Farkındalık

İnsanoğlunun Üç Temel Güven Duygusu

İnsanoğlunun-üç-temel-güven-duygusu - Başkalaşma.com
İnsanlığın Üç Temel Duygusu Nedir?
Yazdıklarıma GÜVENİN! 

İnsanoğlunun en büyük temel duygusu “GÜVEN” duygusudur. Bu duygu taaa çocukluğumuzda oluşur ve yetişkinlik döneminde devam eder. Güven duygusu ayrıca, inançlarımızın da bir yansımasıdır. Birilerine neden güvenir veya güvenmeyiz? Güven duygusu ilk ne zaman başlar?

 

İş hayatında özellikle ticarette olsun güven duygusunu kuramıyoruz, kursakta bir dakikada zedeliyoruz. Güven, bir insana bağlanmadır. Ona karşı duyduğumuz koşulsuz inançlarımızdır. 

 

Bağlanma teorisini günümüzde, İngiliz psikiyatrist John Bowlby tarafından bulunmuştur. Bu teori, çocuğun yaşamının ilk yıllarında geliştirdiği duygu güvenliği ya da güvensizliğine odaklanmaktadır. Başka bir değişle bazı çocuklar, kendileriyle ilgilenen kişilerin emin bir güvenlik ve huzur kaynağı veya sığınabileceği bir liman olduğuna inanmaya başlarlar; bazıları da bu kişinin arada sırada rahat hissettirmek için yanına gelen ve bazen de ortadan kaybolan, ne yapacağı belli olmayan bir liman olduğunu veya açıkça reddettiğini düşünür. 

Başka bir insanı, sığınacak bir liman olarak ya da umudumuzu bağlayabileceğimiz kişi olarak görme eğiliminde olduğumuzdur. -  Budist Rahip Dalai Lama –

Bağlanma teorisini daha açık görmek isteyen bilim insanları şöyle bir ortam hazırlamaya karar vermişler: Bir anneyle, 12-16 aylık bir bebeğini yabancı ortam adını verdiği ve ona ait olmayan bir takım oyuncakla dolu olan bir odaya sokuldular.  Çocuk ilk başta oyuncaklarınla oynamaya başlamış, arada annesine bakarak orada olduğundan emin olmak istemiştir.

 

Sonra anne oradan çıkar, yabancı biri gelir. Şimdi çocuk iki doğal eğilimle karşı karşıya, Güvence arama ve oyuncaklarla oynama merakı içinde kalmıştır. Çocuk korktuğunda güven ihtiyacı doğar ve bunun sonucunda çocuk oyuncaklara artık ilgili ve meraklı değildir ve oyun oynamak istememektedir. Çocuğun başka şeylere ilgilenmek için ruhsal gücü kalmamıştır. 

 

Bu araştırmada gördüğünüz gibi, eğer biz insanoğlu tehdit altındaysa, önce koruma arar ve diğer bütün dürtülerini (seks yapmak, tv izlemek, alışveriş yapmak vs.) sekteye uğratır.  Yukarıdaki örneğe devam edersek, anne tekrar odaya gelir ve çocuğunu kuşağına alıp ona şefkat verip rahatlatır.

 

Eğer çocuk, stresini atlatıp oyuncaklarla oynamaya dönerse ve merak duygusu yeniden alevlenirse, her şeyin yolunda olduğunu, güvende olduğu hissetmiştir.  Kendimizi güvende ve koruma altında hisseder hissetmez, bağlılık duyduğumuz kişiye tutunmayı bırakıp, meraklı, sevecen, esprili, oyun oynamayı seven birileri haline geliriz. 

 

Yabancı ortamda güvende görünen -yanlarında her zaman güvenebilecekleri biri olacağından ve güvendikleri insanın duyarlı, ilgili ve uygun tepkiler veren biri olduğundan emin olan- çocukları rahatlatmak daha kolaydır. Bir şeye üzüldükleri zaman, birisinin kendileriyle ilgilendiğini gördükleri anda rahatlarlar. Çok ilginçtir ki, bu tür çocuklar, üç yaşına bastıklarında, çok daha empatik hale gelmişler ve daha yaratıcı bir şekilde oyunlarını oynamaya devam etmişlerdir. 

 

Asıl bizim konumuza gelelim; güven aşamalarımıza. Üç tür güven duygumuz vardır:  Güvenli bağlanma, Kaygılı Bağlanma ve Kopuk bağlanma. Bakalım siz hangi gruba giriyorsunuz? 

 

İnsanoğlunun Güven Duygusu - Başkalaşma

Güvenle Bağlanan İnsanlar

Eğer çocuğun bakımından sorumlu olan, ki bu genellikle anneler olacağından, çocuğu üzüldüğünde hızlı bir tepki verip, onu sakinleştiriyorsa, çocuk, ihtiyaç duyduğu zaman, hayatındaki önemli insanların orada olacağı ve destek vereceği konusundaki inancının temelini geliştirir. Düzenli ve güvenilir bir şekilde en yakınındaki insanın bir huzur kaynağı olduğunu görünce, dünyanın oldukça iyi bir yer ve iyi niyetli insanlarla dolu olduğu duygusunu geliştirir. 

 

Duygusal olarak güvende olan insanlar, yakınlıktan ve birbirine bağlılıktan rahatsız olmaz, en yakın insanlarda huzur bulacaklarına inanırlar. Bu temele dayanarak, değerli ilişkiler kurabilirler. Bu tür insanlar, hayatın problemleriyle başa çıkabileceklerine inanır ve sonucunda da iyimserlik duygularını sürdürürler. Stresli olayları, güvensiz insanlara nazaran kendilerini çok daha az tehdit altında hissederek değerlendirirler. Kendi eylemelerinin sıkıntılarını azaltıp sorunlarını çözebileceğine, ancak başarılı olmadıkları taktirde, başkalarından yardım isteyebileceklerine inanırlar. 

 

 Güvenle bağlanan insanlarda, öz saygı oldukça yüksektir ve savunma amacıyla başka insanları ezmeden onu koruyabilmektedirler. Kişisel ilişkileri savunmaya dayalı ve kuşkulu olmak yerine, karşılıklı yardım etmeye dayalı ve güvenilirdirler. Güvenle bağlanan insanların, insan doğası hakkındaki görüşleri nispeten ılımlıdır.  Başkalarının iyi niyetine güvenirler ve bunun sonucunda bir ilişkideki ilk konumları güven, minnet ve sevginin yanı sıra, bazen isteklerini yerine getirmeyen yakınlarına veya dostlarına karşı hoşgörülü ve affetme duyguları beslerler. Yoksa siz bu grupta mısınız? 

 

Belirsiz ve Kaygılı Güven Duygusu - başkalaşma.com

Kaygılı bağlanan insanlar

Bazı çocuklar da, yaşadığı çevresi, mahallesine kadar belli kültürleri benimsemiş olanlar vardır. Korktukları zaman, onlara bakmak zorunda olan insanlarda huzur bulamazlar. Bir çocuğa en yakın olan ve çocuğun güvenmek zorunda olduğu insanlar, güvenilir bir şekilde etrafta değillerdir.

 

Çocuk güvende hissedeceğine, huzursuz ve kendini yalnız hisseder. Sürekli hayatın acılarına ve hayal kırıklıklarına tek başına katlanmak zorunda bırakılır ve sonuçta, en yakın insanlarına güvenemeyeceğini anlar. Bu belirsizlikler, yani çocuk bir problem yaşadığında annesi veya yakınları, bazen yanında oluyor bazen yanında olmuyorlar.  İşte bu belirsizlik çocuk için, başkalarına karşı kuşkuyla bakmasına neden olur.

 

Biz yetişkinlerde ise, “Ya beni şimdi bırakırsa ya bana yalan söylüyorsa, eyvah tek başıma kalırsam” gibi düşüncelerle dolu olanlar, eşlerini de bıktırırlar. Karşı partneri artık; “Eeeee yeter be! Ben miyim senin annen baban?” deyip kaygıyla büyüyen çocuklara büyük bir yıkım olur ve depresyona girmeleri daha yatkındır böyleleri. Böyle insanlar, genellikle umutsuzca insanlara yaklaşmaya çalışırlar, heyecanla onların dikkatini çekmeye ve korumaları altına girmeye çabalarlar.

 

Bu türdeki kişiler sevgiyi ve desteği zorla almaya çalışırlar. Yani kaybetme korkuları ağır basarlar. Kendi değerlerinden ve yeterliliklerinden kuşku duyarlar. Ve reddedilmeye karşı da aşırı duyarlıdırlar.  Yoksa siz bu gurupta mısınız? 

 

İnsanoğlunun Kopuk Güven Duygusu - Başkalaşma

Kopuk bağlanma

İnsanların başkaların sevgisi ve bakımıyla kendini güvende hissedemediği durumlarda ve bununla başa çıkabilmek için gösterdiği başka bir TEPKİ ŞEKLİ de kopuk bağlanmadır.

 

Yabancı ortamda duygusal olarak kaçınan çocuk, annesinin yokluğuna rağmen de ender olarak ağlar. Anne odadan çıkınca umursamıyormuş gibi davranır, ne ağlar ne de annesinin peşinden gider. Bu bir tür, “ellerimi uzatıp, bir şeylere ihtiyacım olduğunu göstermeyeceğim” ifadesidir.

 

Bu gibi durumlarda anne veya baba tipik olarak çocukla fiziksel temastan veya çocuğun bağımlılığıyla uğraşmaktan hoşlanmamaktır. Bu tür insanlar, sadece ve sadece kendilerine güvenir ve hayatın “kurtlar sofrası” olduğuna inanır. Güçlü olmak zorundadır ve bu türler kariyerlerinde iyi yerlere gelmiş kişilerdir. İş hayatlarında kendi konusunun dışında her şeyi öğrenmek ister.

 

Bağımlı olmak onu korkutur. İnsanlarla iletişimi neredeyse hiç yoktur ve mesafe koyarlar. Ve genellikle başkaları yakınında olduklarında bundan rahatsızlık duyarlar. Duygusal bağımsızlık ve kendine güven kazanmaya çalışır. Zorunlu olarak kendine güvendiğinden tek başına çalışmayı seçer ve işi bahane ederek anlamlı ilişkilerden kaçınır. Yoksa buna mı kategoriye mi giriyorsunuz? 

 

İnsan ilişkisinin en büyük ihtiyacı güven olmasına rağmen, bugünün komşuluğun sadece “merhaba, günaydın” demelerle, yüzeysel ilişkiler kurduğumuzu düşünüyorum.  Derin bağlardan uzak, sadece geçim derdi bizleri yorgun bırakıyor. Ve bu bağlar ne kadar az iletişim kurarsak, o kadar daha azalmaya başlıyor. 

 

Bugün dünyaya bir iyilik yapalım. Biz bu insanlarla derin ilişkiler kurmaya zorlayalım. Bakalım o zaman nasıl bir dünya bize armağan verecek? 

 

Hepinize tekrar ve tekrar teşekkür ederim. Tekrar görüşmek umuduyla, HOŞ-çakalın. 

 

Yaşam, paylaştıkça güzelleşir. 

Beni izlemeye devam edin…