Görecelik KURAMI
Neden zayıflayacağımıza bu kadar sık söz vermemize rağmen, pastaneden bir tatlı aldığımızı biliyor musunuz?
Neden kendimizi hiç ihtiyacımız olmamasına rağmen birçok şey alırken kendimizi bulduğumuzu biliyor musunuz?
Neden evdeyken kendimizi çok hasta hissedip hastaneye gittiğimiz zaman hiç hasta gibi hissetmiyoruz?
Neden bedava olan şeyleri, para vereceğimiz şeylerden çok daha fazla yöneliyoruz?
Bu soruları istediğimiz kadar çoğaltabiliriz. Farkında olmadığımız tek şey: bilinçdışımızın işleyişi ama öngörülebileceği… Bu tip soruları düşünmek hem ilgimi çok çekmiştir hem de araştırmamı oldukça kamçılamıştır. Akıldışılığın muazzam etkisini anlamak, her günkü kararlarımız ve davranışlarımız açısından önem taşır, aynı zamanda çevremizi nasıl düzenlediğimizi açıklamak ve bize sunduğu seçenekleri öğrenmek yönünden de önemlidir.
Başka bir değişle, bizlerin sadece bilinçdışı değil, bilinçdışı davranışlarımızın DEFALARCA AYNI ŞEKİLDE ORTAYA çıkması olmasıdır. İster bir doktor ister bir avukat ister bir taksici olalım, öngörülebilir bilinç dışılığımızın ne anlama geldiğini öğrenmek, karar almamızı geliştirmek ve yaşam tarzımızı iyileştirmek için sizlere bir başlangıç noktası olsun diye yazıyorum bu makaleyi sevgili okurlarım.
Ekonomi okuyanlar veya ekonomistlere göre klasik iktisatta günlük hayatta tümüyle hepimizin AKILCI bir varlık olduğu VARSAYIMI, karşılaştığımız bütün seçeneklerin değerini hesapladığımızı, daha sonra da mümkün olan en iyi seçeneği takip ettiğimizi ileri sürer. Ancak biraz sonra anlatacağım bir konuda bizlerin klasik iktisat kuramının ileri sürdüğünden çok daha az akılcı olduğumuzu göreceğiz. Dahası, bu bilinçdışı davranışlarımız ne rastgele ne de anlamsızdır. Bunlar hem sistematik oldukları hem de defalarca tekrarlandıkları için ölçülebilir davranışlardır.
Bir gün internette gezinirken, sizler için hazırladığım bu blog sayfam için daha çarpıcı resimler bulabilmem konusunda bir web sayfası gözüme takıldı. Amacım buraya belli bir para karşılığında abone olmaktı. Buraya başta abone olmadım ama sadece kişisel bilgilerimi; ileride bana daha çarpıcı teklifler verebilir umuduyla verdim. Aradan yaklaşık bir hafta geçmemişti ki, istediğim teklif gelmişti. Ama bir dakika; teklif aşağıdaki gibiydi:
Bu fiyat tekliflerinin her birini okudum. İlk teklif 49 dolar karşılığında resim kullanım aboneliği-mantıklı gibiydi. İkinci seçenek-99 dolarlık video kullanım aboneliği- birazcık pahalı görünüyordu, ama yine de mantıklı gözüküyordu.
Ne var ki sonra üçüncü seçeneği okudum. 99 dolar karşılığında resim ve video aboneliği. Gözüm önceki seçeneklere hiç gitmeden bunu iki defa okudum. Hem resim hem de video aboneliği aynı fiyattan sunulurken, acaba kim sadece video aboneliğine bu kadar para vermek ister ki? Bunun sonradan tamamıyla bir tuzak olduğunu anladım. Ama bu aboneliği satın almamı engellememişti. Bunu kendime sordum: bana fazla harcattıran şey neydi? İhtiyacım video aboneliği değildi. Sadece resim aboneliğini istiyordum.
Bize bir şeyin ne kadar ettiğini söyleyen İÇSEL bir DEĞER ÖLÇERİMİZ olmadığını düşünüyorum. Aksine, bir şeyin BAŞKA BİR ŞEY KARŞISINDA sahip olduğu GÖRECELİ avantajına ODAKLANIRIZ ve buna dayanarak DEĞERİNİ tahmin ederiz. Örneğin, 50 inch lik bir televizyonun ne kadar ettiğini bilmeyiz, ama bunun 42 inch lik bir televizyonla KARŞILAŞTIRDIĞIMIZDA daha pahalı olduğuna kanaat getiririz öyle değil mi?
Resim kullanım aboneliğime geri dönersek, 49 dolarlık aboneliğinin, 99 dolarlık yalnızca video aboneliği seçeneğinden daha iyi bir alışveriş olduğunu fark etmemiş olabilirim. Oysa 99 dolarlık resim ve video aboneliğinin YALNIZCA 99 dolarlık video seçeneğinden daha iyi olduğunu kesinlikle fark ettim. Aslında, mantıken bakıldığında karma pakette video aboneliğinin BEDAVA olduğu sonucuna varabiliriz. “Bu, tam beleş-kaçırma koçum! ” diye seslendiğini duyabiliyoruz. İtiraf etmeliyim ki, abone olmak zorunda olsaydım, muhtemelen kendi ihtiyacıma uygun aboneliği alır, yoluma devam ederdim.
Gelin durumu biraz daha ağır çekimde ele alalım.
- Seçenek, tercihlerimiz aşağıdaki gibiydi
- 49 dolara yalnızca – Resim aboneliği
- 99 dolara yalnızca – Video aboneliği
- 99 dolara RESİM ve VİDEO aboneliği
Bu seçeneklerden hangisi daha mantıklı görünüyor? 99 dolara hem resim hem de video aboneliği değil mi? Şimdi 2. Seçeneğimiz olduğunu varsayalım ve şöyle olsun:
- Seçenek, tercihlerimiz aşağıdaki gibi ele alalım:
- 49 dolara yalnızca – Resim aboneliği
- 99 dolara yalnızca – Video aboneliği
Şimdi hangi seçenek daha mantıklı geliyor? Evet sesinizi duyuyorum; aynen sadece 49 dolara satılan resim aboneliği…
Sizi temin ederim ki, AKILCI bir şey değil. 1. Seçeneğin bir tuzak olduğunu görebiliyorsunuz değil mi? Beni daha mantıklıymış gibi gösteren 99 dolara resim ve video aboneliği seçme kurbanı olmuştum bir kere. Bu tamamıyla bilinçdışı bir seçim meselesi ve Allah’tan bunun bir GÖRECELİK konusu olduğundan öngörebiliyorum.
Size aşağıdaki resimden “GÖRECELİĞİN” tam olarak ne olduğunu göstermek istiyorum izin verin.
Gördüğünüz gibi, ortadaki daire aynı büyüklükteki gibi görünmüyor. Daha büyük dairelerin içine yerleştirildiğinde küçülüyor. Daha küçük dairelerin içine konulduğunda büyüyor. Ama ortadaki siyah daire kuşkusuz aynı büyüklüktedir. Farkı yaratan neyin yanına koyduğumuza bağlı olarak değişim geçirmesidir.
Bu, bize ilginç görünebilir, ama aynı zamanda zihnimizin yapısını yansıtmaktadır; çevremizdeki şeyleri hep diğerleriyle ilişkisi içinde DEĞERLENDİRİRİZ. Maalesef bu bilinçdışının bir illüzyonudur. Elimizde olmayabilir.
Göreceliği anlamak kolaydır, ama göreceliğin bizi sürekli YANILTAN bir tarafı vardır. Şöyle: biz sadece şeyleri birbirleriyle karşılaştırma eğiliminde değilizdir; aynı zamanda kolayca karşılaştırma EĞİLİMİ gösteririz de. Yani KOLAYCA KARŞILAŞTIRILMAYAN şeylerden KAÇINIRIZ.
Gelin bunu yine başka bir çarpıcı örnekle açıklayayım. Televizyon almak için tanınan bir elektronik mağazasına gittiniz ve satıcı da size-bilip bilmemeniz önemli değil- birkaç tane televizyon tiplerini ballandıra ballandıra anlatmaya başladı.
Birinci seçenek pahalı –ama çok değil- 50 inch sıfır bir televizyon – 4 500 TL
İkinci seçenek, 42 inch sıfır bir televizyon-, 3 500 TL
Üçüncü seçeneğimiz ise, 42 inch teşir televizyon – 2 700 TL
Şimdi bu seçeneklerden hangisini tercih ederdiniz? Ben biliyorum, ama gelin bunu biraz daha açalım. Öncelikle biz insanlar KARŞILAŞTIRMALARA dayanarak karar vermekten hoşlanmışızdır hep. Üç televizyon karşılaştırmasında pahalı olan televizyon hakkında çok şey gözüme çarpmamıştır. Çünkü pahalı olan televizyonu başka aynı pahalı olan aynı özellikte bir televizyon yok. Ama 42 inch televizyonlardan hangisinin diğerinden daha iyi olduğunu biliyoruz. Yani sıfır 42 inçlik televizyonun, kullanılmış 42 inçlik televizyondan daha iyi olduğunu düşünerek pahalı olanı ve kullanılmış olanı elimizin tersiyle itip sıfır 42 inçlik televizyonu almaya karar veririz. Yani seçeneklerimizin arkasında AYNI İKİ TÜRLERİN FARKI yatıyor. Daha önceki örneğimizdeki abonelik örneğimizi hatırlayın. Üç tip abonelikten iki tür aynı özellikteki olanı seçmiştik değil mi?
Aklıma bunları yazmak gelince -ki şimdi aklıma geldi- vereceğim şimdiki örnekte herkesin işine yaracağını düşünüyorum. En azından bir deneyin sonuçlarına şaşırabilirsiniz. Bekar olduğunuzu varsayarak yola çıkıyorum. Bir partiye gidip ve flört edeceğimiz bir partnerinizin ilgisini çekmek istiyoruz. Ama nasıl? Bu kadar şey anlattıktan sonra artık yapması çok kolay. Şöyle: oraya sizin fiziksel özelliklerinizi taşıyan (benzer saç ve ten rengi, vücut tip ve yüz hatları gibi) ama sizden biraz daha AZ ÇEKİCİ bir arkadaşınızı götürmeniz.
Neden? Çünkü etkilemek istediğiniz kimseler etrafta kıyaslanabilir örnekler olmadan değerlendirme yapmakta zorluk çekecektir. Oysa, “SİZ” ile karşılaştırılırsanız, tuzak arkadaş sizin daha iyi görünmenizi sağlayacaktır. Sadece tuzağa kıyasla olmayıp, genel olarak ve etraftaki bütün diğer insanlara kıyasla.
Başında da söylediğim gibi, çok fazla şeyler arasında karşılaştırmak bizi yoracaktır. Ama benzer olanlar arasında bunu beynimiz hemen fark edecektir. Ebetteki sadece görünüşe bakarak bunu uygulamayın. Eğer muhteşem bir diksiyonunuz, konuşma biçiminiz varsa, sizden daha kötü ama benzer özelikte konuşan birini götürün derim. O zaman bir yıldız gibi parlayacaksınızdır.
Madem bu sırrı öğrendiniz, dikkatli olun: size benzeyen ama daha iyi görünen veya konuşan, aynı cinsten bir arkadaşınız sizin kâbusunuz da olabilir. Şiiitt. Kendi aramızda…
Beni izlemeye devam edin lütfen. Tekrar görüşmek umuduyla.