Farkındalık

Gerçekle Tartışırsan Kaybedersin

Gerçekle Tartışırsan Kaybedersin

 

Siz hiç gerçek olanla tartıştınız mı? Gerçek olan sizin kafanızdaki hayal ettiğiniz şey midir?

Yunanlı filozof Epiktetos’un sözlerinden biri:

” Bize olanlar nedeniyle değil, olaylar hakkında düşüncelerimiz nedeniyle rahatsız oluruz” der.

Aslında Acı çekmek tercih meselesidir. Şaka gibi geliyor değil mi size. Neden insan bile bile kendine acı verir?

 

Stres veren bir duygu hissettiğimizde hatta bir rahatsızlıktan yoğun keder, öfke ya da çaresizliğe kadar her şey olabilir bilincinde olsak da olmasak da BELİRLİ BİR DÜŞÜNCENİN BU TEPKİYİ ARATTIĞINA EMİN OLMALIYIZ.

 

Stresi sona erdirmenin yolu arkasındaki düşünceleri incelemekten geçiyor ve eline bir kâğıt -kalem alan herkes bunu yapabilir. İnandığımız ya da sorgulamadan kabullendiğimiz tüm kavram ve yargıların aslında gerçeği çarpıttığını biliyor musunuz?

 

Bizim için doğru olan yerine düşüncelerimize inandığımızda adına ıstırap çekmek dediğimiz duygusal sıkıntıları yaşıyoruz. Istırap çekmek, bir düşünceye saplanıp kaldığımız konusunda bir uyarmaya yarayan bir ALARM ASLINDA; buna kulak vermediğimizde bu ıstırabın kaçınılmaz bir parçası olarak kabulleniyoruz.

 

Düşüncelerinizin Gerçekle Tartıştığını Fark Etmek

Düşüncelerinizin Gerçekle Tartıştığını Fark Etmek

Bir düşünce VAR OLANLA TARTIŞMAYA GİRİNCE BİZ ISTIRAP ÇEKERİZ. Zihnimiz tamamen berrak olduğunda olan isteğimizdir. Gerçeğin olduğundan farklı olmasını istemeniz bir kediye havlamayı öğretmeye çalışmanızdan farksızdır. Deneyip durursunuz ama sonuçta kedi yine size bakıp “miyav” diyecektir.

 

Hayatınızın geri kalanını bir kediye havlamayı öğretmeye çalışarak geçirebilirsiniz. Ama yine de eğer dikkat ederseniz, gün boyunca düzinelerce kere bu tip düşüncelerin aklınızdan geçtiğini fark edersiniz.

 

” İnsanlar daha merhametli olmalı.” ” Çocuklar terbiyeli olmalı.” Komşularım bahçelerine daha iyi bakmalı.”” Marketteki kasa kuyruğu daha hızlı ilerlemeli.” “Kocam veya karım benimle hemfikir olmalı. “Daha zayıf olmalıyım veya daha güzel veya daha başarılı.”

 

Bu düşünceler gerçeği olduğundan farklı olmasını istemenin çeşitli yolları. Bunun kulağa depresif geldiğini düşünüyorsanız gerçekten de öyle. HİSSETİĞİMİZ TÜM STRES VAR OLANLA OLAN KAVGAMIZDAN KAYNAKLANIR.

 

Düşünün çok rüzgârlı bir semtte yaşıyorsunuz ve neredeyse haftanın çoğu hava hep rüzgarlı. Fakat bazıları ya bu rüzgâra sitem edecek ya da oradan ayrılıp başka şehirlere taşınacaklar. Rüzgârı durdurmanın bir seçeneği var mıdır? Dışarı çıkıktınız ve bugün o rüzgârı durdurmak istediniz ve o semtte artık rüzgâr olmayacak. Sizce ne kadar mantıklıdır?

 

Rüzgârdan korunabilirsiniz ama rüzgârın esmesini önleyemezsiniz. Bu bir deliliktir. Gerçekle tartışmaya her girdiğinizde kaybeden tarafın siz olduğunu fark edin. Çünkü bu rüzgâr esiyor…

 

Belki bazılarınız şöyle diyebilir: “Rüzgâr denen gerçeklikle olan kavgama son verirsem güçsüzleşirim ve gerçeği kabullenirsem PASİF hale gelirim.” Bu size gerçekçi geliyor mu?

 

Veya bir işte çalışıyorsunuz ve işten çıkarıldınız diyelim. “Keşke işimi kaybetmeseydim,” demek mi, yoksa işimi kaybettim; şimdi ne yapabilirim?” demek mi isterdiniz. Sonuçta gerçekle her kavga ettiğinizde sizler hep kaybedersiniz. Bir şeyin “OLMAMASINI GEREKTİĞİNİ” düşünmek bir kediye havlamayı öğretmeye çalışıyorsunuz demektir.

 

Olması gerekiyordu çünkü oldu ve dünyadaki hiçbir düşünce bunu değiştiremez. Bu, onu onaylamanız ya da desteklemeniz gerekiyor anlamına gelmez. Sadece olayı içinizdeki kavganın direnişi ve kargaşası olmadan görebilmeniz anlamına geliyor.

 

Kimse çocuğu hastalansın istemez, kimse otomobil kazası geçirmeyi istemez, ama bunlar olduğunda kafamızın içinde olup bitenle kavga etmek bize nasıl yardımcı olsun? Bunu yapmayacak kadar var ama gene de yapıyoruz, çünkü nasıl engel olacağımızı bilmiyoruz.

 

Gerçekle kavga ettiğiniz zaman kendinizi gergin ve çaresiz hissedersiniz. Kendinizi akışa bırakmaz, doğal ve dengeli hissetmezsiniz. Gerçekliğine karşı çıkmayı bıraktığınız zaman hayat daha basit, akışında, korkulardan arınmış ve merhametli bir hale gelirsiniz.

Kendi İşinizde Kalın

Kendi İşinizde Kalın

Bence evrende 3 çeşit iş var: benimki sizinki ve Yaradan’ınki. STRESİMİZİN ÇOĞU,

 

ZİHİNSEL OLARAK KENDİ İŞİMİZE BAKMAMAKTAN KAYNAKLANIYOR. “Senin bir işe girmen gerekiyor, ben senin mutlu olmanı istiyorum, sen dakik olmalısın, kendine daha iyi bakmalısın.” diye düşündüğümde sizin işinize karışmış olurum.

 

Zihinsel olarak sizin ve Allah’ın işine karışınca bunun etkisi uzaklaşma şeklinde oluyor. Örneğin, “Annem beni anlamalı,” şeklinde bir düşünceyle zihinsel olarak annemin işine karıştığımda, anında yalnızlık hissine kapılıyorum. Böylece anladım ki yaşamımda kendimi ne zaman incinmiş yalnız hissetsem, başakların işine burnumu soktuğumu fark ediyorum.

 

Siz kendi hayatınızı yaşıyorsanız, bende zihinsel olarak sizin hayatınızı yaşıyorsam, peki benim hayatımı kim yaşıyor? İkimizde sizinleyiz. Zihinsel olarak sizin işinizin içinde olmak kendiminkinden ayrı kalmama neden oluyor.

 

Benim için doğru olanı biliyor muyum? Benim tek işim bu olmalı.

 

Bir dahaki sefere stres veya rahatsızlık hissettiğinizde kendinize zihnen kimin işinize karıştığınızı sorun ve kahkahalarla gülün.! Bu soru sizi kendinize getirebilir. Ve zamanla aslında sizin hiç orada olmadığınızı, hayatımız boyunca zihinsel olarak hep başkalarının işinin içinde yaşadığınızı görebilirsiniz. Bunu fark etmek bile sizi kendi işinize geri getirecektir.

 

Hayatınız zaten pekâlâ kendi kendine, kendi ayaklarınız üzerinde devam edebiliyor.

 

Kendinize düşüncenizin gerçekliğini tespit etmek için aşağıdaki sorular size yardımcı olacaktır.

  • Bu düşündüğüm doğru mu?
  • Bunun doğru olduğunu kesinlikle bilebilir misin?
  • Bunu düşündüğünde nasıl tepki veriyorsun?
  • Bu düşünce olmasaydı sen kim olmayı seçerdin?

 

Hayatta akış içinde olun.

Sevgi ve saygıyla…