Gerçeklik Zihinde Var Olur: İnançlarınız Ne Söylüyorsa O’sunuz
Dünyamızın neden bu şekilde olduğunu düşünmek için zaman ayırdınız mı? Ve eğer bazı şeyleri farklı yapsaydık alternatif bir versiyonu olabilir miydi?
Gerçek şu ki, dünyamız insanların nesilden nesille birbirlerine aktardıkları değişmeyen inançlar tarafından yönetiliyor. Beklentileri, kuralları ve sonuçları inşa eden inançlarımızdır.
Evrende yaygın olan inançlar dizisi, toplumun neyi normal ve kabul edilebilir görüp görmediğinden sorumludur.
Genel inançlar, insanların yetiştirildiği bir atmosfer yaratır.
Örneğin bir çocuk, önce yakın ailesinden, sonra okulundan, camisinden, arkadaşlarından ve genel olarak toplumdan kendisine enjekte edilen inanç sistemleri ile büyür.
İnandığımız şeylerin %90’ından fazlası yanlış olmasaydı bu bir sorun teşkil etmezdi. Ama ne yazık ki öyle.
İnançlarımız her birimiz için özel bir kafes yaratıyor. Kendimiz ve dünyanın işleyişi hakkında inandıklarımızı değiştirmediğimiz sürece bu kafesin ötesine geçemeyiz. Bu inançlara sahip olduk çünkü onları kabul ettik ve eğer onları değiştirmek istiyorsak, başka bir şey üzerinde anlaşmak zorundayız, çünkü ne yazık ki zihin hayatımızın itici gücüdür ve inançlardan arındırılamaz.
Çocukken inanç sistemlerini miras almak, onları çürütmekten ve yenilerini kazanmaktan daha kolaydır, ancak iyi haber şu ki, bir anlaşmayı veya inancı her bozduğunuzda, ilk başta onu yaratmak için kullandığınız gücü yeniden kazanırsınız ve bu güç başka anlaşmaları bozmak için kullanılabilir.
Olumlu anlaşmalar, diğer olumsuz anlaşmaları bozmanız için yeterli kişisel güç sağlayacaktır.
Hangi kişisel anlaşmaları oluşturmaya başlamanız gerektiğini mi merak ediyorsunuz? Endişelenmeyin, çünkü bu yazımızın ilerleyen bölümleri sizi sadece hayatınızı değiştirmekle kalmayacak, aynı zamanda olumsuz inançlarınızı çürütmeniz için yeterli irade yaratacak dört kişisel anlaşmaya götürecektir.
Hazır mısınız? Hadi derine inelim.
İlk Anlaşma: Sözcüklerinizle Kusursuz Olun
Bu ilk anlaşmadır ve en güçlü olanıdır. Bu anlaşmayı ciddiye alın ve hayatınızı her şeyin yaratıldığı bilinçaltı seviyesinde değiştirmeye başlayın.
Kelimeler güçlüdür. Bir büyü gibidirler, yaratma ya da yok etme gücüne sahiptirler.
İnsanların tanrı olduğunu hiç duydunuz mu? Aha! Kelimeleriniz sizi güçlü bir tanrı yapar; onunla istediğiniz hayatı yaratabilir, etrafınızdaki insanların duygularını yönlendirebilir ve doğal olarak ulaşamayacağınız koşulları kontrol edebilirsiniz.
Kelimelerle kusursuz olmak gerçekten ne anlama geliyor? Kusursuz kelimesinin ne anlama geldiğini düşünerek başlayalım.
Kusursuz Latince bir sözcüktür ve “saf ya da günahsız” anlamına gelir. Günah ise basitçe kendinize karşı gelmek anlamına gelir. Kendinizi yargılamak bir günahtır, çünkü böyle yaparak kendinize karşı gelirsiniz.
Kendinize karşı yaptığınız her şey günah olarak sınıflandırılabilir.
Kusursuz olmak hiçbir şekilde eksikliklerinizi fark etmeyeceğiniz anlamına gelmez, ancak kendinizi yargılamakla zaman kaybetmek yerine eylemlerinizin sorumluluğunu üstleneceğiniz anlamına gelir.
Sözlerinizle kusursuz olmak, sözlerinizi kendinizi veya başkalarını kınamak için kullanmamanız anlamına gelir.
Evet, başkaları hakkında olumsuz sözler kullandığınızda teknik olarak kendinize karşı geliyorsunuz, çünkü sözleriniz nereye yönelik olursa olsun eninde sonunda sizde olumlu ya da olumsuz bir iz bırakacaktır.
Başkalarının ağzından çıkan sözlere nasıl inandığınız konusunda da dikkatli olmalısınız. Sırf birisi size yöneltti diye herhangi bir söz ya da ifadeye katılmayın.
Kişisel yorumunuz, herhangi birinin sizin hakkınızda ne söyleyeceğinden daha önemlidir.
Bir keresinde hayal kırıklığına uğradığı için güzel kızına sesinin çirkin olduğunu söyleyen bir kadın vardı. Kadın söylediklerinde ciddi değildi, sadece kızının durmadan şarkı söyleyerek kendisini rahatsız etmesini engellemek istiyordu- kadın yorgundu ve dinlenmeye ihtiyacı vardı.
Kızı onun sözlerine inanmış ve sonuç olarak bir daha şarkı söylemeyi reddetmiş. Özgüvenini kaybetti ve son derece utangaç oldu. Sözcükler, onlarla aynı fikirde olduğunuzda işte bu kadar güçlüdür.
Kelimeler özgürdür. Size pahalıya mal olabilecek şey onları nasıl kullandığınızdır- Kushand Wislom
İkinci Anlaşma: Hiçbir Şeyi Kişisel Almayın
Bir yabancı sokakta yanınıza yaklaşıp size aptal ve akılsız dese tepkiniz ne olurdu? Sözlerini ciddiye almayı seçebilir ya da onları görmezden gelip yolunuza devam edebilirsiniz.
Tepkiniz, kelimenin hayatınızı etkileyip etkilemediğini belirler.
Söylediklerine inanmıyorsanız, bu sizin güçlü ve özgüvenli olduğunuzu gösterir, ancak eve ağlayarak dönüyorsanız veya orada gözlerinin içine bakıp “nereden bildiniz?” diyorsanız. Bu sizin kişisel anlaşmanız hakkında bir şeyler söyler ve bu sözlerdeki zehir hayatınızı olumsuz yönde etkilemenin bir yolunu bulacaktır.
İnsanların kendi inanç sistemlerinin kuyusundan konuştuklarını anlamalısınız. İnsanların söylediği hiçbir şey gerçekten sizinle ilgili değildir. Bu onlar ve onların kişisel inançlarıyla ilgilidir.
Kimsenin söylediği hiçbir şeyi kişisel olarak almayın. İşte bu yüzden kim olduğunuzu bilmeniz ve onaylamanız gerekir. Ne kadar güçlü ve zeki olduğunuzu biliyorsanız, size aptal diyen bir psikolog da olsa fark etmez. Bu, insanlar sizi övdüğünde de geçerlidir. Biri size harika bir konuşmacı diyorsa, bu sizin yüzünüzden değil, sözlerinizin onun üzerinde bıraktığı etki yüzündendir.
Aynı dinleyicilere konuşabilirsiniz ve sonunda biri sizi harika bir hatip olarak nitelendirirken, bir başkası sizin yanınızda oturduğu için pişmanlık duyacaktır. Bu yorumların hiçbiri sizin yüzünüzden değildir. Sadece o insanlar kendilerini ifade ediyor.
Zihninizin sizin hakkınızda verdiği fikirler bile mutlaka doğru değildir, çünkü zihniniz aldığı bilgilere dayanarak kendi kendine konuşma yeteneğine sahiptir.
Sorumlu seçimler yapmak için yalnızca kendinize güvenmeniz gerekir.
Hiçbir şeyi kişisel algılamamayı alışkanlık haline getirdiğinizde, başkalarının yaptıklarına veya söylediklerine güvenmenize gerek kalmayacaktır.
Üçüncü Anlaşma. Varsayımlarda Bulunmayın
Varsayımlarda bulunma konusunda iyiyizdir. Zamanımızın çoğunu insanların sözleri veya eylemleriyle tam olarak ne ima ettiklerini düşünerek geçiririz. Eğer bunu yapmıyorsak, kendi yolumuzu bildiğimizi, dolayısıyla yardıma veya rehberliğe ihtiyacımız olmadığını varsaymakla meşgulüzdür.
Varsayımlar kendi başlarına kötü değildir, kötü olan bizi duygusal zehir salgılayan gereksiz sonuçlara götürmeleridir.
Varsayımların çoğu doğru değildir, bu nedenle mümkün olduğunca varsayımlarda bulunmaktan kaçının. Bunun yerine gerçeği arayın.
Evliliği bir örnek olay olarak ele alalım. Birçok insan aşkı meşrulaştırmaya çalışır. Sonunda birlikte evlendiklerinde insanları değiştirebileceklerini varsayarlar, ancak deneyimler bunun doğru olmadığını göstermektedir.
İnsanları değiştirebileceğinizi varsaymayın. Bunun yerine, uyumlu biriyle evlenin. Benzer değerleri ve dünya görüşünü paylaştığınız biriyle.
Yaptığınız her şeyde varsayımlarda bulunmayı bıraktığınızda, başkalarıyla olan ilişkinizin daha iyi hale geldiğini göreceksiniz. Hatta iletişim tarzınız da gelişir.
Her zaman hatırlayın: Bir şeyi anlamadıysanız, bildiğinizi varsaymaktansa sormak daha iyidir.
Bu da bizi son anlaşmaya götürür.
Dördüncü Anlaşma. Her Zaman Elinden Gelenin En İyisini Yap
Son anlaşma diğer üçünü birbirine bağlar. Önceki üçünü de sürdürmek için ihtiyacınız olan tek alışkanlıktır.
Dördüncü anlaşma her zaman elinizden gelenin en iyisini yapmaktır; ne eksik ne fazla. Bu cümlenin son kısmını anlamak önemlidir: Ne daha fazla ne daha az.
Bu kuralı ihlal ederseniz olacaklar şunlardır. Elinizden gelenin ötesine geçmeye çalışmak enerjinizi tüketecektir. Sizi yorgun ve tatminsiz bırakacaktır. Ancak elinizden gelenin daha azını yapmak, kendinizi yargılamanıza ve daha iyisini yapabileceğinizi bilmenizden kaynaklanan ağır bir kendini kınama duygusuna neden olur.
Her zaman elinizden gelenin en iyisini yapın ne daha fazla ne daha az.
Kalıcı mutluluk ve enerjinin anahtarı, kendinizi bulduğunuz her durumda her zaman elinizden gelenin en iyisini yapmaktır.
Pek çok insan yaptığı işi sevdiği için değil, ödül için yapar. Bu hayata yaklaşmak için yanlış bir yoldur; tam tersi olmalıdır. Sevdiğiniz şeyleri yapın, ödül de gelecektir.
Ödül için çalışmak, pek çok insanın iş hayatında hayal kırıklığına uğramasının nedenidir. Sevmediğiniz bir işi bırakmak ya da daha iyisi, o iş için bir tutku geliştirmek kötü bir fikir değildir. Sevgi güçlü bir kuvvettir ve işte olduğu zaman mucizeler gerçekleşir.
Yaptığınız işi sevmek üretkenliğinizi katlayacaktır. Hayat böyle işler.
Elinizden gelenin en iyisini yapmak, sahip olunması gereken harika bir alışkanlıktır ve bunu geliştirmelisiniz. Bunu nasıl yapabilirsiniz?
Her durumda her zaman elinizden gelenin en iyisini yapmak için kendinize söz verin. Kısa süre içinde bunun güçlü bir alışkanlığa dönüştüğünü göreceksiniz.
Eski Anlaşmalar Nasıl Bozulur?
Dünyanın her yerinde insanlar özgürlük hakkında konuşuyor. Hepimiz özgür olmayı arzuluyoruz, ancak nasıl tutsak olduğumuzu ya da özgürlüğe giden yolu bilmiyor gibiyiz.
Gerçek şu ki, esaret zihinden başka hiçbir yerde gerçekleşmez- ve başlangıçta da böyle değildi. Esaret içinde doğmadık. İki yaşındaki bir çocuğa baktığınızda özgür doğduğumuzu fark edersiniz. Bizi güvensizlik, açgözlülük, yoksulluk ve benzeri şekillerde fiziksel olana geçen zihinsel esarete sokacak bir şey olmuş olmalı.
Daha önce de ima edildiği gibi olan şey, büyürken olumsuz inançları kabul etmiş olmamızdır. Bu o kadar gerçektir ki, bazı insanlar olumsuz ve sınırlayıcı inançlara sahip olduklarını bile bilmezler.
Bu nedenle, gerçek özgürlüğe doğru atılan ilk adım, kişinin özgür olmadığının farkına varmasıdır.
Ancak özgür olmadığınızı fark ettiğinizde özgürlüğü arayacak ve kabul edeceksiniz.
Buna farkındalık denir ve bunu dönüşüm ustalığı ve ardından niyet takip eder.
Dönüşüm ustalığı, değişmek için ne yapılacağını ve nasıl yapılacağını bilmek anlamına gelir; niyet ise bunu mümkün kılan içsel enerjidir.
İnançlarınızı tekrar sorgulamanızı tavsiye ederim. İlişiklerle olan inançlarınız; para, toplum, manevi maddi her şeyle ilgili inançlarınız. Birisi “Para kazanmak zordur, ekmek aslanın ağızında vs.” şeyler diyorsa, hemen sorgulayın. Neden para kazanmak zor olmalı deyin? Bu gerçekten benim düşüncem mi yoksa karşı tarafın inandığı bir düşünce mi? Eğer siz buna inanıyorsanız bu karar ne zaman neden inandığınızı sorun. Sonra zor olmadığına dair de karşı kanıtlarla bu inancınızın karşısına geçin. Bir nevi hakemlik yapmanız gerekecek kendinize.
Sonuç Olarak,
Bu dört anlaşma hayatınızı değiştirmek için ihtiyacınız olan enerjiyi size sağlayacaktır. Bunları her gün özenle kullandığınızda, yaşama ve durumlara tepki verme şeklinizde önemli değişiklikler fark etmeye başlayacaksınız. Her şey sözlerinizle kusursuz olmakla başlar, sonra hiçbir şeyi kişisel almamak, varsayımlarda bulunmayı reddetmek ve son olarak her zaman elinizden gelenin en iyisini yapmak.
Bunu deneyin:
Her gün, günü geçirmenize yardımcı olacak yenilenmiş bir enerjiyle uyanıyorsunuz. Bugünden itibaren, hiçbir olumsuz duygunun bu enerjiyi tüketmesine izin vermemeye kalbinizde karar verin. Enerjinizi akıllıca harcayın, yanlış şeylere odaklanarak boşa harcamayın. Üretken olmanın yolu budur.