanları özellikle hassas bir konumdaydılar: Efendilerine hizmet etmek zorundaydılar, fakat yalakalık yapsalar da ve çok açık bir biçimde yaranmaya çalışsalar etraflarındaki diğer saray mensupları bunu fark edip onlara karşı harekete geçebilirdi.
O halde efendinin gözüne girmek gizlice olmalıydı. Ve böylesi bir gizliliği başarabilen becerikli danışmanlar bile, her an için onları alt etmeye çalışan diğer saray mensuplarına karşı kendilerini korumak zorundaydılar.
Bu arada saray uygarlığın ve zarafetin en yüksek noktasını temsil etmeliydi. Şiddet ve açık güç mücadeleleri uygun görülmezdi; saray halkı gücü kullananlara karşı sessizce ve gizlice çalışırdı. Bu sarayın ikilemiydi: Bir yandan kusursuz bir zarafet örneği sergilerken bir yandan da rakiplerini en gizli şekillerde alt etmek ve onlara engel olmak zorundaydılar.
Başarılı bir saray danışmanı zaman içinde bütün hamlelerini dolaylı yollardan yapmayı öğrenirdi; eğer rakibini sırtından bıçaklarsa elinde kadife bir eldiven ve yüzünde gülümsemeyle olurdu. Mükemmel bir saray mensubu baskı veya kuşku götürmez bir kalleşlik yerine ayartma, cazibe, aldatma gibi kurnaz stratejiler kullanarak ve her zaman birkaç hamleyi öncesinden planlayarak istediğini elde ederdi.
Saraydaki bu hayat sürekli tetikte olma ve taktiğe yönelik düşünme gerektiren sonu gelmeyen bir oyundu. Uygar savaştı bu. Bugün biz saray mensubununkine benzer garip bir ikilemle karşı karşıyayız: Her şey uygar, nazik, demokratik ve adil görünmeli. Ama eğer bu kurallara çok sıkı bağlı kalarak oynarsak; kurallara harfiyen uyarsak bu kadar salak olmayanlar bizi ezer geçer.
Her zaman iyi olmaya çalışan biri, iyi olmayan çok sayıda insanın arasında bir yıkıntı olmaya mahkûmdur– Niccolo Machiavelli
Saray kendini zarafetin en yüksek noktası olarak hayal etmiştir, ama parlak yüzeyinin altında kaynayıp duman tüten karanlık duygular kazanı bulunmaktadır: açgözlülük, kıskançlık, şehvet, nefret ve hırs.
Günümüz dünyası kendini dürüstlüğün zirvesi olarak düşünmekteyse de aynı çirkin duygular her zaman olduğu gibi içimizde kaynamaktadır. Oyun aynıdır. Dışardan güzelliklere saygı gösterir gibi görünmelisiniz, ama içerden, eğer aptal değilseniz, açıkgözlü davranmayı ve Napoleon’un tavsiye ettiği gibi hareket etmeyi çabucak öğrenirsiniz: Demirden elinize kadife eldiven giyin.
Eğer eski zamanlardaki saray halkı gibi, baştan çıkarmayı, cazibeyi kullanmayı, aldatmayı ve düşmanlarınızı kurnaz bir şekilde atlatmayı öğrenerek dolaylı yollardan davranma sanatında usta olabilirseniz, gücün doruklarına ulaşırsınız. Ne yapmış olduğunuzu fark etmemiş olan insanları iradenize boyun eğdirebilirsiniz. Eğer ne yaptığınızı fark etmemişlerse size ne kızarlar, ne de direnirler.
Saraylar hiç kuşkusuz nezaket ve terbiyenin egemen olduğu yerlerdir; böyle olmasaydı adam öldürülen harabeler olurlardı. Şimdi gülümseyip birbirlerini kucaklayanlar, eğer terbiyeleri araya girmeseydi, birbirlerine hakaret edip bıçaklarlardı- Lord Chesterfield, 1694-1773
Bilinçli olarak oynanan güç oyunları kavramı, ne kadar dolaylı olursa olsun, bazı insanlar tarafından kötü, toplumdışı, geçmişin bir kalıntısı olarak görülür. Güçle ilgisi olmayan davranışlarda bulunarak oyuna karışmayabileceklerine inanırlar.
Böyle insanlara dikkat etmelisiniz, çünkü dışarıya bu tür görüşler dile getirirlerken çoğu kez güç konusundaki en becerikli oyuncular onlardır. İşin içindeki yalan dolan şeyleri zekice gizleyecek stratejiler kullanırlar.
Kendini farklı göstermeye çalışan bu tipler, örneğin, zayıflıklarını ve güç eksikliklerini bir tür ahlaki erdem olarak gösterirler. Ama gerçek güçsüzlük, herhangi bir kişisel çıkar söz konusu değilse, anlayış veya saygı elde etmek için zayıflığını ortaya dökmemektir.
İnsanın güçsüzlüğüyle gösteriş yapması, aslında güç oyununda çok etkin bir strateji, ustaca bir aldatmacadır ki buna “Teslim Olma Taktiği” denir.
Sözde oyuncu olmayanın kullandığı bir diğer strateji hayatın her alanında “Eşitlik” talep etmesidir. Konum ve güçleri ne olursa olsun herkese eşit davranılmalıdır. Ancak gücün kötü etkisinden kaçınmak için herkese eşit ve adil davranmaya kalkarsanız, bazı insanların bazı şeyleri diğerlerinden daha iyi yapmaları sorunuyla karşılaşırsınız.
Herkese eşit davranmak farklara aldırmamak, daha az becerikliyi yükseltmek ve üstün olanları bastırmak anlamına gelir. Bu şekilde davrananların çoğu gerçekte başka bir güç stratejisini uygulamakta, insanların ödüllerini kendi karar verdikleri şekillerde yeniden dağıtmaktadırlar.
Oyundan kaçınmanın bir diğer yolu da tam bir dürüstlük ve açıklık olabilir, çünkü güç arayanların kullandığı ana tekniklerden biri düzenbazlık ve gizliliktir. Ne var ki, açık sözlü olmak kaçınılmaz biçimde birçok insanı incitecek ve aşağılayacaktır; bu insanların bir bölümü karşılık olarak sizi yaralamayı seçecektir. Hiç kimse sizin dürüst ifadenizi tümüyle tarafsız ve kişisel çıkarlardan arınmış olarak görmeyecektir.
Ve bunda haklıdırlar da. Aslında dürüstlüğün kullanımı gerçekte bir güç stratejisidir, insanları o kişinin soylu, iyi kalpli, bencil olmayan karakterine inandırmayı amaçlamaktadır. Bu bir tür ikna etme yöntemidir, hatta baskının gizli bir şeklidir.
Son olarak şunu söyleyebiliriz: Oyuncu olmadığını iddia edenler gücün peşinde oldukları suçlamasından kendilerini korumak için deneyimsiz, toy biriymiş gibi bir hava yaratabilirler. Yine dikkatli olun, çünkü safmış gibi görünmek etkili bir aldatma aracı olabilir.
Gerçekten deneyimsiz biri bile gücün tuzağından kaçamaz. Çocuklar birçok açıdan saf olabilirler, ama çoğu kez etraflarındakiler üzerinde kontrol elde etmek için duydukları temel gereksinimle hareket ederler.
Çocuklar yetişkinlerin dünyasında kendilerini güçsüz hissetmekten dolayı kendilerini rahatsız hissederler ve isteklerini yaptırmak için her türlü aracı kullanırlar. Gerçekten masum olan kişiler de güç için oynayabilirler ve çoğu kez bu oyunda son derece başarılıdırlar, çünkü ayıplanarak engellenmezler. Tekrar ediyoruz, masum görüntüsü verenler en az masum olanlardır.
Kişinin insanlarla ilgili amacını elde etmesinin tek yolu zor kullanma ve kurnazlıktır. Sevginin de işe yaradığını söylerler; ama bu, gün ışığını beklemek gibidir, oysa hayatın her ana ihtiyacı vardır- Goethe
Bu sözüm ona oyuncu olmayanları, ahlaki özelliklerini, dindarlıklarını, mükemmel adalet duygularını sergilemelerinden anlayabilirsiniz. Ama hepimiz güce açlık duyduğumuz ve hemen hemen her hareketimiz güç kazanmaya yönelik olduğu için oyun oynamayanlar yalnızca gözümüze kum atmakta, ahlaki üstünlükleriyle dikkatimizi güç oyunlarından uzaklaştırmaktadırlar.
Eğer onları yakından incelerseniz gerçekte dolaylı manevralarda en becerikli kişiler olduklarını görürsünüz. Ve bu kişiler her gün kullandıkları taktiklerin ortaya dökülmesine çok kızarlar.
Eğer dünya dev bir entrika sarayı ise ve biz de onun içinde kısılıp kalmışsak, oyundan vazgeçmenin bir yararı yoktur. Bu ancak sizi güçsüz kılar ve güçsüzlük sizi perişan eder.
Kaçınılmaza karşı mücadele etmek, tartışmak, sızlanmak ve suçluluk hissetmek yerine güçte üstün olmak çok daha iyidir. Aslında güçle ne kadar iyi baş ederseniz o kadar iyi bir arkadaş, sevgili, eş ve insan olursunuz. Eğer güç oyunundan kaçılamıyorsa sanatkâr bir oyuncu olmak, inkârcı ve beceriksiz olmaktan daha iyidir.
Okçunun attığı bir ok tek bir kişiyi öldürebilir ya da öldürmeyebilir. Oysa zeki bir insan tarafından tasarlanan bir plan ana rahmindeki bebekleri bile öldürebilir- Kautilya, Hintli Filozof
Güç oyununu öğrenmek dünyaya belirli tarzda bakmayı, bakış açısını değiştirmeyi gerektirir. Çaba ve yılların pratiğini gerektirir, çünkü oyunun çoğu doğal olarak gelmez. Belirli beceriler gerekir ve bu becerileri iyice öğrendikten sonra güç yasalarını daha kolay uygular hale gelirsiniz. Ve içinizde bu oyunları oynarken de kendinizi suçlu da hissedebilirsiniz. Çünkü bize öğretilen “açık ve dürüst” olmak.
Bu beceriler içinde en önemlisi ve gücün yaşamsal temeli, duygularınıza hâkim olma yeteneğidir.
Bir duruma karşı gösterilen duygusal tepki gücün karşısındaki en büyük tek engeldir, duygularınızı ifade ederek geçici olarak sağlayabileceğiniz tatminden çok daha fazlasına mal olacak bir hatadır bu. Duygular mantığı gölgeler; eğer durumu açıkça göremezseniz o durum için hazırlanamaz ve kontrollü tepki veremezsiniz.
Öfke duygusal tepkiler içinde en yıkıcı olanıdır, çünkü görüşü en çok bu duygu kapatır. Ayrıca durumu kaçınılmaz olarak daha az kontrol edilebilir hale getiren ve düşmanınızın azmini güçlendiren bir etkisi vardır. Eğer sizi inciten bir düşmana zarar vermeye çalışıyorsanız, öfkenizi göstermek yerine dostluk gösterir gibi yaparak onu hazırlıksız yakalamak çok daha iyidir.
Sevgi ve şefkat de aynı ölçüde yıkıcıdır; öyle ki, güç oyunu oynadığından en az şüpheleneceğiniz kişilere hizmet eden çıkarlara karşı kör eder sizi. Öfke ya da sevgiyi bastıramazsınız ve bunları hissetmekten kaçamazsınız, zaten bunu yapmaya da çalışmamalısınız. Fakat bunları nasıl ifade edeceğiniz konusunda dikkatli olmalısınız ve daha da önemlisi, plan ya da stratejilerinizin hiçbir şekilde bu duygulardan etkilenmesine izin vermemelisiniz.
İnsanın bir diğerini kandırmak için zekâsını hangi araçlarla, hangi hilelerle, kaç çeşit sanatla, hangi endüstriyle keskinleştirebileceğini ve bu çeşitlemelerle dünyanın nasıl daha güzel bir hale gelebileceğini düşündüm– Francesco Vettori
Duygularınıza hâkim olma ustalığı, şimdiki zamandan çıkıp geçmiş ve gelecek hakkında nesnel bir biçimde düşünme yeteneği gerektirir. Bütün kapıların ve girişlerin bekçisi olan iki suratlı Romalı Tanrı Janus gibi, bir kerede iki yöne de bakabilmelisiniz, nereden gelirse gelsin tehlikeyle en iyi baş etmenin yolu budur. Kendiniz için böyle yüzler yaratmalısınız; biri sürekli olarak geleceğe, diğeri de geçmişe bakan iki yüz.
Geleceğin şifresi, “Tetikte olunmayan gün yok,” şeklindedir. Sorunları ortaya çıkmadan önce sürekli olarak hayal ettiğiniz için hiçbir şey sizi hazırlıksız yakalamayacaktır. Zamanınızı planlarınızın mutlu sonunu hayal etmekle geçirmek yerine, ortaya çıkabilecek her türlü olasılık ve tuzakları hesaplamayla uğraşmalısınız. Ne kadar uzağı görürseniz, o kadar güçlü hale gelirsiniz. O yüzden satranç oyna diyorlar. Önceden 4-5 hamleyi görebilirsiniz.
Janus ‘un diğer yüzü geçmişe bakar, ama geçmişin acılarını hatırlamak veya kin beslemek için değil. Böylesi yalnızca gücünüzü engeller. Oyunun yarısı, sizi yiyip bitiren ve mantığınızı örten bu olayları nasıl unutacağınızı öğrenmektir. Geriye doğru bakmanın gerçek amacı kendinizi sürekli olarak eğitmektir; geçmişe, sizden önce gelenlerden bir şeyler öğrenmek için bakarsınız.
Sonra, geçmişe dönerek kendi hareketlerinize ve arkadaşlarınızınkine daha yakından bakabilirsiniz. Bu sizin bir şeyler öğrenebileceğiniz en önemli okuldur, çünkü kişisel deneyimden kaynaklanmaktadır.
Prensipler yoktur; yalnızca olaylar vardır. İyi ve kötü yoktur, yalnızca şartlar vardır. Üstün insan onlara rehberlik etmek için olayları ve şartlan benimser. Eğer prensipler ve sabit yasalar olsaydı, ülkeler onları bizim gömlek değiştirdiğimiz gibi değiştirmezlerdi ve bir insanın bütün bir ulustan daha akıllı olması beklenemez- Honore de Balzac
Geçmişte yaptığınız hataları incelemekle işe başlayın; sizi en ciddi biçimde gerileten hataları ileride bahsedeceğimiz güç yasası bağlamında analiz edin ve onlardan bir ders çıkarıp kendi kendinize şöyle söz verin: “Bu hataları bir daha asla tekrarlamayacağım; bir daha asla böyle bir tuzağa düşmeyeceğim.” Eğer kendinizi bu şekilde değerIendirip gözlemleyebilirseniz, geçmişin kalıplarını yıkmayı başarabilir, böylece son derece değerli bir beceri edinirsiniz.
Güç, “görünüşlerle oynama yeteneği” gerektirir. Bu amaçla birçok maske takmayı ve bir çanta dolusu aldatmaca taşımayı öğrenmelisiniz. Aldatma ve sahte davranış çirkin ya da ahlaksızca görülmemelidir. Bütün insan etkileşimi birçok düzeylerde aldatmayı gerektirir ve bir bakıma bizi hayvanlardan ayıran şey yalan söyleme ve aldatma yeteneğimizdir.
Yunan mitolojisinde ve Hintlilerin Mahabharata döngüsünde, Ortadoğu’da Gılgamış destanında aldatma sanatım kullanmak tanrıların bir ayrıcalığıdır; örneğin, Odysseus’u kahraman yapan, tanrılarla eşit zekâ düzeyine ve aldatma sanatına sahip olması ve onlardan tanrısal güçlerinin bir kısmını çalarak tanrıların zanaatına rakip olabileceğini gösteren yeteneğidir. Aldatma uygarlığın geliştirilmiş bir sanatıdır ve güç oyunundaki en güçlü silahtır.
Kendinize biraz uzaktan bakmazsanız, o günün ve o anın gerektirdiği maskeyi takarak birçok farklı insan gibi davranamazsanız, aldatmada başarılı olamazsınız. Bütün görünüşlere böyle esnek bir yaklaşımla, diğer insanlar gibi sizi de aşağı doğru çeken içsel ağırlığın büyük bölümünden kurtulursunuz.
Yüzünüzü bir aktörünki gibi şekillendirilebilir hale getirin, niyetlerinizi başkalarından gizlemek üzere çalışın, insanları tuzaklara çekme pratiği yapın. Görünüşle oynamak ve aldatma sanatında ustalaşmak hayatın estetik zevkleri arasındadır. Ayrıca gücün kazanılmasında da anahtarlardır.
Eğer aldatma sizin silah deponuzdaki en güçlü silahsa, bütün işlerdeki sabır da en önemli kalkanınızdır. Sabır sizin aptalca hatalar yapmanıza engel olacaktır. Duygularınıza hâkim olmanız gibi sabır da bir beceridir, doğal olarak gelmez.
Ama zaten güç hakkındaki hiçbir şey doğal değildir; güç doğal dünyadaki her şeyden daha tanrısaldır. Ve sabır her şeyden bol zamanları olan tanrıların en üstün erdemidir. İyi şeyler olacaktır; çimenler yeniden büyüyecektir, tabii eğer yeterli zamanı verir ve geleceğe doğru birkaç adımı önceden görürseniz. Öte yandan sabırsızlık yalnızca zayıf görünmenize neden olur. Güce giden yoldaki en büyük engeldir.
Güçte esas olarak doğru ya da yanlış kavramı yoktur ve onu kazanmadaki en önemli becerilerden biri, iyi ya da kötüden çok, şartları görebilme yeteneğidir. Güç bir oyundur ve oyunlarda rakiplerinizi niyetlerine göre değil, eylemlerinin etkilerine göre değerIendirirsiniz.
Görebildiğiniz ve hissedebildiklerinizle stratejilerini ve güçlerini ölçersiniz. İnsanın niyetleri ne kadar sık olarak görüşü bulandırır ve aldancı olur! Eğer arkadaşınız ya da rakibiniz olan öteki oyuncunun hareketlerinin etkileri karışıklığa ve yıkıma yol açıyorsa, onun iyi niyetli olması ve kalbinde yalnızca sizin çıkarlarınızı taşıması ne fark eder?
İnsanların hareketlerini her türlü haklı çıkarmalarla örtmeleri, her zaman iyilikle hareket ettiklerini varsaymaları son derece doğaldır. Bunu her duyduğunuzda içinizden gülmeyi; birisinin niyetlerini ve hareketlerini yalnızca gücün kazanımı için bir bahane olan ahlaki yargılarla ölçmeye kendinizi kaptırmamayı öğrenmelisiniz.
Bu bir oyun. Rakibiniz karşınızda oturuyor. Her ikiniz de oyunun kurallarına uyuyor ve hiçbir şeyi kişisel olarak almıyor, centilmen gibi davranıyorsunuz. Bir stratejiye göre oynuyorsunuz ve rakibinizin hareketlerini elinizden geldiğince sakin bir şekilde izliyorsunuz.
Sonunda birlikte oynadığınız kişilerin nezaketlerini iyi ve hoş niyetlerinden daha çok takdir edeceksiniz. Gözlerinizi öteki oyuncuların hareketlerinin sonuçlarını, dış şartları takip etmek için eğitin ve başka hiçbir şeyin dikkatinizi dağıtmasına izin vermeyin.
Güç hâkimiyetinin yarısı yapmadığınız, kendinize kapılıp gitme izni vermediğiniz şeylerden gelir. Bu beceri için her şeyi size olan maliyetleriyle değerIendirmeyi öğrenmelisiniz.
Bir şeyin değeri bazen kişinin elde ettiği değil, onun için ödediği şeyde, yani maliyetinde yatmaktadır- Nietzsche
Belki amacınıza ulaştınız ve bu değerli bir amaç, peki ya bedeli? Bu standardı her şeye uygulayın, diğer insanlarla birlikte çalışmak veya onların yardımına koşmak dahil. Sonuç olarak hayat çok kısa, fırsatlar çok az ve yararlanabileceğiniz kadar enerjiniz var ancak. Bu anlamda zaman da diğerleri kadar düşünülmesi gereken önemli bir kavram. Değerli zamanınızı ya da zihinsel huzurunuzu başkalarının işleriyle asla ziyan etmeyin; bu ödenmesi gereken çok yüksek bir bedeldir.
Güç toplumsal bir oyundur. Onu öğrenmek ve ustalaşmak için insanları inceleme ve anlama yeteneğini geliştirmelisiniz. On yedinci yüzyıl büyük düşünürü ve saray mensubu Baltasar Graciân’ın yazdığı gibi: “Birçok insan hayvanların ya da bitkilerin özelliklerini incelemek için zaman harcıyor; oysa birlikte yaşamak zorunda olduğumuz insanlarınkini incelemek ne kadar önemli olurdu!” Usta bir oyuncu olmak için usta bir psikolog olmanız da gerekir.
İnsanları harekete geçiren güdüleri tanımalı ve davranışlarını kuşattıkları toz bulutunun arasından görebilmelisiniz. İnsanların gizli güdülerini anlamak gücün kazanımında sahip olabileceğiniz en önemli bilgidir. Aldatma, ayartma ve kullanmanın sonsuz olasılıklarını ortaya döker.
İnsanlar sınırsız karmaşıklığa sahiptir ve siz onları tam olarak anlayamadan seyrederek bir ömür geçirebilirsiniz. O halde eğitiminize şimdi başlamak çok daha önemlidir. Bunu yaparken bir ilkeyi de aklınızdan çıkarmamalısınız: insanlar arasında asla kimi incelediğinize ve kime güvendiğinize göre ayırım yapmayın. Kimseye tamamen güvenmeyin ve herkesi inceleyin, arkadaşlarınız ve sevdikleriniz dahil.
Son olarak, her zaman güce giden dolaylı rotayı seçmeyi de öğrenmelisiniz. Kurnazlığınızı gizleyin. Hedefine ulaşmadan önce birkaç vuruş yapıp puan kazandıran bilardo topu gibi sizin hareketleriniz de planlı olmalı ve en az belirgin olan şekilde geliştirilmelidir. Kendinizi dolaylı davranmak üzere eğitirseniz modern sarayda başarılı olabilir, insanları harika bir biçimde parmağınızın ucunda oynatırken, kusursuz bir nezaket örneği oluşturabilirsiniz.
Dolaylı davranma sanatında bir kılavuz kitap olan İktidar, Güç Sahibi Olmanın 48 Yasası ‘nın özetini buradan devam ederek okuyabilirsiniz.