Girişimcilik

Başarılı İnsanların İnanç Kodları-4

Başarılı İnsanların İnanç Kodları_4

Bu yazımızda “Başarılı İnsanların İnanç Kodları-3”den devam ediyoruz. Ve son konumuzla şimdilik bitiriyoruz.

Başarı bir bakış açısı, bir inanç ve değerlerimizden ve bunun için başarıyla olan inançlarımızı da gözden geçirmemiz gerektiğinden söz etmiştik.

Şimdi sıradaki inanç kodumuzla devam edelim.

Başarı Sarhoşluğuna Kapılmak

10) Başarının Sarhoşluğuna Kapılma

Herkes kutlarken siz yeni hedefleri kafanızda kurmaya başlayın.

Başarı çok vefasız demiştik. Ulaşılması kolay değil ve emek isteyen bir şeydir.  Siz bu yola girdiğiniz zaman zaten bir engelle illaki karışılacaksınız. Sizi bu yoldan alı koyacak birisi var: O da sizsiniz. Siz o kadar yaklaşmışsınızdır ki başarıya fakat yorulmuş ve tükenmiş hissediyorsunuz. Tam o noktada içinizden bir ses, “Bu iş olmayacak herhalde, Zaten piyasa da iyi gitmiyor, bu ortağımın, eşimin suçu; onlar güvenerek girdim ama onlar beni yarı yolda bıraktı, dolar yükseldi, bence pes et yarı yoldayken” vs. şeyler konuşmaya başlayacaktır.

Niye mi? Çünkü insanın en ağır basan güdüsü tembelliktir.  Bilindik alandan dışarı çok fazla çıkmak istemez ve içindeki o Ego dediğim ses sinsice sizi o yoldan çıkarmaya çalışacaktır. Ve kendinize öyle hikayeler anlatacaksınız ki ona siz herkesten daha çok inanacaksınız.

Öyle de haklısınız böyle de haklısınız! İçindeki kim kazanacak ona siz karar vereceksiniz.

Bu yolda ya sen kazanacaksın ya da EGOcuğun. Zordur bu duruma ulaşmak, kolay olsa hemen başarılı olurduk zaten. O yüzden bu yaşanacaklara hazırlıklı olun. Egonuzun ne söylediğinin farkına varın. O sizin sesiniz değil, EGO’dan gelen bir ses olacaktır. Pusuya yatmış her an ufacık bir zorlukta kafasını çıkarmayı bekliyor.

Peki ne yapmanız gerekir? Bu tüm soruları bir yere yazın. Ve bunlara meydan okuyun. Ne demek istiyorum? Çalışmanızı iki-üç katına çıkararak o sesi ancak o zaman susturabilirsiniz. Ona kendini göster kim olduğunu görsün “AAA oluyormuş gerçekten” desin o güzel EGOcuğunuz.

Sorun ne olursa olsun çözün her şeyi tek tek çözmektir. Bunları yapmanın nedeni kimseyi suçlamaman gerektiğini, kimseyi eleştirmemen gerektiğini ve daha fazla ön plana çıkman gerektiğini bilmen gerekiyor bu da iradeyle olur.

Fakat İradeyi de çok fazla zorlamayın o da kas gibi çalışır çok zorlanırsa yırtılır. Belli noktaya kadar devam et. Biraz dinlen. Ama bırakma sakın. Ayağa kalk kaldığın yerden devam et. Egocuğumuzu da çok korkutmayalım değil mi?

Şimdi bu söylediklerimizin “Kutlamayla ne alakası var” dediğinizi duyar gibiyim. Toplantıda ekip arkadaşlarınızın karşısında yeni hedefler koyarak onlara tebliğ ettiğin zaman içlerinden bazıları belki de çoğu “Yapamazsın bu işi, bak yaptın da ne oldu, söylemiştim zaten, ama başardın da” diyenler olacak. Siz o noktada o başarının sarhoşluğuna kapılıp, “Biraz rahatlayım çok yorulduk” dediğiniz anda siz yine o cehennem ateşinde yanmaya başlayacaksınız. Daha önceki konularımızda da bahsetmiştik.

Siz mevcut konumunuzda devam ettiğiniz sürece bu iş sizi ileri götürmeyecektir ama başkaları bu başarıdan mutlu olacaklar, tatile çıkacaklar, yeter biraz dinlenelim diyecekler ama sizin bunu deme lüksünüz yok. Diğerleri bunu söylerken siz diğer hedefe nasıl ulaşacağınızı kafanızda kuruyor olmalısınız yoksa yerinizde saymaya devam eder ve işin fişini çekmiş olursunuz.

“Hep bir sonraki hedefim ne, sıradaki ne?” olmalı bakışında olmalıdır bakış açınız.

Her zaman kendinize başarının sarhoşluğuna kapılmadan “Şimdi sırada ne var?” diye kendinize sorun. İnanın hayat böyle daha keyifli oluyor.

Birileri neyi yapamadığını, neyi çözemediğini söylediklerinde siz onun yapın hemen.

Bir kutlama zaten 10-20 dakika sürer ve biter ama sonrası, bir üst adıma geçme zamanı gelmiştir.

Başarıyı Kandıramzsın

11) Başarıyı Kandıramazsın

Her şeye “miş” gibi yapabilirsin ama başarmaya “miş” gibi yaklaşamazsın. Hiçbir şekilde başarıya bakarak, seni kandırdım diyemezsiniz. Hayat sizi gelişmediğiniz yerden vurur. İlişkilerinizde başarı arıyorsanız, başkalarını suçlamayın. Önce çuvaldızı kendinize batırın.

Başarısızlıktan kaçabilirsiniz ama saklanamazsınız.

Başarılı değilseniz başarılı gibi görünmeyin. Bu çok utanç verici bir durumdur. Çoğu insan her konuda birçok şey bildiğini iddia ederler. Hatta o kadar çok iyi şeyler biliyorlardır ki, bu kişinin gerçekten anlattığı kadar bir hayat yaşadığını düşünürsün.

Ama arkasına bakar ve “Bugüne kadar ne yapmış bu adam?” dediğinizde bir şey göremiyorsanız o kişi başarıyı kandırıyordur. Çünkü ellinde somut şeyler yoktur.

Genç çocuklarımız başarının tadını sanal zaferlerle götürmeyi seviyorlar. Oyundaki karakterlerini daha da güçlendirip her yeri fethediyorlar. Orada özgürler, kaybedecek bir şeyleri yoktur sadece sanal başarı hissetmek için kendini soyut zaferlerle kandırdıklarının pek farkında değildirler.

Bundan dolayı da fiziksel dünyada yapamadıklarını sanal dünyada gerçekleştirme yoluna gidiyorlar. İşte başarıyı, gerçek hayatın karşısına çıkana kadar başarıyı kandırdığını düşünür ama “bam” diye duvara bir anda toslaması da bir o kadar geç olmuştur.

Birkaç kişiden eğitim alarak o işi yapacağım diye sosyal medyada yola çıkan o kadar çok kişi var ki. Reklamlarla karşılarına çıkıp sanarsın ki her şeyi bu biliyor. Referansları da harikadır. “Bu kişi bundan eğitim almışsa kesin bir şey vardır” deyip o kişinin hizmet ya da ürünün alıyorsun ve fiyasko çıkıyor.

O kadar reklam, referanslar seni belli bir yere kadar başarılıymışsın gibi görünmene neden olabilir ama önce sen kendine bu başarıyı kanıtla ve sahaya çık. Kendine hayrı olmayanın başkasına da hayrı olamaz. Kesinlikle bir yerde başarısızlığın sırıtacak, takılacaksın ve o an ders alıp yola da devam etmen gerekecek.

Sınavlardan iyi alıyor gibi görünebilirsiniz ama belli konularda tam anlamadığınızdan dolayı kısa süre ezberlemeniz iyi bir üniversiteye girmenize engel olur.

Ya başarır bedel ödersiniz ya da bir yerde rezil olursunuz çünkü uzun süre ilerleyemezsiniz.

Bir firma düşünün ve o firmanın CEO su değişiyor. Gelen yeni CEO bir karar alıyor ve bu karar ARGE departmanını kapatmak oluyor. ARGE’nin amacı ürün veya hizmet konusunda daha fazla test yapmak, yeni ürünler geliştirmektir ve bunun için uzun dönemli bir maliyete de katlanmak demektir.

Gelen yeni CEO bu ARGE nin kurulmasına gerek duymuyor ve bu departmanı dışarıdan satın almaya karar veriyorlar. Fakat şirketin hisseleri bir anda yükseliyor ve firma kar yapmaya başlıyor. Ne ilginç değil mi? Arge yi kapatıyorsun ve kar yapıyorsun.

Bunun nedeni ARGE maliyetlerin olmadığı için karın fazla görünüyor bu karı gören hisse yatırımcıları da hisse senetlerine daha fazla talepte bulunup fiyatların ve firmanın değerinin artmasına neden oluyor. Ama ciroda satışlarda o kadar fazla kar sağlamıyor. Bu kar maliyetlerin azalmasında geliyor, satışlardan değil.

Bu CEO dünyanın en başarılı listelerin sırasına giriyor. Jetlerle uçuyor, ünlü oyuncularla takılıyor yani hayat bu firmaya güzel. Resmen şov gösterisine dönüyor bu CEO nun başarısı.

ARGE yi durduğun için yeni ürün üretmediğin için 2-3 yıl için firmanın karları azalmaya ve ona başka bir rakip firma ise yeni geliştirdiği ürünleriyle bu firmayı geçiyor ve piyasayı domine ediyor. Çünkü O firma yeni ürün üretmiyor mevcut ürünleriyle daha karlı olacağını düşünüyordu ve başarısı belli bir yere kadar gidebildi. Yani ARGE yi kapatarak maliyetten tasarruf edeyim derken bir anda tepetaklak oldu ve firmanın CEO su işten çıkarıldı.

Gerçek başarı kısa vadede olmaz, uzun vadede olur. Başarı vefasızdır sen bedelini ödemediğin anda sen arkanı döndüğün anda o başarı başkasının olur ve senden uzaklaşır. Bu kadar net söyleyebilirim.  Ya bunu bilip yola gireceksin ya da bu yola baştan hiç girmeyeceksin. Sonra başarılıymış rollerine soyunursun.

Boks sporlarında olduğu gibi ringe çıktığında o yumruğu yiyeceğini bileceksin ona göre ringe çıkıyorsun zaten sonra ağlamaca yapmayacaksın.  “Tüh ben bu sporun böyle olduğunu bilmiyordum” gibi saçma bir şey olmaz herhalde.

Başarı, “Sen arkanı döndüğünde ben giderim” diyor. Sana baştan bunu söylüyor zaten.

Ben Önemli İşler Değil Kritik İşler Yaparım

12) Ben Önemli İşler Değil Kritik İşler Yaparım.

İş hayatında her iş önemli gibi gözükebilir. Mesela sabah iş yerine geldiniz hemen maillerinizi cevaplamanız gerektiğini, dosyaların kaldırılması gerektiğini, toplantının yapılması gerektiğini düşünebilirsiniz. Bunlar önemli midir sizin için? Önemlidir.

Ama her cevaplanması gereken maillere, telefonlara zaman ayırmak bu kadar önemli midir? Hepsi aynı derecede önemli midir?

Siz bu tüm önemli düşündüğünüz şeylere önemli gözle bakabilirsiniz ama sizin artık önemli yapma riskiniz yok sizin artık kritik işler yapma durumunuz var.

Başarılı insanlara baktığımız zaman onlar önemliye değil kritik olan işlere odaklanıyorlar. Sürekli en doğru domino taşını arıyorlar.

Hayatınızı %80 düşünün, %20 aksiyon alın derler. Hayatınızda en büyük kritik olan domino taşınız hangisiyse onu arayın.

Netflix’te “Red Notice” diye bir film var. O filmde mısır piramitlerinde altından bir yumurtayı arıyorlar. Filmde 2 kişinin hapishaneden kaçtıkları bir sahne var. O hapishanendeki taşlarla örülü duvarın önüne gelip ufacık taşı çektiğinde tüm taştan yapılmış duvarlar yıkılıyor. İşte siz de bu taş gibi kritik olaylara odaklanmanız gerekecek.

Şöyle prensipleriniz olmalı:

  • “Yapmak zorundayım değil! Ben yapmayı seçiyorum.” demelisiniz. Siz her şeyi yapmak zorunda değilsiniz. Bazı kritik işler vardır onları yapmayı seçmeniz gerekir. Ama bu kritik olayı seçtiğimiz şey yapmak zorunda olduğumuz önemli işleri de ortadan kaldıracaktır. Siz başkasının yanında çalışıyorsanız oradaki hedefinizi kendiniz koymanız ve onu gerçekleştirmek için çabalamanız gerekir. Veya patronunuz ne istiyorsa onun istediği yol hoşunuza gitmeyebilir ama siz patronunuza aynı sonucu verecekseniz siz kendi kritik çalışmanızı yapabilirsiniz.

Düşünün, firmanızda iki satıcı var biri “100 görüşme yaptım” diyor diğeri de “10 görüşme yaptım” diyor. Önemli olan bu kişilerin kaç tane satış yaptığıdır. 10 görüşme yapıp 1 satış yapmış kişi 100 kişiyle görüşüp hiç satış yapmayan birisinden her zaman daha iyi sonuçtur. Amaç satıştır, görüşme sayısı değil. Kritik odağınız satıştır, önemli olan fazla görüşmek değil.

Hiçbir firma sahibi sizlerin bilgisayar başında sabahtan akşama kadar oturarak bir değer yaratmadığın sürece umurunuzda olmayacaklar. Onlar sizden değerli bir sonuç, para kazandıracak bir şeyler beklerler.

  • Hepsi çok önemli değil bazıları kritiktir: Her şey çok önemlidir kafasında olmayın. Bazı şeyler kritiktir.
  • Semptomu Çözmeye çalışmayın problemin kökünü çözmeye çalışın: Bir şeyi yaparken öngörülerinizin gelişmesi gerekir. Yani bir şeyin sonucunda olabilecek tüm ihtimalleri gözden geçirmeniz gerekir.

Başımız ağrıdığı zaman ne alırız? Ağrı kesici değil mi? Ve ağrıdıkça almaya da devam ederiz. Fakat problemi kısa sürede çözüyoruz ama bu yarın yine benim başıma gelecek ve o ağrı hissini sizin geçici olarak bir ilaçla sürdürmeniz köklü bir çözüm getirmeyecektir. Asıl ağrı senin başın değil, o ağrıya yol açan etkeni bulabilmendir. O etken aşırı sabahlara kadar çalışman veya düzgün uyuyamaman veya parasızlıktan dolayı olabilir ve bu kısır döngü içinde ilerlerse kronik bir hal alacaktır. Bu engeli tekrar oluşmaması için ortadan kaldırmamız gerekir.

Eğer bir problemi çözdüğünüzde, o problem daha sonra tekrar ortaya çıkıyorsa siz problemi değil, problemin semptomunu (belirtisini) çözmüş olursunuz.

Başaranlar kritik işi buluyorlar ve onu kökten çözüyorlar.

İş hayatında da böyle değil midir? Mesela her zaman bir müşteriniz sizden rapor istiyor ve bu raporu gönderiyorsunuz. Bunun başınıza sürekli geleceğini biliyorsunuz. Ve her seferinizde bu sizin başınızı ağrıtıp kısa süredeki ağrıyı atmak için hemen o müşteriye raporu her istediğinde gönderiyorsunuz. Problem çözüldü mü o an içi evet ama uzun dönemde hem sizi zamanınız alacak hem de daha fazla para kazanmanıza engel olacak böyle bir müşterinin semptomunu kökten çözmek için ortak bulut dediğimiz Google Excel de rapor hazırlanır ve her gün güncel tutulur ve müşteri rapor istiyorsa her seferinde buradan açıp bakabilir ve benim de her seferinde başım ağrımaz.