Parasal Başarı İnancı 11
Parasal başarıya ulaşmış insanlar; kendi yarattıkları sonuçlara göre para kazanmayı tercih ederler.
Ekonomik sıkıntı yaşayan insanlar; çalıştıkları saate göre para kazanmayı tercih ederler.
“Okula git, iyi notlar al, iyi bir iş bul, düzenli bir maaşın olsun, dakik ol, sıkı çalış; emekliliğini al, ondan sonra ömür boyu mutlu yaşarsın.” öğüdünü hiç duydunuz mu? Sizi bilmem, ama ben yukarıdaki sözün yazılı garantisini görmeyi çok isterim doğrusu. Ne yazık ki, bu akılcı öneri, Peri Masalları, Birinci Cilt’te diş perisi hikâyesinden sonra geliyor.
Cümleyi baştan sona yerden yere vurmakla uğraşmayacağım. Kendi deneyiminize ve çevrenizdeki herkesinkine dayanarak o işi kendiniz yapabilirsiniz. Ben, “düzenli” maaşın altında yatan fikri tartışacağım. Düzenli bir maaşa sahip olmakta elbette sakınca yok, eğer gerçek değerinize erişmenizi sağlayacak yeteneklerinizi engellemiyorsa. İşte işin püf noktası budur, ama genellikle engeller.
Parasal başarıya ulaşmayı ve zengin olmayı hedeflemeyen insanlar düzenli bir maaşı ya da saat başı ücreti tercih ederler. Her ay, aynı zamanda aynı miktarda parayı alacaklarını bilmenin “güvencesine” ihtiyaçları vardır. Bu güvencenin bir bedelinin olduğunu ve bu bedelin de parasal başarı ve zengin olma yolunda engel teşkil ettiğini bilmezler.
Güvence odaklı yaşamak, korku odaklı yaşamaktır. Aslında bu tür insanların söylediği, “Performansıma göre para kazanamayacağımdan korkuyorum, bu nedenle de hayatta kalmamı sağlayacak ya da beni rahat yaşatacak kadar para kazanmaya razıyım.” ‘dır.
Parasal başarıya ulaşıp zengin olmuş insanlar ise, tam anlamıyla olmasa bile kısmen, kendi yarattıkları sonuçlara göre kazanmayı tercih ederler. Bunlar genellikle kendi işlerinin sahibidirler. Gelirlerini kâr ederek kazanırlar; komisyonla ya da getiri üzerinden aldıkları yüzdelerle çalışırlar.
Kendilerine daha yüksek maaş gibi gelen hisse senetleri ve kâr payları ile yaşamayı seçen varlıklı insanlar kendilerine, kendi değerlerine ve bu değeri taşıma yeteneklerine güvenirler.
Aslında bunların hiçbir garantisi yoktur. Daha önce de söylediğimiz gibi, para dünyasındaki ödüller taşınan riskle doğru orantılıdır. Bazı kişiler, “garantiye” ihtiyaç duyarlar. Dolayısıyla çok çalışsalar da yıllarca çalışsalar da ellerine geçen sadece her ay düzenli bir “maaş” olur ve faturalarını zamanında ödeyebilmenin, en fazla başlarını sokacak bir ev ve bir araba alabilmenin başarısını yaşarlar.
Geçenlerde bir halkla ilişkiler uzmanıyla bir görüşmem oldu. Benden her ay kendisine 4.000 $ maaş ödememe istedi. Ben de bu paraya karşılık bana ne vereceğini sordum. Her ay medyada 20.000 $ değerinde haberimin çıkacağını söyledi. “Ya bu sonucu ya da ona yakın bir şeyi elde edemezsen?” dedim.
Sonuç ne olursa olsun, vaktini bana harcayacağı için bu parayı yine de hak ettiğini belirtti. Ben de ona, “Sana zaman bazında değil, belli bir sonuç için para ödemek isterim. Eğer istediğim sonucu elde edemezsen, sana niçin ödeme yapayım? Ama daha kazanırsın. Şöyle bir iyi sonuçlar elde edersen, daha çok para k teklifim var: Yaratacağın medya değerinin yüzde ellisini sana vereyim. Senin hesabına göre, ben sana ayda on bin dolar ödemiş olacağım ki bu da senin hesabının iki katından fazlası eder.” dedim.
Sizce, bu teklifi beğendi mi? Hayırrr! Sonuçlara göre para kazanmanın esasını anlayana kadar çok çalıştığı halde az parayla ömür boyu yetinmek zorunda kalacak.
Para karşılığında zamanlarını satanların vaktinin kısıtlı olması gibi bir sorunu vardır. Bu da “Gelirinizin asla tavanı olmasın.” diyen Parasal Başarı İlkesi’ni ihlâl etmek demektir. Eğer zamana göre size para ödenmesini seçiyorsanız, parasal bolluğa ulaşma şansınızı öldürüyorsunuz demektir.
Gelirinizin asla tavanı olmasın.
Bu kural, genellikle zaman bazlı ödemelerin söz konusu olduğum kişisel hizmet işlerinde geçerlidir. Bu da, çalıştıkları firmalarda henüz hissedar olmayan- ve kâr payı almayan- avukatların, hesap uzmanlarının ve danışmanların neden ancak Ortalama bir gelir düzeyi olduğunu açıklar.
Kalem işinde olduğunuzu ve size elli bin kalemin ısmarlandığını varsayalım. Böyle bir durumda ne yapardınız? Malzemecinizi arar, siparişinizi verir, kalemleri istenen yere gönderir ve mutlu bir gülümsemeyle kârınızı hesaplardınız. Diğer yandan, masaj terapisti olduğunuzu ve elli bin kişinin sizin hizmetinizi almak için kapının önünde kuyruk oluşturduğunu varsayalım.
Ne yapacaksınız? Kalem işinde olmadığınız için dövünmekten başka ne yapabilirsiniz! Kuyruğun sonundaki kişiye randevusunun 40 yıl sonra, salı günü, saat 03:15’te olacağı için ” biraz gecikeceğinizi” söylemeyi deneyebilirsiniz!
Kişisel hizmet işinde olmanın kötü olduğunu söylemiyorum. Sadece, gelirinizi arttırmanın ya da ikiye katlamanın bir yolunu bulmadan hızla zengin olmayı beklemeyin, diyorum.
Seminerlerimde, sık sık aylık ya da günlük geliri olan İnsanlarla karşılaşıyorum; bana, değerleri kadar para kazanamamaktan yakınıyorlar. Ben de “Neden maaş çarkından çıkmıyor ve tamamen ya da kısmen performansına göre gelir İstemeyi denemiyorsun? Bunu yapmak mümkün değilse, neden kendi işini kurmuyorsun? Ancak o zaman gerçek değerini kazanabilirsin.” diyorum. Ama bu tavsiye, piyasada “gerçek” değerini denemekten aslında ödü kopan insanların pek hoşuna gitmiyor.
Yarattığı sonuçlara göre para kazanmaktan korkan İnsanlar aslında eski şartlanmalarını bırakmaktan korkarlar. Bence, düzenli maaş çarkında sıkışıp kalan insanların, onlara bu tür kazanmanın “doğru ve en iyisi” olduğunu söyleyen, geçmiş bir programlanması vardır.
Hayat boyu anne babalarınızı suçlayamazsınız. Bazı anne babalar fazlasıyla korumacı olurlar ve çocuklarının garantili bir yaşamaya sahip olmalarını isterler. Düzenli maaşı olan bir işte değilseniz, klasik ebeveyn tepkisi olarak, “Ne zaman şöyle iyi maaşlı gerçek bir işe sahip olacaksın?” diye sorarlar. Belki bunca çoktan fark ettiniz!
Annemle babam bana aynı soruyu sorduklarında, neyse ki “Asla!” dediğimi hatırlıyorum. Annem dehşete kapılmıştı. Ama babam, “Aferin. Birisinin yanında maaşla çalışarak asla zengin olamazsın. Eğer o tür bir iş seçersen, yüzde alarak çalışmaya bak. Ya da kendi işini kur!” demişti.
Ben de sizi “kendiniz için” çalışmak konusunda yüreklendirmek istiyorum. Kendi işinizi kurun, komisyon alın, şirket gelirinden ya da kârından yüzde alarak çalışın, borsada kazanın. Hangisi olursa olsun, oluşturacağınız başarılı sonuçlar bazında para kazanabileceğiniz bir durumu yaratmaya bakın. Tabii ki, başarılı sonuçlar yaratmak için şimdiye kadar aktardıklarımı aynen uygularsanız.
Şahsen, hemen herkesin ister tam gün ister yarını gün olsun, kendi işinin sahibi olmasını İsterim. Bunun birinci nedeni, parasal başarıya ulaşmış İnsanların baktığımızda kendi işlerini kurarak milyoner oldukları gerçeğidir.
Müthiş bir girişim fikriniz yoksa üzülmeyin; başka birisinin fikrini kullanabilirsiniz. İlk olarak, komisyon alarak satıcılık yapabilirsiniz. Satmak, dünyanın en yüksek gelirini getiren mesleklerinden biridir. Bu işte iyi olursanız, bir servet edinebilirsiniz. İkincisi, bir pazarlama şirketinin satış ağına katılabilirsiniz. Bunlardan düzinelerce var ve sizin hemen işe koyulmanızı sağlayacak ürün ve sistemlere sahipler. Az bir parayla başlayarak dağıtımcı olabilir ve nispeten az sayıda yönetim sorunu ile karşılaşarak bir işe sahip olmanın bütün avantajlarına sahip olabilirsiniz.
Eğer size uyarsa, pazarlama ağları parasal başarıyı ateşleyebilir. Bu, ciddi bir iştir ve havadan para kazanacağınızı ummayın. Bu tür pazarlamacılık ancak siz çalışırsanız işe yarar. Başarılı olmanız için eğitim, zaman ve enerji gerekir. Bunları göze alanların, ayda- evet ayda- 20.000-50.000 dolar gibi yüksek kazançları var ve sayıları hiç de az değil. Yine de part-time çalışana bir dağıtımcı olmak bile, harika avantajlar sağlar. Belki de pazarladığınız ürünü sever ve çok iyi bir gelir düzeyi tutturursunuz.
Diğer bir seçenek, sabit bir iş yerinde sözleşme ile çalışma fikridir. Patronunuz, şu anda yapmakta olduğunuz işi, sizin yerinize sizin kuracağınız şirkete yaptırabilir. Birkaç yasal işlemden sonra, part-time dahi olsa, bir iki müşteri sağlarsanız, işçi olmak yerine işveren olarak para kazanır ve iş sahiplerine özgü vergi indirimlerinden yararlanırsınız. Kim bilir bu part-time müşteriler belki bir gün full-time müşteriniz haline gelerek size yeni bir alan açarlar. Bu sefer siz işi yapacak insanları işe alır ve kendi işinizin patronu olursunuz.
“Benim patronum böyle bir işe girmez.” diye düşünebilirsiniz. Ben o kadar emin değilim. Her bir çalışanın bir şirkete maliyeti o kadar yüksek ki! Şirket, çalışanına sadece maaş ya da yevmiye ödemez, çalışanı için devlete de dünyanın parasın! öder ki bu da çalışanın maaşının yüzde 25’i ya da daha fazlası kadar bir paradır. Buna birçok çalışana ödenen yardım paketlerinin maliyetini de eklerseniz, şirketten çıktığınız takdirde, o şirket sizi bağımsız danışman olarak kiralar ve %50 tasarruf eder.
Parasal Başarıyı Yakalamanıza Yardımcı Olacak Davranışlar
- Şu an günlük ya da aylık ödemeli bir işte çalışıyorsanız, işvereninize, kişisel ya da kurumsal sonuçlarına hiç olmazsa bir kısmına dayanarak para kazanabileceğiniz bir plan sunun. Eğer kendi şirketiniz varsa, çalışanlarınıza ve tedarikçilerinize sunmak üzere, onların kişisel sonuçlarına ya da şirketinizin sonuçlarına dayanarak para kazanabilecekleri bir plan geliştirin.
- Şu anda aylık geliriniz, şirketinize kazandırdıklarınızı yansıtmıyorsa ve değerinizin altında maaş ödeniyorsa, kendi işinizi kurmayı düşünmeye başlayın. Önce part-time çalışabilirsiniz. Pazarlama ağına sahip olan bir şirkete katılabilirsiniz ya da bildiklerinizi başkalarına öğretmek üzere eğitim verebilir hatta daha önce çalıştığınız şirkete, zamana göre değil de sonuçlarınızın başarısına göre para ödenmesini sağlayacak bir düzenlemeyle danışman olabilirsiniz.
Sevgili dostlar, eğer “Devamını İsteriz” diyorsanız bu makalenin altına yorumlarınızı yazabilirsiniz. İlk 5 kişi bunu yazarsa devam edeceğim.
Finansal özgürlüğünüz, güçlü bir isteğe balıdır…
Bolluk ve bereket diliyorum herkese..