Farkındalık

Mutluluğun Paradoksu: Neden Daha Fazlasını İstememiz Bizi Mutsuz Ediyor?

Mutluluk Paradoksu

 

Modern toplumun temel fikirlerinden biri, hepimizin daha fazlasını elde etmek için çabalamamız gerektiğidir. 

Bu fikir,  

  • Filmlerden  
  • Kitaplara ve  
  • Makalelere, hatta  
  • İnsanların özel hayatlarında kullandıkları dilde bile her yerde karşımıza çıkar.  

 

Sık sık  

  • “Daha zeki,  
  •   Daha başarılı,  
  •   Daha iyi,  
  •   Daha hızlı olmak istiyorum”  

 

gibi şeyler söyleriz. HER ZAMAN, İSTEDİĞİMİZ ŞEYLERDEN DAHA FAZLASINA SAHİP OLACAĞIMIZ BİR GELECEK ANI DÜŞÜNÜRÜZ. 

 

Daha fazla..  

  • Para  
  • Statü  
  • Saygı  
  • Sevgi 

 

Birçok reklamda da daha fazlasını isteme arzusu görülüyor. En iyi örneklerden biri, McDonald’s’ın birkaç yıl önce yürüttüğü “You Deserve More” (Daha Fazlasını Hak Ediyorsunuz) adlı pazarlama kampanyasıdır. Bu kampanya, McDonald’s’ın kahvaltı menüsüyle ilgilidir ve görünüşe göre Micky D, hepimizin “daha lezzetli, daha tatlı” şeyler yemeyi hak ettiğimizi düşünüyor. 

 

Ancak bu, şirketlerin ve reklam ajanslarının suçu değildir. Onlar sadece bize istediğimizi veriyorlar. Birçoğumuz, daha fazlasını istemenin bizi mutlu ettiğine gerçekten inanıyoruz. Ne kadar çok çabalarsak, o kadar mutlu oluruz — ister bu çabayı gösterirken, ister hedeflerimize ulaştığımızda. 

 

Trajik olan, daha fazlasını istemenin mutluluk yaratmaması, aksine onu yok etmesidir.  

 

İnsan zihni, şimdiki zamanı takdir eden bir zihin değildir. Bir şeyi başardığımız anda, huzursuz oluruz. Daha fazlasını başarmak ve elde etmek isteriz. 

 

Chanel’in müşterilerinden herhangi bir tepki görmeden çantalarının fiyatını neredeyse %60 artırabildiği bir dünyada yaşıyoruz. Bir şeyi istiyorsak, ne kadara mal olursa olsun, ne kadar fedakarlık yapmamız gerekirse gereksin, onu elde etmeliyiz.  

 

ZİHNİMİZ HER ZAMAN DAHA FAZLASINI ELDE ETMEK İÇİN YENİ HİKAYELER VE NEDENLER ÜRETİR. 

 

Hayatınız ne kadar iyi olursa olsun, her zaman daha iyisine ulaşabilirsiniz. 

Sahip Olduklarınla Yetinmek Ne Oldu? 

Bana öğretilen şey, bir şeyi karşılayamıyorsan, onu satın almayıp hayatına devam etmektir.  

 

Ehliyetimi aldığımda, BMW 3 serisi coupe almayı ÇOK istiyordum, ama param yoktu. 

 

Ailem beni maddi olarak destekleyemiyordu, desteklemek de istemiyorlardı, ben de bunun yerine eski bir Peugeot 106 aldım. Araba eski ve bozuktu. Arabaya yeni bir CD çalar taktım, ama standart ses sistemi o kadar kötüydü ki, müzik sanki eski bir gramofondan geliyor gibiydi. 

 

Kendi arabamın fotoğrafını aradım ama bulamadım. Açıkçası, fotoğraf çekmeye değecek bir araba değildi. Sanırım 1994 model bir Peugeot 106’ydı. Biraz buna benziyordu (benimki daha eski ve daha kötü durumdaydı). 

 

Peugeot 206

Ama araba bana özgürlük verdi. Artık okula bisikletle ya da otobüsle gitmek zorunda kalmıyordum. Bu benim için yeterince iyiydi. Ayrıca ilişkiler ve insanlar hakkında önemli bir ders de öğrendim.  

 

O BMW’yi istememin ana nedeni başkalarını etkilemekti. Araba sayesinde havalı olacağımı ve kızların benimle çıkmak isteyeceğini düşünüyordum.  

 

Ama arabamı aldıktan kısa bir süre sonra bir kız arkadaşım oldu ve bana şöyle dedi:  

 

“Eğer bir pisliksen, kimse senin arabana aldırış etmez.”  

 

Yıllar sonra, felsefeye daha ciddi bir şekilde ilgi duymaya başladığımda, bunun çok eski bir kavram olduğunu öğrendim. Yaklaşık 2500 yıl önce, o zamanlar Pers İmparatorluğu’nun bir parçası olan Efes’te yaşayan ilk filozoflardan biri olan Herakleitos şöyle demişti: 

“Unutmayın: Kontrolümüz dışındaki şeylere ne kadar değer verirsek, kontrolümüz o kadar azalır.”  

Bu, dışsal şeylere ne kadar değer verirseniz, kendinize o kadar az değer verdiğinizi hatırlatır.  Bu şeyleri genç yaşta öğrendiğim için mutluyum. Çünkü istediğiniz her şeye sahip olmasanız bile mutlu olabileceğinizi fark ettim. 

 

Ancak günümüzde, bir şeyi karşılayamadığımızda, basitçe borç para alırız veya başka bir iş buluruz. Bir şeyi satın alabilmek için borçlanır veya “zamanınızı ve enerjinizi” feda edersiniz. 

 

Eski Bilgelik, Daha Az Arzulamanıza Nasıl Yardım Edebilir? 

Stoacılık felsefesi, daha fazlasını yapmak ve elde etmek için doğuştan gelen arzumuzu yenmemiz için harikadır. 

Zenginlik konusunda ilk elden deneyime sahip olan Stoacı filozof Seneca, daha fazlasını isteme arzusu konusunda kesin bir inancı vardı. O şöyle demiştir: 

 

“YOKSUL OLAN, ÇOK AZI OLAN DEĞİL, DAHA FAZLASINI İSTEYEN KİŞİDİR.” 

 

Buradaki fikir, gerçek zenginlik, sahip olduğunuz mal mülk ne kadar olursa olsun, HAYATINIZI OLDUĞU GİBİ KABUL ETMENİZDİR. Ancak bu, hepimizin çok huzursuz olduğu için elde etmesi zor bir zihniyettir. ARZULARIMIZA BOYUN EĞDİĞİMİZDE, SONUNDA DAHA FAZLASINI ARZULAMAYA BAŞLARIZ. 

 

Bu yüzeysel yaşam tarzını aşmanın en iyi yolu, İSTEKLERİNİZİ SÜREKLİ OLARAK GÖZDEN GEÇİRMEKTİR. Bir şeyleri istemekten kendinizi alıkoyamazsınız.   

 

Arabayı gördüğümde, “Böyle bir arabaya sahip olmak isterdim” diye düşündüm. Sonra, zihnimin daha fazla para kazanmanın yollarını düşünmeye başladığını veya bazı varlıklarımı satmam gerekip gerekmediğini düşünmeye başladığımı fark ettim. 

 

İnsan zihni böyle çalışır. Arzu edilen bir kariyere sahip birini gördüğünüzde, zihniniz kendi kariyerinizi “KÜÇÜMSER” ve “Belki de işini değiştirmelisin” der.  Bu düşünce yapısının farkına vardım ve düşüncelerimi görmezden gelerek bunu HIZLA DURDURDUM. 

 

Gerçek şu ki, Daha Fazla Şey Sizi Daha Mutlu Yapmaz. 

 

ASLINDA,  

YETERLİ OLMANIN ÖTESİNDE HER ŞEYİN MUTLULUĞUNUZU YOK EDEBİLECEĞİNE İNANIYORUM. ÇÜNKÜ ARZULARI KOVALAMAK, SİZE GERÇEKTEN ZARAR VEREBİLECEK SONSUZ BİR ÇUKURDUR. 

 

Görsel olarak, şöyle bir şey gibi görünüyor: 

Mutluluk Diagramı

Hiçbir şeyiniz olmadığında mutsuzsunuzdur. Daha fazlasını elde ettikçe mutluluğunuz artmaya başlar… ta ki daha fazlasına sahip olmanın daha fazla mutluluk anlamına gelmediği bir noktaya kadar. 

 

Aslında, her şeye sahipseniz, muhtemelen daha az mutlu olursunuz. “Zenginlik, büyük mülklere sahip olmakta değil, az isteğe sahip olmakta yatar” diyen bir başka Stoacı olan Epictetus’un ruhuna uygun olarak, az isteğe sahip olmanın yollarını inceleyelim. 

 

1. Birine Minnettar Olduğunuzu Söyleyin:  

Bu, minnettarlığınızı kendinize saklamaktan daha etkili bir stratejidir. Sadece minnettar olduğunuz şeyleri düşündüğünüzde, minnettarlık duygusu pek kalıcı olmaz. Ancak, bir arkadaşlık, romantik bir ilişki veya profesyonel bir ortamda olsun, sahip olduğunuz ilişki için minnettar olduğunuzu birine söylediğinizde, diğerlerini de mutlu edersiniz. Ayrıca, kendi hayatınızda sahip olduğunuz her şey için ne kadar minnettar olduğunuzu da başkalarına söyleyebilirsiniz. MİNNETTAR OLAN İNSANLAR GENELLİKLE SAHİP OLDUKLARINA DEĞER VERDİKLERİ İÇİN HİÇBİR ŞEYİ DEĞİŞTİRMEK İSTEMEZLER. 

 

2. B ve C Planınız Olsun: 

BİR ŞEYE İHTİYACINIZ OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜNÜZDE, O ŞEYE BAĞIMLI HALE GELİRSİNİZ. 

 

DİYELİM Kİ TERFİ ALMANIZ VEYA YENİ BİR İŞ BULMANIZ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORSUNUZ, O ZAMAN KENDİNİZİ O İŞLE ÖZDEŞLEŞTİRİRSİNİZ. ANCAK STOACILAR’IN DA BİLDİĞİ GİBİ, İSTEDİĞİMİZİ NEREDEYSE HİÇ ELDE EDEMEYİZ. BU YÜZDEN “BİRDEN FAZLA YEDEK PLANINIZ” OLMASI ÖNEMLİDİR. 

 

ASLA “TEK” BİR İŞE, KİŞİYE, HEDEFE VB. ÜZERİNE BAĞIMLI OLMAYIN. 

Tek seçenek çaresizliktir. İki Seçenek çelişki yaratır. Üç Seçenek özgürlüktür. 

ÇÖZÜM İÇİN BOL  SEÇENEKLERİ-ALTERNATİFLERİ- DÜŞÜN 

 

Bir şey yolunda gitmezse, başka bir şeye geçin. Hareket halinde olmak sizi aktif tutar. Aktif bir kişi ise gereksiz şeyleri arzulamaya daha az yatkındır. 

 

3. Gerçekten Zevk Aldığınız Şeyleri Yapın 

Bu çok bariz bir tavsiye gibi görünebilir, ancak zevk almadığınız şeyleri ne sıklıkla yapıyorsunuz? Zevk almadığınız bir işiniz varsa, zamanınızın çoğunu bu işe ayırıyorsunuz demektir. Bu hiç de iyi bir durum değildir. İçsel tatmin için hayatınızı optimize edin. Yaptığınız şeylerden keyif alın. Bu, zevk peşinde koşmanız gerektiği anlamına gelmez.  

 

Bir işi iyi yaptığınızda da içsel tatmin hissedebilirsiniz. İşin ne olduğu önemli değildir. 

 

4. Basit Yaşayın  

Hepimiz her şeye alışırız. Yaşam tarzını yükselttiğinde, ona da alışırsın ve sahip olduğundan daha azı artık sana işkence gibi gelir.
 

Hedonik koşu bandından (sürekli daha fazlasını isteme döngüsünden) kaçmanın en iyi yolu, ona hiç binmemektir. Ne kadar paran olursa olsun, sade yaşa. 

 

5. Güçlü kalın:  

Hayatı o kadar konforlu hale getirebiliriz ki, iyi yaşamak için evden çıkmamıza bile gerek kalmaz. Evden para kazanabilirsiniz. Evde egzersiz yapabilirsiniz. Soğuk olduğunda ısıtıcıyı açabilirsiniz. İstediğiniz yemeği sipariş edebilirsiniz.  

 

Ancak konfor sizi zayıflatır.  

 

Hayat fırsattır. Bu yüzden, güçlü bir insan olmak daha iyidir.  

  • Merdivenleri kullanın,  
  • Hava kötü olsa bile planlarınıza devam edin,  
  • Belli yerlere seyahat edin,  
  • Yürüyebileceğiniz yerlere yürüyün vb.  

 

En kolay seçeneği tercih etmekten kaçının. Elbette, zaman kazanmak iyidir. Ancak bu zihniyeti aşırıya kaçırırsanız, daha önemli olan başka bir şeyi feda edersiniz: İçsel gücünüzü (Potansiyelinizi). 

 

Mutluluk, dışsal bir olay veya süreç değildir. İyi bir hayat sürmenin bir yan ürünüdür. Her zaman daha fazlasını elde etmeye çalışırsanız, huzursuz bir hayat sürersiniz. Bu mutlu bir hayat değil.  

 

Hızınızı yavaşlatıp gerçekten üzerinde çalıştığınız, size “İÇSEL TATMİN” veren şeylere odaklandığınızda, mutlu olmak için gereken her şeye zaten sahip olduğunuzu fark edersiniz. 

 

 Tekrar görüşmek üzere…

Kaynak: 21 Büyük Fikir – Darius Foroux