Guru Tavsiyeleri Neden Bir İşe Yaramaz
Her yerde kilo vermekten nasıl milyonlar kazanılıra kadar her şey hakkında öğütler veren gurular var; radyoda, televizyonda, tüm kitapçılarda. Bilirsiniz “The Secret” filmi dünya çapında, arayış içinde olanların artmasına ve dolu dolu ve anlamlı bir yaşam için kişinin kendi yolunu bulmayı istemesine neden olmuştur.
Bu guruların çoğunluğu samimi ve ne söylediğinin farkındadır, çünkü bu yolları kendileri yürümüştür. İster Tony Robbins, Wayne Dyer ya da Michael Jordan olsun hepimiz hayatta kendi deneyimlerimizi yaşadık ve kendimizi daha çok geliştirmek üzere yola koyulduk.
Kendi hayatında yanıtları bulduğun zaman bunları çevrenizdekilerle paylaşmak istemek doğaldır. Ben yolumda ilerlerken kendi kendime başkalarına da kendi yolculuklarını yapmaları konusunda tavsiyelerde bulunurum.
Sık sık belli bir programı takip etmeyi deneyen ya da bir seminere giden ve hâlâ hayatlarında başarıyı deneyimlemeyen insanlarla karşılaşıyorum, “Bu tür şeyler işe yaramıyor, hepsi aldatıcı birer reklam,” ya da “Bir keresinde buna inandım ve tüm araç gereçlerini satın aldım ama küçücük bir fark bile olmadı, öyleyse neden size inanayım ki?” gibi sözler duyarsınız.
Bu insanlar için sonuca ulaşamadıklarını görmek ve sonra da hiçbir şeyin kendilerinde işe yaramadığı gibi genel bir kanıya varmak çok rastlanan bir durumdur. Çoğunlukla daha denemeden bile başka programlara da güvenmezler ve onlara katılmayı reddederler.
Bana da tüm bu kişisel gelişim zırvalarının yeni hiçbir şey sunmadığı söylendiği oldu ve bu kesinlikle doğrudur. Bu bilginin ve bilgeliğin büyük bölümü çok eski zamanlardan beri öğretilmektedir. Asırlardan beri, insanlar hayatlarını geliştirmek ve kendi davranış şekillerini anlamak istemişlerdir.
Gerçeği arayan biri için Sokrates çok iyi bir örnektir. Sokrates Yöntemi bir sorunu parçalara ayırma ve gerçeği görebilmek için sayısız soru sorma fikrine dayalıdır ve çoğu kişisel gelişim programları da tam anlamıyla bunu yapmaktadır. Bu tür programlar iç gözlem yapılmasını talep eder; kendinize zor sorular sormak zorundasınızdır.
- İnandığınız şeye neden inanıyorsunuz?
- Bu inançlar nereden geliyor?
- Sonuçlarını değiştirmek için ne yapmak niyetindesiniz?
Sokrates Atina’nın en bilge kişileri sayılanlara yaklaşmak için bunu bir başlangıç noktası olarak aldı ve onlara kendi fikir ve inançlarını gözden geçirmelerine zorlayan sorular sordu. Bundan nefret ettiler! Kendilerini aptal gibi hissettiler ve sonunda ondan kurtulmanın bir yolunu buldular ve onu ölüme mahkum ettiler.
Vay canına; bunu günümüz kişisel gelişim gurularına yapmadıkları için memnun mu olmalıyım acaba? Sokrates’in böyle bir noktaya gelmesinin nedeni sorular sorduğu kişilerin kendi içlerinde gördüklerinden hoşlanmamış olmalarıdır. İçinde bulundukları durumdan yeterince hoşnuttular ve inançlarına bir saldırı olduğunda büyük bir öfke duydular. İnsanlar inançlarına öyle tutunmuşlardır ki, onu bırakmaktan çok korkarlar.
Bugün biz de aynı şeyi yapıyoruz, Bir program deniyoruz ve farklı olmak istediğimizi söylüyoruz, ama iş hayatımızdaki sonuçların sorumluluğunu üzerimize almaya gelince, kendimizi kötü hissediyoruz ve bu da sonuçta öfke, üzüntü ve devam etmeye isteksizliğe dönüşebiliyor.
Bildiğimiz şeye geri dönmek bilmediğimiz bir bölgede mücadele etmekten daha kolaydır.
Hemen hemen tüm kişisel gelişim programlarının, hedeflerinize ulaşmanız için ihtiyacınız olan şeyler konusunda birbirinden çok da farklı olmadığını fark etmişsinizdir. Bunun nedenini merak ediyor olabilirsiniz, eğer bu bilgi asırlardan beri değişmemişse, acaba hayatın sorunlarına kesin bir yanıt bulan kimse olmamış mı?
Bunun nedeni farklı kişiler için farklı yaklaşımlar olduğudur. Hepimiz aynı şeyleri deneyimlemiyoruz ve bu yüzden de aynı hatıralara sahip değiliz. Sonuçta, algılarımız ve inançlarımız hep biraz farklı olacaktır ve bu yüzden de farklı tetiklemelere yanıt vereceğizdir.
Örneğin, A programında 30 kilo verebiliyor ama B programında hiç kilo veremiyorsanız bu B programının başka bir kişi için de başarısız olacağı anlamına mı gelir? Hayır. Hepimiz karşılaştığımız olaylara farklı tepkiler veririz ve inanın bana, herhangi bir çabanın başarıya ulaşmasının % 99’unun katıldığımız programla ilgisi yoktur; nedeni sizsinizdir.
Gerçeğin Farkına Varmak
Her kafadan bir sesin çıktığı bir bilgi kirliliğinde yaşıyoruz. İnsanlar bir fikri beş saniye dinliyorlar ve sonra da her türlü varsayımı yapıyorlar; bazıları yanlış, bazıları doğru oluyor. Bu özellikle hayatlarındaki şeylerle ilgili bir yön ve yardım arayanlar için geçerlidir; bir fikir gelir kulaklarına ve duyduklarının bir bölümüne dayanarak kendi kafalarında bir sonuç üretirler. Sonra da, bu sonuç işe yaramadığında hayal kırıklığına uğrarlar.
Sizin bir arabanız var ve sabah bindiğinizde çalışmadığını fark ettiniz. Ne yaparsınız o durumda? Artık o araba çalışmıyor diye orada bırakır ya da satar mısınız? Yoksa neden çalışmadığına dair bir ustaya götürür tamir mi ettirirsiniz. Ama konu kişisel gelişim olunca yapılan şey arabayı ya orada bırakıyor ya da hemen satmaya çalışıyoruz.
Belki aranızda çekim yasasını bilmeyen yoktur. Son birkaç yıldır tüm dünyada Çekim Yasası üzerine pek çok şey yazıldı ve konuşuldu. Yasa neye niyetlenirseniz ya da odaklanırsanız onu elde edeceğinizi söyler. Buraya kadarı doğrudur. Ama, doğru olan bir başka şey de çoğumuzun bu süreci engelleyen sınırlayıcı inançlarımız haline gelmiş niyet karşıtlarına sahip olduğumuzdur.
Eğer bana inanmıyorsanız, geçen senenin yılbaşını hatırlayın. Verdiğiniz yeni yıl kararlarını uyguladınız mı yoksa birkaç hafta yolunda gitti sonra da o fikri eski bir çift çorap gibi rafa mı kaldırdınız? Kilo verme hedefine ne oldu? Artık daha hafif misiniz yoksa hâlâ büyük boy kotunuzu mu giyiyorsunuz?
Eşinize borçlarınızı ödeyeceğinize dair verdiğiniz söze ne oldu? Şimdi daha zengin misiniz yoksa arabanızın lastiklerini daha yeni mi değiştirdiniz? Eğer tüm yapmanız gereken niyetinizi ortaya koymak olsaydı, o zaman tüm hedeflerinize ulaşmış olmanız gerekirdi; ama ulaşmadınız. Bu niyet karşıtları belirlemek ve sonra da onları ortadan kaldırmak denklemin önemli bir parçasıdır.
Öyleyse, bunun anlamı niyet karşıtlarınızı zihninizden temizlediğiniz takdirde artık koltuğunuza kurulup istediğinizin size gelmesini bekleyebilirsiniz demek mi? Kesinlikle hayır!
Harekete geçmelisiniz.
Niyetlerinizle örtüşen fırsatlar size gelecektir, ama hiç adım atmazsanız, onları göremezsiniz. Niyetinizin tam olarak nasıl size iletileceğini de asla bilemezsiniz. Evrenin at gözlükleri olmadığını ve niyetinizi her zaman beklenmedik şekillerde gerçekleştirdiğini unutmayın.
Siz bir eve yatırım yaparak bir milyon dolar kazanmaya niyet ettiniz diye illa ki o kaynaktan milyon dolarlar kazanacaksınız demek değildir. Siz eviniz üzerine çalışmalar yaparken, gelirinizi üçe katlamanıza neden olacak bir e-kitap yazma fikri içinize doğabilir ya da kendi televizyon şovunuzu yapmanız sizden istenebilir. Evren sınır tanımaz ve sadece verir.
İşte bu yüzden bu yazımızın adı Mucizeleri Beklemek. Sürekli olarak kendimize sınırlar koyuyoruz. Her şeyden daha yüce olan o güce ne derseniz deyin; Tanrı, Allah, Budha, Evren ya da İlahi Güç, o güç sınır tanımaz ve her gün hayatımıza mucizeler yollamaya hazır vaziyette orada durmaktadır.
Eğer niyetleriniz netse ve harekete geçerseniz, siz de mucizeleri deneyimlersiniz.
Size kendi yaşadığım iki olaydan bahsedeceğim. İlki almaya niyetlendiğim bir arabayı her gün aklıma geldikçe düşünmeye başladım. Bakın iki veya üç gün geçtikten sonra o araba benim tam evimin yanında park etmiş üstü açık içinde birisi otururken gördüm.
Ve doğrudan o kişiye gittim ve niyetimi söyleyince o da çok şaşırdı. Ve inanır mısınız o arabasını da satmak istiyordu. Ama arabayı almaktan vazgeçtim. Sadece o arabaya binmeyi ve içine oturmayı istemiştim; niyetim buydu aslında.
Diğer bir olayım ise işsiz kaldığım bir günde ki o zaman bir ay bile işsiz olma lüksüm yoktu. Gelin görün ki 3 gün sonra daha önce çalıştığım bir firmanın ortak kuruluşu beni aradı ve işe başladım. Burada şunu belirtmek isterim ki sonuca bağımlı olmadığınız zaman ve yürekten niyet ve açık olduğunuzda sistem size hizmet ediyor. Ama her şey sizin sınırlı inançlarınızla sınırlıdır.
Peki evrenden istiyorum ama halen olmuyor diyor musunuz? Öyleyse, istediğinizi elde etmekten sizi alıkoyan nedir?
Tabii ki Kendiniz!
Harika ilişkiler, yeni bir ev ya da bir milyon dolar istiyorum diyebilirsiniz, AMA… yolunuzun üstünde duran işte o ‘ama’dır. Onu elde edebileceğinize gerçekten inanmıyorsunuz ve bunun geçmişteki kötü deneyimlerinizden korkularınıza kadar pek çok değişik nedenleriniz olmuştur.
Neden, onun yolunuza çıkmasına izin verdiğiniz gerçeği kadar önemli değildir. Onun sizi durdurmasına izin vermeyi seçiyorsunuz. Farklı bir şey seçme gücüne sahipsiniz ve seçimi yaptığınız zaman, hayat yüreğinizdeki arzuya sahip olmanıza yardımcı olmak için imkanlarını önünüze serer.
Çoğumuz “unut gitsin!” tavsiyesi ile bu şeylerin deli saçmasından başka bir şey olmayacağını söyleyecektir.
Aslında burada anlatılan kavram, eğer sürekli olarak yolunuza çıkan bir sorununuz ya da bazı zorluklar var ise onları bir kenara bırakıp size daha yararlı olacak bir şeylere yönelmeniz gerektiğidir. Ben bu fikre katılmıyorum. Sorunları yalandan gizlemeye çalışmak ve sanki yoklarmış gibi davranmak kendinize yalan söylemekten başka bir şey değildir.
Sadece pozitif düşünmelisiniz diyenlerle de aynı sorunu yaşıyorum. Olumlu bir bakış açısı hayatınızda harikalar yaratabilir ama tek başına sorunlarınızın yanıtı değildir. Gene de işin zor kısmını halletmeli ve asıl gelişimin başlayabilmesi için niyet karşıtlarınızı temizlemek adına kendi içinize bakmalısınız.
Gerçi, travmatik deneyimlerinizi yeniden yaşamanız gerektiğini düşünmüyorum ama onların var olduğunu bilmeli ve onlar yüzünden yaratmış olduğunuz inançlarınızı görmelisiniz. Aksi halde, asla ilerleyemezsiniz. Bir süre için kendinizi kandırabilirsiniz ama eninde sonunda herhangi bir şey bu inançları tetikleyecek ve tüm güçleriyle geri döneceklerdir.
İnançlarınızı ve bu inançların nereden geldiğini bir kez kabul ettiğiniz zaman, belli tetiklemeler karşısında tepkilerinizi ve duygularınızı da tanımlamaya başlayabilir ve farklı inançlar yaratmayı seçebilirsiniz.
Tüm bu guru fikirleri ile ilgili gerçek şudur ki, hepsi gerçekle ilgili küçük bir öz içermektedir; insanların kafasını karıştıran bunların ne anlama geldiği ile ilgili varsayımlardır.
Her birimiz hayatımıza giren insanlardan esinleniriz ve işin iyi tarafı, bu insanlar olduğumuzdan daha iyi olabileceğimiz konusunda bizi cesaretlendirebilirler.
- Öyleyse, neden hâlâ mücadele ediyorsunuz?
- Neden gene umduğunuz gibi çıkmayacağım bile bile hedeflerinizi gerçekleştirmek için farklı metotlar deniyorsunuz?
Bunun bir nedeni de kontrol altında tutma fikridir.
Hepimiz bu dünyadaki küçük köşemizi kontrol altında tutma fikrinden hoşlanırız. Bu yüzden de, belki de farkında bile olmadan kendimizi güvende hissettiğimiz bölgeler, rutinler ve sınırlar yaratırız.Hayatınızın etrafına başarabileceğiniz bir şeyi aslında engelleyen ve onların ötesine geçmek adına gerçekleştirdiğiniz tüm girişimleri sabote eden koruyucu duvarlar inşa etmiş olabilirsiniz.
Buraya kadar okuduysanız sizi tebrik ederim. Gelişime önem veriyorsunuz. İsterseniz biraz mola vereli siz bir çay / Kahve alın ben konuma devam edeyim.
Korku Dostunuz Değildir
Savaşacağınız en güçlü niyet karşıtlarından ikisi başarısızlık korkusu ve başarı korkusudur.
Bunlarla kendinizi bağdaştırdığınız hikayeler sizi bildiğiniz güvenlik bölgesinde tutar ve hedeflerinize ulaşmanızı engeller. İsteseniz bile, engellerinizin dışına çıkmaktan korkarsınız. Böylece, bu korkunun sonucunda, göstermiş olduğunuz gelişim boşa gider; çoğu zaman da hedeflerinizin gerçekleştiğini asla göremezsiniz.
Hatırlar mısınız ilk Yıldız Savaşları filmlerinde, İmparator yenilgiyi asla kabul etmiyordu; başarısızlık ani ölüm demekti. Bazı kişiler, belli bir hedefe ulaşma girişiminde başarısız olduklarında, psikolojik anlamda bir tür ölüm hakkettiklerini hissederler. Bu “ya hep ya hiç” mükemmeliyetçi zihniyetin bir göstergesidir.
Başarısızlığın bir son anlamına gelmediğini anlamanız önemlidir. O sadece hedefinizin yolunda yanlış bir adım attığınıza dair bir ipucudur. Eğitimin ve öğrenmenin doğal bir sürecidir. Bir şey deneriz, sonra da neyin yolunda gittiğini neyin düzeltilmesi gerektiğini değerlendiririz.
Bu tekrar denemenin gereksiz olduğu anlamına gelmez. Bize verdiği şey, bir sonraki girişimimiz için daha fazla bilgi ve tecrübedir sadece. Başarısızlık genellikle hiç de inançları kökünden sarsan bir olay değildir, fakat başarısızlık korkusu ve bunun sizin hakkınızda söyleyebilecekleri asıl meseledir.
Başarısızlık, doğru bir geribildirim ve yeni bir yön verdiği için düşmanınız değildir. Asıl düşman korkudur.
Kendimizle ilgili hikayeler uydurma eğilimimize ek olarak, başkaları hakkında da onların hayatlarımızdaki etkilerini sınırlayan hikayeler üretebiliriz. Pek çok kişi başarılı insanların ve kişisel gelişim guruları ile ilgili tuzaklara düşmektedirler.
“Benim durumumu gerçekten anlayamazlar ya da bana yardım edemezler,” diye düşünürler. O kişiden öğrenebileceğiniz iyi bir şeyi anında durdurursunuz. Hayatınızda bazı başarılar elde etmiş de olsanız, başkalarından hâlâ harika şeyler öğrenebilirsiniz, tabii buna izin verirseniz.
Çoğunuz Steven Spielberg’in E. T. filmini hatırlar. Filmde yıldızlaşan aktris Dee Wallace başkalarının tavsiyelerine izin vermekle nasıl hayatını geliştirdiği hakkında düşüncelerini, farklı önyargılarından dolayı insanları ve fırsatları kaçırdığını fark etmiştir (örn. görünüşlerini, eğitimlerini, çalışmalarını, vs.).
Her şeye izin verme isteği ile anında tavır değiştirmiştir. Bir hafta içinde, kısa bir süre sonra yayınlanacak olan “Counscious Creation” adlı kitabına bir podcast yapmak için internet ortamında harika bir seminere katılma davetiyle kaybettiği parayı bulması için bir teklif almıştı. Evrenin yaratmasına izin vermenin mucizesine tanık olmuş ve kendisi tüm yapması gereken yoldan çekilmiştir.
Dee’nin hikayesi, hepimizin başkaları hakkında kafamızda önyargılı fikirler ya da hikayeler olduğu gerçeğine işaret ediyor. Bu fikirlerin hiçbiri işinize yaramadığını anladığınız zaman onlardan kurtulabileceksiniz ve mucizelerin size gelmesine izin vermiş olacaksınız.
- Hiç, “Başlangıçlarda çok iyiyim ama bitirişlerde hiç de başarılı değilim,” diye düşündüğünüz oldu mu?
- Yarım kalmış evinizi yeniden dekore etme planlarınız var mı, ya da bir sürü yarım bırakılmış kitap? İnsanın sinirlerini bozuyor, değil mi?
Çoğu zaman, yapmaya karar vermiş olduğunuz şeyi yapmamak için bahaneler bulursunuz, ama tüm o açıklamalar karar vermiş olduğunuz şeyi gerçekten yapmanız için gereken cesarete sahip olmanıza yetmemektedir.
Bir şeylere başlamanın ve onu bitirmemenin nedeni nedir? Bunun boşuna zaman ve enerji kaybına neden olduğunu bilirsiniz. Ama, tekrar tekrar aynı şeyi yaparsınız. Neden? Çünkü, ister bunun bilincinde olun ister olmayın, başarıdan ve bunun hayatınızda ne anlama gelebileceğinden korkmaktasınızdır.
Başarı korkusu çok yaygın bir şeydir; düşündüğünüzden çok daha yaygın. Gerçekten istediğiniz şeyi söyleme korkusunun neredeyse tam tersi gibidir, ama pek çok insan bunu hisseder. Büyük başarılara ulaşmış insanlar bile bu korkudan dolayı elde ettikleri başarıları ve zenginlikleri heba edebilirler.
Korku, öngörünün getirdiği bir vesvesedir; başka bir değişle, “ya olursa?” dır.
Gerçekte, korkuya anlamı sadece biz veririz. Eğer ona herhangi bir anlam yüklemezseniz ya da başka bir şeyin daha büyük bir anlam taşımasına izin verirseniz, o zaman korkunun üzerimizde çok az etkisi olur ya da hiç olmaz. İşte beklentinin sahneye çıktığı yer burasıdır.
Eğer hayatınızda mucizeler bekliyorsanız, o zaman dışsal tüm bağımlılıklarınızdan kurtulun, böylece o beklentinin mümkün olan herhangi bir kişiden ya da yerden gerçekleşmesine izin vermiş olursunuz. Başarının ya da elde etmek istediğiniz şeyin belli bir yerden gelmesini ya da sadece tek bir beklentinizin gerçekleşmesini beklemek yerine kendinizi bunu size verecek olan tüm evrene açın.
Bunun işe yaraması için elde etmek istediğiniz şeyin yaşamınızı değiştirecek bir hedef olması gerekmediği konusuna açıklık getirmek istiyorum. Mucizeler her gün küçük paketler halinde gelir. Küçükken ailenizden tam olarak ne istediğinizi anlattığınız zamanları hatırlıyor musunuz?
Aklınız bir yarışta gibidir, hayal edebileceğiniz en büyük ve en pahalı hediyeyi istemeye çalışırız; bunlar sadece birer istek değil sizin yeni gerçeğinizdir. Niyet karşıtlarınızı temizlemeyi ve mucizelerin hayatınıza girmesine izin vermeyi öğrendiğinizde, ister küçük olsun ister büyük, sonucunu mutlaka alacaksınız.
Bunun şu andan itibaren bir yıl içinde olması gerekmiyor; bugün bile olabilir bu; hayatınızın neresinde olduğunuzun bir önemi yok. Aynen benim yaşamış olduğum araba ve işi bulmam gibi.
Siz hiç kendinizi, birinin başarılı olmasına ya da bir atılım yapmasına şahit olup da kendi kendinize “ben bunu asla yapamazdım” derken buldunuz mu? Muhtemelen çoğumuz kendimizi böyle söylerken bulmuşuzdur; başarılı insanlar bile hayatlarının bir yerinde bu duyguyu deneyimlerler.
Hâlâ başarmak istediğim şeyler var ve tıpkı sizler gibi benim de ara sıra temizlemem gereken niyet karşıtlarım ya da sınırlayıcı inançlarım oluyor.
Peki, niyet karşıtlarınızı nasıl tanıyacaksınız? Bu niyetlerin pek çoğu gelişimimizin ya da denetimlerimizin başında içimize işlemiş oldukları için fark edilmeleri de zordur. Başlamanıza yardımcı olmak için en yaygın olan birkaç Niyet Karşıtlarını listeledim, bazılarını muhtemelen tanıyacaksınız.
Niyet Karşıtları
(1) Yeterince iyi değilim.
Çoğumuz okul bahçesinde oyuna seçilmeyi ki halimizi hatırlarız. Sonunda seçilmiş olmanın bir önemi
yoktur, ilk seçilen siz olmamışsınızdır ve kendinizi aşağı hissetmişsinizdir. Bu süreç yaşamınız boyunca tekrar tekrar gerçekleşir; giremediğiniz bir iş, sona eren bir ilişki, elektrik şirketinden elektriğinizin kapatılacağına ilişkin bir ihbar yazısı vs.
Bunlar olduğu zaman kendinizi iyi hissetmeniz zordur ve bu duyguyu beraberinizde taşırsınız. Maalesef, hayatınızı değiştirmeye karar verdiğiniz zaman bu duygu önünüze çıkabilir. Hedeflerinize ulaşmak için her şeyi yaparken, aklınızın bir köşesinde küçük bir ses size yeterince iyi olmadığınızı söyler durur. Bu sanki bir ayağınız gaz pedalındayken öteki ayağınızın frende olması gibidir.
(2) Kimse beni sevmiyor
Herkesin kusurları vardır ve bazıları kötü zamanlarda bunları vurgulamakta daha ustadır. İyi bir konuşmacı olmadığınızı ya da mükemmel bir tarzınız olmadığını ya da bir yere gerçekten ait olmadığınız hissine kapıldığınızı düşünebilirsiniz.
Geniş bir sosyal çevreye sahip değilsiniz diye kimsenin sizi sevmediğini kolayca düşünebilirsiniz. Öte yandan, tüm diğer niyet karşıtları gibi, bu da kendini tatmin etmektedir. Çünkü arkadaş ya da ilişkilere layık olmadığınıza inanmaktasınızdır, onlara sahip olmaya uğraşmıyorsunuzdur ve dolayısıyla da sahip değilsinizdir. Böyle bir bakış açısının gerçek olmadığını fark ettiğiniz zaman, etkilerini de bertaraf etmek için gereken adımları atabilirsiniz.
(3) Reddedilmek istemiyorum
Bu, pek çok kişiyi hayat yolunda etkileyen genel bir niyet karşıtıdır. Öğretmeninden yardım istemekten korkan bir öğrencide, iş arkadaşından yardım isteyen bir işçide ve özellikle de bir başkasından randevu talep eden birinde bulunur. Bu niyet karşıtı öncelikle korku ile tetiklenir. Kimse reddedilmek istemez, ama reddedilme korkusu çoğu zaman asıl olaydan çok daha büyüktür. Planlarınızı engellemesine izin vermemeyi sadece siz seçebilirsiniz.
(4) Bu imkansız!
Mümkün olan ve bizim için mümkün olduğuna inandığımız şeyler vardır. Bunlar çoğunlukla son derece farklı şeylerdir. Kendi yaşamınızda elde etmek istediğiniz hedeflerin pek çok kişi tarafından tekrar tekrar elde edildiğini fark etseniz bile onları imkansızlar kategorisine koyabilirsiniz, zira onlara ulaşmak için gereken niteliklerin, bilginin, araçların ya da kaynakların sizde olmadığına inanıyorsunuzdur.
Bu aslında bahsettiğim ilk niyet karşıtı ile bağlantılıdır; kendinizi yeterince iyi hissetmemektesinizdir. İşte bu şekilde yaşamınızdaki hedeflerinizi ya da görevlerinizi “yapabileceğim” ve “yapamayacağım” listesi yaparak sınıflandırırsınız. Bu bilinçaltında otomatikman olur ve çoğunlukla üzerinde daha düşünme fırsatınız bile olmadan fikirlerinizin reddedilmesine neden olur.
(5) Tünel Bakışı
Bu niyet karşıtına sahip olan kişiler belli bir sorunun sadece “tek bir çözümü” ya da belli bir işi yapmanın sadece “tek bir yolu” olduğuna inanırlar. Örneğin, gerçekten para kazanmanın tek yolunun iyi bir eğitim almak, iyi bir iş sahibi olmak ve terfi etmek için çalışmak olduğunu düşünüyor olabilirsiniz.
Ama kendi işine sahip pek çok kişi inanılmaz paralar kazanmaktadır. Eğer buna yanıtınız “Ya, evet, ama…” diye başlıyorsa, bu niyet karşıtına sahipsiniz ve sizin için işlerin sadece tek bir şekilde yoluna girdiğine ve bunun da belli bir yol olduğuna inanıyorsunuz demektir. Bunun yaptığı şey, hedeflerinize ulaşmanız için sizin için uygun tüm diğer başka yolları sınırlamaktır. Diğer metotların başkaları için uygun olduğunu söylersiniz, çünkü onlar bir şekilde sizde işe yaramamaktadırlar.
(6) Zaten işe yaramayacak
Bu birinin sahip olabileceği en yıkıcı niyet karşıtıdır ve maalesef son derece yaygındır. Bu kişiler sürekli olarak en kötüsünü görürler; sanki neredeyse umut etmekten kendilerini sakınmak için çabalıyor gibidirler. Bu kişiler sık sık ne yaparlarsa yapsınlar başarısız olacaklarına inanırlar, dolayısıyla da ya denemeye bile kalkışmazlar ya da yarım yamalak bir hamle yaparlar.
Bu da karşı niyetin kendini tatmininden başka bir şey değildir; girişimler başarısızlıkla sonuçlanır ama nedeni bunun kaçınılmaz olması değil öyle olduğuna inanılmasıdır. Yeni bir şey denerken kuşkucu olmamak size zor gelebilir.
Bununla birlikte, eğer bu niyet karşıtının varlığını devam ettirirseniz, tekrar tekrar başarısızlığa uğrayacaksınızdır; bu da inancınızı daha da güçlendirecektir. Bir nevi inandığınız şeyi kendinize kanıtlıyor olacaksınız. Bunu yapmak istemezsiniz.
(7) Ben özel biri değilim
Bu niyet karşıtı, başarının sizde olmayan özel bir nitelik ya da kıvılcım gerektirdiğine inancın temelidir. Kendinizi ortalama biri gibi hissetme ve sizden önemli bir iş başarmanızın beklenmesinin fazla olacağı duygusudur. Sizin bu ‘seçilmiş’ kişi olmadığınız inancı hayatınızda doğru kararlar vermenizi sağlayacak sorumluluklardan kaçmanıza neden olur.
Başarınızdan tabii ki siz sorumlusunuz ama bu niyet karşıtı yüzünden kendi başarınızın gerçekleşmesi için gereken seçimleri yapmak yerine suçlayacak bir şeyleri ya da birilerini bulmak size daha kolay gelir.
Liste her ne kadar kısa da olsa, niyet karşıtlarının kendi hayatınızda neden olabileceği engeller hakkında size fikir verecektir. Bir sonraki bölümde, arınma ve hayatınızdaki niyet karşıtlarını ortadan kaldırma konusunda size yardımcı olabilecek tekniklerden bahsedeceğim.
Yeri gelmişken şundan da bahsetmemek olmazdı: Sonuca bağımlı olmamanız gerektiğini anlamak aynı derecede önemlidir. Dar bir bakış açınız olmamalı ve istediklerinizin belirli bir şekilde ve sizin tarifinize göre gerçekleşmesi konusunda ısrarcı olmamalısınız. Bazen ilham size yolu gösterir ve gösterdiğinde fırsata okey demelisiniz..