Farkındalık

Yaşam Ömrünü Kısaltacak 5 Yeme Alışkanlığı

Yaşam Ömrünü Kısaltacak 5 Alışkanlık

 

Yazar, Mark Twain göre “Sağlığını koruyacağın tek yol, istemediğin şeyleri yemen, sevmediğin şeyleri içmen, tercih etmediğin şeyleri yapman olacaktır” demiştir.

 

Yaşam beklentisi bir ülkenin sosyal gelişimini değerlendirmek için önemli bir göstergedir. Sağlıklı ve uzun ömürlü olmak sadece insanların yaşam kalitesini geliştirmekle olmaz, aynı zamanda da amaçlarının peşinden giderek daha fazla zamanlarına sahip çıkmalarına olanak sağlamaktır. İnsan sağlığını etkileyen “EN ÖNEMLİ FAKTÖRLERDEN biri de “BESLENMEDİR.” Zheng, X.Y, et al.: Progress in Research of Nutrition and Life Expectancy araştırmasına göre, hem yetersiz, hem de aşırı beslenme hastalık ve ölüm için bir risk faktörü taşımaktadır.

 

Öncelikle, izin verirseniz sizlere birkaç istatistik verilerden bahsedeyim:

  1. Amerika’dan, Japonya’ya kadar uzanan obezite (aşırı şişmanlık) oranları:
  2. Vücut kitle indeksi (VKİ) 30 üzerinde olanlar kendini obezite olarak düşünebilir
  3. Japonya’nın %3,6’sı, Vücut Kitle İndeksi 30’un üzerinde olanlardır.
  4. Amerikalıların %32’si, Vücut Kitle İndeksi 30’un üzerinde olanlardır.
  5. 25 üzeri bir Vücut Kitle İndeksine sahip birisi, aşırı kilolu olarak kabul edilir.
  6. Japonya’da her 4 kişiden 1’i 25 üzeri VKİ içindedir.
  7. Amerikalı her 3 kişiden 2’si 25 üzeri VKİ içindedir
  8. Yıllık olarak, Amerika ve Japonya’da Ortalama Yaşam Ömrü
  9. Japonya’da ortalama yaşam ömrü 85’tir. (Dünyada 2. en yüksek sıradadır.)
  10. Amerika’da ortalama yaşam ömrü 79’dur. (Dünyada 42. sıradadır.)

 

Amerika, obeziteyle veya aşırı kilolu bir krizle karşılaşan batılı dünyalar arasında tek ülke değildir. Fakat Amerikalılar, dünya çevresinde örnek alınmaya devam eden bir ülke olarak, kesinlikle genelleme anlamında iyi bir örnek teşkil etmez.

Amerika (gezegende en güçlü ülke ve en zenginlerden birisi olarak) gelişmiş milletler arasında neden yetersiz sağlık sorunlarından bazılarına sahiptir?

Bu, alışkanlıklardan, tüketim çılgınlıklarından kaynaklanır. Çünkü Amerika, en elverişli reklam verilen yerlerin kıralı sayılır. Çoğumuz bu tip reklam taktiklerine bayılırız. Birçok Amerikalı, tüm besinlerin nasıl üretildiği, neden meydana geldiği konusunu göz ardı ederek SADECE BİR YİYECEK OLDUĞUNA İNANMAYA devam ederler.

Fakat ağızımıza koyduğumuz her bir besin, bizim şimdi ve gelecekte ciddi bir etkisi olacaktır. Besinlerin önemi konusunda zekice yapılan tüm araştırmalara rağmen, milyonlarca Amerikalı yeme alışkanlığının esas önemini düşünmek ya da anlamak istemiyorlar.

Bu makalemizde en çok sağlıksız yeme alışkanlıklarından bazılarını ele alacağız.

Hazır mısınız? Hadi başlayalım.

 

1) Çok Fazla Şeker Tüketmek

Şeker, sağlık açısında vücudumuza diğer katkı maddelerden en çok zarar veren şeydir. Rafine edilmiş şekerler, işlenmiş tadıl ve früktozlarda dahil olmak üzere özellikle diyabet (şeker hastalığı) ve kalp hastalıklarının temel sorunlarından biri olarak tanınır.

İşlenmiş yiyecekler, önceden hazırlanmış; hazır paketlenmiş sebzeler ve konserve meyveler dahil içlerinde şeker bulunmaktadır. Şeker ve sodadan, mikrodalgalı yiyeceklere ve et ürünlerine kadar paketli olan ne varsa uygun besinlerin büyük çoğunluğuna “ŞEKER EKLENİR.”

 

2) İnsülin Direnci Nelere Kadir?

Bu şeker yüklü yiyecekler ve içecekler içerir. İnsülin yaşlanma sürecinin ana kaynağıdır ve negatif olarak fizyolojik fonksiyonları da etkilemektedir.

Karaciğerin insülin direnci 2 tip diyabeti ortaya koyar: ilki, beynin insülin direnci bunamayı gösterir ki buna Alzheimer hastalığı da dahildir. İkincisi ise, böbreğin insülin direnci böbrek ve diğer hastalıklara neden olur. Anlatmak istediğim şey, insülin direncinin hayati organlarımızın normal işleyişini durdurabilir. Bu gibi şeylerin başınıza gelmesini istemiyorsanız en önemli yapacağınız şey şekeri olabildiğince sınırlamak ve buna ekmekte dahildir.

 

3) Trans Yağlar

Basit anlamda söylemem gerekirse, trans yağları kan akışını tıkar ve kalp hastalığına neden olur. Atardamarlar hücre sağlığına katkıda bulunan gerekli elementlerin üretimini sıvı bir şekilde yerine getiremez. Buna bağlı olarak, bu etkiler (çoğunlukla aniden) hastalığa ve hatta ölüme yol açabilir.

Dolaylı olarak fakat tahmin edeceğiniz gibi söylemem gerekirse, yemek üreticileri hücre sağlığına zarar veren başka toksin (zehirli) türevi olan ürünlerle yerine koymaya devam ediyorlar.

4) Düşük D Vitamini Seviyesi

Sizde iyi biliyorsunuz ki, D vitamini insanın ömrünü uzatmada ve hastalıklara karşı korumada esastır. Araştırmalar kesin olarak göstermiştir ki, vücudumuzdaki yüksek D vitamin seviyeleri olması pek çok öldürücü hastalıklara karşı kardiyovasküler, akciğer ve özellikle kanser de dahil bizleri korur.

D vitamini sinir hücrelerini geliştirerek beyin sağlığını korur ve görsel beyin fonksiyonu için esas teşkil eder. Araştırmalara göre, Düşük D vitamin eksikliği olan çok yaşlı olan kişiler, Alzaymır hastalığı da dahil bunama riskini geçirmeleri oldukça yüksektir.

D vitamini bağışıklığı kuvvetlendirme ve iltihap sökücü özelliğine sahiptir.

D vitamini en çok güneş ışığında vardır. En çok faydalanılan zaman öğlen güneşin tam tepenizdeyken faydalanılacak zamandır. Bununla birlikte, yağlı balıklar özellikle somon, süt ürünleri, peynir, özellikle yumurta sarısı D vitamin seviyenizi arttırır.

5) Alkol

Kesinlikle alkol bir yiyecek değildir ve alkolün bazı türleri ki özellikle kırmızı şarap sağlığa belli faydaları olabiliyor. Fakat alkolün aşırı tüketimi tüm sağlımız için oldukça zararlıdır.

 

İlk olarak aşırı alkol kullanımı karaciğer ve beyin fonksiyonlarına (bunama gibi) zarar verebilir. Karaciğer sirozu uzun süre alkol kullanımından kaynaklanan öldürücü bir nedeni vardır. Hasar görmüş dokular karaciğerin sertleşmesine neden olur. Bu da karaciğere ve diğer hayati organlara giden kan akışının eksikliğine neden olur. Karaciğer sirozu, 2014’te 1,2 milyon kişinin ölümüne neden olmuştur ve 1990 dönemiyle karşılaştırıldığında bu oran %150 oranında arttığı görülmüştür.